İkinci yarıya Antalya galibiyetiyle başlamamız, her açıdan ihtiyacımız olan moral desteğe çok iyi geldi.
Fenerbahçe belki Antalya maçında mükemmel oynamadı. Ama disiplinli, arzulu ve sorumlu bir futbol ortaya koydu. Şimdi Trabzonspor maçına çok daha inançlı ve hedefe kilitli çıkacağımıza inanıyorum.
Futbolcularımızın Gökhan Gönül'ün attığı golden sonra Aykut Kocaman'a koşmaları, keyifli ve çok değerli bir andı. Umarım Aykut da Ligin 2. yarısı için yeni profilini çizerken, artık gollerden sonra takımıyla candan kucaklaşmaları bol bol ve gönül rahatlığıyla yaşayacağı bir hallet-i-ruhiyeyi tercih eder. Çünkü gerçekten camianın ve futbolcuların bu bütünleşmeye ihtiyaçları var. Futbolun hedefi golse; golün de bir sevinç yumağı, bir kolektif düşünsel orgazm anı olduğu gerçeğini yadsımayalım. Aykut Kocaman, o anlarda camianın "buluşma noktası" olduğunu unutmadan o sevinci dışa vurmalı, aynen Antalya maçında olduğu gibi.
Gökhan Gönül'ün attığı gole gelince; bu kadar inat, sabır, savaşma, top sürmeye ikili mücadele kazanma sürecine, bir de bir o kadar klas, teknik ve düşünce zenginliği içeren bir vuruş anı ve gol eklerseniz, başka bir düzeyin oyuncusu olduğunuzu kanıtlarsınız. İşte Gökhan Gönül, bunu başardı Antalya maçındaki gölüyle... Kendisini ne kadar tebrik etsek azdır. Ben ilerideki yıllarda, kendisinden kaptanlık ve futbolu bu formayı giyerek bırakmasını diliyorum. Ama daha en az on yıl sahada kalması şartıyla!
2. yarının ilk haftasında, Trabzonspor ve Bursaspor'un ikişer puanı kaybetmesi, aslında sanıldığı kadar anormal değil. Çünkü bu lig çok zorlu ve "büyük" takımların puan kaybetmesi artık eskisi gibi bizlere dudak uçuklatacak bir durumu yansıtmıyor. Yani her maç, ayrı bir ciddi önem taşıyor. Bu veriler ışığında şu anda yediye inmiş olan puan farkının bu hafta dörde düşmesi, ardından kapanması, hiç de imkansız değil. Yeter ki...
Yeter ki biz camia olarak "her maçı" ayrı bir ciddiyet ve kenetlenme içinde oynayalım. Bence Kocaman Niang, Semih ve Alex'i ilk defa ilk 11'de oynatarak doğru bir karar verdi. Umarım bu düşüncesini yerleştirir ve Trabzon maçında da bu üçlüyü beraber seyrederiz. Kazım'ın kaybedilmesine tabii ki üzüldüm. Yeni transfer yapılmaması dünyanın sonu değil ve bazı açılardan daha iyi bile oldu diyebiliriz. Şu anda bu konuda en önemli bitirmemiz gereken konu, iç transferi bitirmek. Alex ve Semih başta olmak üzere, futbolcular kendilerini bir belirsizlikte hissetmemeliler. Yönetimin bu konulara hızla berraklık getirmesini diliyorum.
İhtiyacımız olan Şampiyonluk ise, buna gülümseyerek, inançla ve dayanışmayla ulaşacağız. Yani sezonun sonunda Şampiyonluk Kupası'nın içinden şampanya içerek kutlama yapmak istiyorsak, özellikle Türk ve Brezilyalı oyuncuların en önemli kamçısı olan moral faktörünü hep dorukta tutmamız lazım: Sevgili Başkan, Yönetim Kurulu, Kocaman ve tüm camianın en büyük ihtiyacı bu...