Sanatsever, koleksiyoner, galeri ve kurum yöneticileri Miami’ye akın etti. Otellerde yer kalmadığı gibi restoranlar bile tıklım tıklım doluydu. Belki milyonlarca sanatsever kentin damarlarında gezinip kah trafik tıkadılar, kah para akıttılar, kah çözümsüzlük yarattılar.

Türkiye’de de inanılan bir kent efsanesi vardır: Birçok aktivite aynı anda yapılırsa daha çok katılım olur. Maalesef bunun gerçekle pek bir alakası yok. Çünkü insanlar dört günlüğüne İstanbul’a geldiklerinde aynı anda şehrin 10 noktasına yayılmış bir İstanbul Bienali ve Contemporary İstanbul’u görünce bu bir dayanışma ve güç patlaması yaratmıyor. Tersine, yabancılar bir günü tarihi dokuya ayırıp diğer aktivitelerin belki de ancak üçte birine katılarak gerilim akışına kendini teslim ediyor. 

Miami’de de Art Basel Miami, Art Miami+Context, Aqua Art Miami, Palm Beach, Modern + Contemporary, Art Wynwood, NADA, Untitled Art, Design Miami Scope gibi birçok fuar kenti doldurunca, birbirlerine daha çok ziyaretçi pek taşımıyor. Hele katılımcı galericiler ve sanatçılar tam zor duruma düşüyorlar, çünkü kendi etkinliklerinin başında kalma zorunluluğu ile keşfetme dürtüleri arasında yok oluyorlar. Mesela ben Chicago’dan Hilton-Asmus Gallery ile Miami Art Context’te yer alırken, ancak 1.5 günümü başka etkinlikleri izlemeye ayırabildim. Onda da hızlı adımlarla bir galeriden diğerine kendimi atarken bir süre sonra yalnız benim değil, herkesin işi otomatiğe bağladığını ve sanatı izleme keyfini kaybettiğini görebildim. Bu nedenle, insanlar bütün iyi niyetlerine rağmen kentin farklı yerlerine yayılmış etkinliklerin belki yarısını bile layıkıyla görmemenin çaresizliğini yaşadılar. Bu arada bizim sanatseverler, Türkiye’de çok pahalı buldukları fiyatların 100 ya da 500 misli fiyatlara eserlerin kapışılarak  satıldığını gördüklerinde, bunun nedenlerini her açıdan sorguluyorlar mı yoksa sadece kör batı dünyası hayranlığına mı kendilerini bırakıyorlar, insan merak ediyor!

 

DÜNYA KUPASI’NDA RUHUNU EMPERYALİZME SATANLAR!

Bildiğiniz gibi Dünya Kupası Katar’da gerçekleşiyor. Beklenilenin aksine çok dolu tribünler karşısında oynanan müsabakalarda sürprizler eksik değil. Suudi Arabistan Arjantin’i, Japonya Almanya ve İspanya’yı, Fas Belçika’yı, İran Galler’i, Güney Kore Portekiz’i yenmeyi başardı. Favoriler Almanya, Belçika ve İspanya artık son sekiz arasında yoklar. Özellikle Fas henüz hiç yenilmeden yoluna devam ediyor. (Tabii Faslıların Brüksel’de çıkardıkları çirkin olaylar, ayrı bir üzücü konu)

“Efendim Almanya’nın değeri şu kadar yüz milyon euro; Belçikalı şu futbolcunun değeri, Dünya Kupası’na katılan şu takımların toplam değerinden şu kadar daha fazla” gibi yorumların anlamsızlığını da görüyoruz. Bazıları da bu sürprizlere en ukala tavırlarla kızıp köpürüyorlar! Çünkü onlara göre güçlünün ve batının en önemli temsilcilerinin hep kazanması lazım, ancak birbirlerine karşı kaybederlerse bunun kabulü mümkün olur! Yani mesela Fas gibi bir takım alkışlanacağına, kendini emperyalizmin imaj maymunu haline getiren insanların oklarına hedef olabiliyor! Bu kişiler herhalde istiyorlar ki, bonservis bedelleri alt alta yazılsın, en güçlü olanlar kazanmış sayılsın. İnsaf!

Sanatta da batılı iktidar odakları yalnız güçlü batı ülkelerinin sanatçılarına dev kapitalleri akıtarak ve batılı müzeler de %95 yalnız onlar için sergi açarak sahte bir sanat egemenliği içinde yüzdüklerini unutturmaya kalkıyorlar! İşin acı tarafı, bunu fark edemeyen diğer ülkelerden insanlar da ağır hayranlığa yenik düşüyorlar! 

Futbolda ise, ne mutlu ki, olaylar kapalı kapılar ardında alınan emperyalist kararlarla yürüyemiyor! Ama maalesef beyni batının kültür emperyalizmi tarafından yıkanmış insanlar “vah şu büyük takıma yazık oldu” diye kendilerini paralıyorlar. Türkiye bundan 20 yıl önce dünya üçüncüsü olduğunda da “Avrupa takımlarını yenerek o noktaya gelmedik, bu nedenle başarının pek bir önemi yok” demişlerdi. 

Dünya tarihini bu kadar yanlış algılamış kişilerin, sanattan spora, ülkeler arası ilişkileri bu mantıklarla analiz etmeye kalkışmaları tam bir felaket. 

Yazı Tarihi: 08.12.2022
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
Semra Ay Çırpan'ın "Eserler ve Hikayeleri" adlı YouTube kanalında Bedri Baykam'ın "Geç Kaliforniya" Dönemi eserlerinin ilham kaynaklarına ve neoekspresyonizm üzerine sohbeti...