Berkeley sergimin açılışında ailemden, asistanlarımdan ve İstanbul’dan kimse yoktu… Yalnız “eski köyüm”den arkadaslarım ve Amerikan sanat ortamından yüzlerce yeni yüz… Deli miyim neyim? Tam 46 yıldır “batıya sanat taşıyorum” sergilemek üzere… 2013’te 50 yıldır profesyonel ve uluslararası olarak bu mesleği yapıyor olacağım. Devletin yok saydığı, medyanın “gereksiz işler bunlar” gözüyle baktığı bir alanda yarım asırdır inatla bu mesleği tüm gerekleriyle yapıyorum.
                Böyle uluslararası sergiler açarken 1001 zorluk, zahmet, masraf birbirini kovalar… Her bir işle boğuşmaya ve bulmacayı çözmeye, herhalde genetik olarak programlıyım biraz. Yoksa normal insan katlanamaz. Ne devlete, ne sponsorlara güvenerek yapılmaz bu sergiler. Çünkü zaman beklemez. Genellikle her şeyimi kendim yaparım, yağımla kavrulurum: Resimden başka da hiç gelirim yoktur. Ama inanarak yapınca, herhalde Allah da yardım ediyor!
                Sonuçta tüm emeklere değdi. Açılış çok güzel geçti. Amerikalılar artık Türk izleyicilerin sergilerimde kanıksamaya başladıkları 4 D’leri ilk defa gördüler. Sanat ortamından bu işlerin nasıl üretildiğini anlayan tek Allah’ın kulu çıkmadı. Bu da güzel bir duygu… Tereciye tere satmak… En ünlü eleştirmenler, yazarlar, sanatçılar şaşkınlıkları geçtikten sonra sihirin içeriğini anlamak için ahiret soruları soruyorlar. Batıya bunu yaşatabilmek bir keyif benim için! Batı dışında da onların kafasını alt üst edebilecek şeylerin yapıldığını görüp kabullenmeleri, yaşam üstünden mücadelemiz.
                  Eski film ve resim hocalarım, CCA‘nın rektörü S. Beal, sanatçı dostlarım, herkes aynı, yalniz üzerlerine kar yağmaya başlamış. Film hocam Larry Clark’ın baldızı, 68 kuşağından ünlü Angela Davis… Larry onu da getirecekti açılışa, ama şehir dışındaymış.  Bu satırları 30 yıldır bu kentte yaşayan misafirperver arkadaşım Süleyman Erdem’in evinden, “Bear House”dan, Türk öğrencilerle Estonya maçını izleyerek yazıyorum: Korku filminin sonu iyi bitti…
                   İnsani ilişkiler burada çok önemli: Yapaylık, hava basma, arkadan yalan, dolan dedikodu ile adam eksiltme taktikleri yok, Her noktası çekici bir küçük kent düşünün…Sokaklar bizdeki gibi her gün kırılıp dökülmüyor, o tatlı halleriyle 50 yıldır aynılar…. Köksüzlük gösterisi olarak her yere beton dökülmüyor, üstüne işporta suratlı iki-üç kat eklenmiş binalar her köşede mantar gibi bitmiyor. Berkeley, Amerikan hayatının rahatlığıyla, Avrupa’nın şirinliğini bir araya getirmiş.
                Amerika’da ilericilik adına her hamlenin yüzde 80’inin temeli burada atılmış. Siyah ve feminist hareketler, barış ve Amerikan emperyalizmiyle mücadele hareketleri… Tüm bu olaylarda buluşma noktası tarihi “People’s Park”… Şu anda sade bir yeşil alan. Dwight Way ve Haste arasında. Geçen yıllarda bir ara University of California Berkeley o alanı imara açmaya kalktığında az daha kent üzerlerine yıkılıyordu… Yani onlar da kendi “AKM”lerini yıktırmadılar!
                Oğlum Suphi buradayken parkta tanımadığı her renkten insanla Frisbee ve basket oynarken ırkçılığın insani değerlerle yenildiği bir alanın keyfini çıkarıyordu…Amerikalılar kendi büyük “açılım”larını John F. Kennedy ile yaşadılar. Ama o gerçek açılımdı. Sınır koymak için değil, maddi, her manevi sınırı kaldırmak üzere yapılan bir devrimdi. Bizde şimdi yaşadığımız gibi “Açılım” adı altında ortaçağa dönmeye çalışmıyorlardı(!). Hedefleri beyaz-siyah-sarı demeden herkesin aynı çatı altında yaşayacağı bir dünyaydı. Bu devrimleri de bedellerini ödeyerek başardılar. Başta en büyük kayıp verildi, Kennedy… Ardından Malcolm X, Martin Luther King ve Robert Kennedy… Tüm bu cinayetleri,  ABD’nin Vietnam’dan çıkmasını istemeyen, siyah-beyaz eşitliğini reddeden, savaş endüstrisi adına ölüm çığlıkları atan faşist grup örgütledi. Tutucu güçler, ABD’nin dünyaya barışçı-demokrat bir yüzle bakmasını istemiyorlardı ve emellerine ulaştılar. Vietnam Savaşı, Şili, Orta Amerika ve sonra Orta-Doğu adımları… Kennedy, Vietnam’dan çıkma ve nükleer silahlanma çılgınlığını Rusya ile beraber durdurma ve hatta Küba ve Castro ile “yapıcı” diyaloğa girme kararlılığı nedeniyle resmen infaz edildi.
Şimdi buralarda her ne kadar herkes Obama’yı da eleştirmeye başlamış olsa bile, yine de onun da başına aynı nedenlerle bir şey gelmesin diye ciddi tedirginlik yaşıyor…

Yazı Tarihi: 08.09.2009
Paylaş
Benzer Yazılar