İNSAN ruhunun incelikleriyle haşır neşir olmayı pek sevmeyen Christoph Daum, maçın 88’inci dakikasında Roberto Carlos’un sarı-lacivertli camiayla vedalaşmasına hasbel kader 2 dakikalık bir izin çıkardı.
İçinde ciddi bir dalgalanma ve his kabarması yaşarken, ben de itiraf etmeliyim ki hiç beklemediğim bir şekilde gözümün yaşardığına şahit oldum. Carlos, Fener’de 10 yıl oynamadı. Şampiyonluk da görmedi. Belki hayal edilen o en büyük başarılar da gelmedi ama geriye baktığımızda her maça hırsını koyan centilmen bir futbol üstadı bir yürekli insan gördük.
Carlos, kim ne derse desin Fenerbahçe’ye gelerek sarı-lacivertlilelere dünyada imaj katkısı yaptı. Ve onu bu keyifle tarihin sayfalarında görmeye devam edeceğiz.
İşte bu büyük oyuncunun vedasına “şahadet etmek” olan bu maçın bunun dışında pek de fazla elle tutulan yanı yoktu.
Alex ve Emre’nin yokluğunda Özer orta sahada bu boşluğu dolduramadı. Daum, Sheriff’e karşı bütün sezon yok saydığı isimlerden bir kadro kurmuştu.
Semih ve Selçuk bu fırsatı tepmemek için maç boyunca ya hatalı pas yaptılar ya da geriye oynadılar.
Fenerli futbolcular sanki sezon başında ilk kez bir araya gelmiş iyi niyetli ama bir birini tanımayan oyunculardan kuruluydu. Daum’un üstün çabalarıyla artık kendine güvenini yok etmiş olan Semih, ender anlarda eski günlerini aradı.
Güiza, fazla söze gerek yok yakından tanıdığınız gibiydi, Allah’tan Uğur Boral, Zicolu günleri hatırlatan mükemmel bir gol attı ve maraoton sol üstteki vefalı seyirci de bağırdı da, biz Fenerbahçe maçı izlediğimizi hatırlayabildik.
Aşk olsun Roberto bizi bu kadar üzeceğini hiç düşünmemiştim…
Güle güle büyük usta
İKİ takımın toplam değerleri bile aradaki farkın boyutlarını bize açık seçik gösteriyor. Fenerbahçe, 114 milyon euro, Sheriff ise 5.6 milyon euro.
Yani, bu takını Fenerbahçe ile boy ölçüşmesi zaten rakamsal anlamda bile mümkün değil.
Ekonomik farklılığın yanı sıra futbol kalitesi olarak da Fenerbahçe rakibibinin çok ama çok önündeydi.
Daum, Pazar günü Trabzonspor ile oynanacak maçı önemsemiş olacak ki Sheriff karşısına yedek ağırlıklı bir kadro ile çıktı.
Savunmanın sağında Bekir, solunda ise Santos oynadı. Bekir, çok fazla hücumu düşünmedi. Neredeyse kendi sahasını bile geçmedi. Bu formu ve bu düşüncesi ile Fenerbahçe takımında forma giyme şansı bana göre çok az. Oysa dünü iyi değerlendirmeliydi. Carlos’un yerinde oynayan Santos ise Fenerbahçe’nin en etkili isimlerinin başında geldi. Demek ki Santos’un yeni sol bekmiş. Daum’un onu ısrarla sol önde oynatması büyük bir hataydı. Umarım, Alman hoca, artık Carlos’un da ayrılmasıyla Santos’u sürekli sol bekte oynatır. Çünkü Santos çok özellikli bir oyuncu. Alex’in yokluğunda dün duran topları bir hayli etkili kullandı. Savunmanın önünde görev yapan Deniz ve Selçuk ikilisi ise idare etti. Deniz, fazla risk almadı. Topu ayağına aldığında hemen yanındakine verip, “Benden gitsin de ne olursa olsun” havasındaydı. Selçuk da ondan farklı değildi. Yaptığı pas hatalarıyla tribünleri yine çıldırttı.
Özer oyuna iyi başladı. Her topa koştu. her şeyi yapmaya kalkıştı ama bir şeyi unuttu. Futbol takım oyunu. Paylaşınca güzelleşir. Böyle olunca kendini zorladı sanırım sakatlandı ve oyundan çıkmak zorunda kaldı.
Uğur’a burada ayrı bir paragraf açmak istiyorum. Golünü attı, Güiza’ya 2 kez “Alda at” dercesine pas verdi ama Güiza he zamanki gibi bu ikramları elinin tersiyle geri çevirdi.
Son sözüm ise büyük usta Roberto Carlos’a; 2 yıldır onu büyük bir keyifle sarı-lacivertli forma altında izledik. Bizde önemli izler bıraktı. Hak ettiği gibi de dün Kadıköy’den uğurlandı.