MANİFESTO
SANAT... kirli ellerini pantolonuna silmek. Yaramaz olmak. Düzeni korkutmak. 51 yıl sonra burjuaların hoşuna gitmek. Her günü cumartesiymiş gibi yaşamak. Mavi bir güneş bulmak. Teota adında yepyeni bir renk bulmak. Sevişirken yaratmak. Küfredilmenin onur, hücum edilmenin üstünlük ve iktidar olduğunu bilmek. En iyi olduğunu düşünüp, kendini yine de yetersiz hissetmek. Cesaret etmek. Olayların üzerine gitmek. Kendi kendinin esiri haline gelmemek. Geçici anları belgelemek. Güzel kızları, akıllı insanları etkilemek. Eleştirmenleri okşamak, tokatlamak. Çıkışı olmayan bir labirentte sürekli çıkış aramak. Okyanusun üzerine dev bir resim yapmak. Okyanusun üzerinde yürüyüp iz bırakmak. Silahlarını yarına saklamamak. Büyük galibiyetlere, büyük mağlubiyetlere hazır olmak. Alışılmamak. Şeytanı aldatmak. Varılan hedefleri imha etmek. 102 yıl sonra bir aşk öyküsü yaşamak. Standartları tespit etmek. Dedikodu yaratmak. İnatçı olmak. Küstah olmak. Tarihi yaratmak. Tarihi yoğurmak. Dinozorların zorunlu arkadaşı olmak. Irkçıları temizlemek. Arkanda fatura bırakmamak. 'Çeşit' olmak. Parayı gününe göre oksijen ya da tuvalet kağıdı olarak kullanmak. Kalın iplerin inceldiği yerden kopuşunu seyretmek. Boyayla zehirlenmek. Zamanın içinden dışına taşmak. Kendi düşüncenin genetik evrimini seyretmek. Karın doyurmak. Bir mandalina ya da bir kızı soyar gibi tuali giydirmek. An'dan bahsederken, yaşanan olayda zamanın değil mekandaki hareketlerin esas olduğunu bilmek. Tatilden vazgeçmek. Dünyaya yeniden gelmeyi reddetmek. İmza atmak. İmzasını sevmek.
Bedri Baykam, Haziran 1987
Türkiye Kadın Milli Voleybol Takımımızın, Milletler Ligi Şampiyonluğu’nun ardından Avrupa Şampiyonluğu’nu da kazanması, ülkemizin ezici çoğunluğunu sevinç gözyaşlarına boğdu. Sizi bilmiyorum ama maçı beraber izlediğim eşim, ben ve yakın dostlarımız...
Halk, CHP kongrelerini biraz şaşkınlıkla izliyor. Medyanın yaydığı haberlere göre “Genel Merkezciler çoğunlukla önde gidiyor” veya “şuralarda ‘değişimciler’ kazandı”. Mesela, 80’lerin sonunda SHP’de “Baykalcılar-Erdal İnönücülere...
Bodrum’a ilk gittiğimde yıl 1987’ydi. 30 yaşındaydım. Âşık olduğum bir kızın, Yonca’nın peşinden otobüse atlayıp izini sürmüştüm. Yoksa ne zaman giderdim, bilemiyorum! Yol bugüne göre daha uzun ve daha zordu. Aslında Bodrum’u çok duyup bu şirin...