İşte bunların hiçbirini yapamıyorum, yapamıyorsun. Sen beni biliyorsun, ben de seni. Kaç kitap, kaç dergi okumadığını, kaç web sitesi görmediğini, kaç mektup yazmadığını, kaç sözünü tutmadığını, kaç filmi, kaç sergiyi görmediğini, kaç akrabanı kırdığını, kaç kez pişmanlık duyduğunu, hakkını vermeyen kaç insana kırgın olduğunu, kaçını bir kaşık suda boğmaya hazırlandığını, kaç ülkeye hiç gidemediğini, kaç sorumluluğunu yerine getiremediğini, kaç gazeteyi açamadan günün bittiğini, kaç potansiyel flörtünü düzemeden ömrünün geçtiğini, kaç aşkı yaşayamadan içinin eridiğini, kaç konseri göremeden sezonu bitirdiğini , kaç meslektaşını, için için sevsen bile kıskandığını, kaç kere ayağına kadar gelen fırsatları harcayıp gittiğini…. Hepsini biliyorum.
Haftalık programında kaç saatinin trafikte, kaç saatinin günlük işler peşinde, kaç saatinin yemek yemede, kaç saatinin domestik ilişkilerde, kaç saatinin dişçide, kaç saatinin bürokratik ve resmi debelenmelerde, kaç saatinin tuvalette, kaç saatinin televizyon seyirlerinde, kaç saatinin rüya alemlerinde, kaç saatinin alışverişte, kaç saatinin önlenemez minimal geyik muhabbetlerinde, kaç saatinin de özel hayat çekişmelerinde geçtiğini de çok iyi biliyorum.
Onun için bana hava atmaya kalkma, sibobunu gevşetirim.
Bilim yetişip çiplerle beynini donatana kadar, ek organlarla duyularının algılama gücünü pompalayana kadar, seni zoom yapan gözlere, milyonlarca kitap "download" eden beyin kıvrımlarına ulaştırana kadar, hafıza kapasiteni 3290 filinkine eşit bir duruma çıkartana kadar, seni multi-ekran bir beyin sinir dosyasına kavuşturana kadar…. Ben seni biliyorum, sen de beni...
Her şeye rağmen ilave edeyim ki tembelsin. Kibirlisin. Zaman fakirliğine mahkum zavallı bir zibidisin. Kıçından gizlice ter damlayan şaşkın ve ukala bir garipsin.
Mecburi mütevaziliğini bilip, onu bile pazarlamaya kalkma, zaten başka hiçbir şansın yok.
Hadi yürü, anca gidersin, haddini bil, aynaya bak, gör halini, attırma tepemi.