Dünyanın tüm sanat dallarının her birini tarihçeleriyle beraber kusursuz bilip, her birinin birbirleriyle olan ilişkilerini takip edebilmek ve onların neşe içinde evlenmelerini sağlamak isterdim.
Komple bir atlet gibi sanatlararası ilişkilerin her gün filizlendiği bu ortamda, on parmağında on marifet olan ve her kulvarda koşabilen bir sanatçı olmak isterdim.
Siyaset, bilim, ekonomi, iletişim gibi sanat ötesi tüm disiplinlerarası geçişleri yoğun olarak yaşamak, kesişmeleri tartışmak, bu ilişkileri felsefi olarak yorumlamak ve bu çok öznel ortamın atar damarı olmak isterdim.
Gökyüzünde gezen galaksilerin, yerden fışkıran her türlü doğal bitkinin, yeraltını birbirine katan magma hareketlerinin, atmosferde oluşan fırtınaların, orman kanunlarının, mantığını, oluşum silsilerini, iç düzenlerini, yani “evrensel hakikat” denilen bütünlüğünü, birliğini, en azından inine erzak taşıyan bir karıncanın hareketlerinin nedenlerini ve hedeflerini anladığım kadar algılayabilmek isterdim.
Yunan, Mısır, Hint, Çin, Japon, Afrika ve Okyanusya mitolojilerinin tüm hikayelerini, aborijinel sanatın detaylı sadeliğini, felsefe tarihinin Sokrat’dan Aristo’ya, Konfüçyüs’den Mevlana’ya, Rousseau’dan Kant’a, Hegel’den Marx’a, Nietzsche’den Sartre’a, Lacan’dan Baudrillard’a tüm atar damarlarını, avucumun içi gibi bilip, onları gereken her yerde bilge görünmek için değil, gerçekten o çağdaş yoruma taban oluşturacak ve ışık tutacak bir değer kattıkları zaman kullanmak isterdim.
Annibal’den Atilla’ya, Kleopatra’dan Napolyon’a, Atatürk’ten Churchill’a, Kissinger’dan Gorbaçov’a kadar bu dünyaya yön vermiş tüm liderlerin detaylı kişisel ve düşünsel yaşam hikayelerini, tarihin akışındaki keskin dönemeçleri, neden oldukları sosyolojik devinimleri ezbere bilip, bunların kültür tarihine olan etkilerini beynime kazımak isterdim.
Homerus’tan Aristophanes’e, Dostoyevski’den Çehov’a, Molière’den Racine’e, Hugo’dan Celine’e, Faulkner’dan John Fante’ye, Yaşar Kemal’den Orhan Pamuk’a, Kundera’dan Camus’ye, Nedim Gürsel’den Evelyn Lau’ya kadar klasik ve çağdaş tüm romanların tüm karakterlerini ve hikayelerinin tüm unutulmaz anlarını karşılaştırmalı olarak ele alabilmek isterdim.
Dünyada değerimi anlayacak, bana esin kaynağı oluşturacak, bana aşık olacak, bana heyecan verecek, her insanla sayısız kısa ve uzun zengin ilişkiler yaşamak isterdim.
Sanatın tüm Dünyadan ırkçılıkları, puştlukları, çıkarcılıkları, çirkin ihtirasları tasfiye etmesinde öncü bir rol üstlenmek isterdim.
Önyargı ve kıskançlıktan gözü kararmış olarak kendi gelişimini durduran, etrafına kin saçarak yaşayan entelektüel dünyanın potansiyel adaylarını kurtaracak sihirli bir şerbeti üretip içkilerine katmak isterdim.
Arkadaşlarımın, dostlarımın, akrabalarımın, eleştirmenlerimin, galericilerimin doğum günlerini hatırlayıp, onları gerektiğinde hastanede, evlerinde ve işyerlerinde onlara ihtiyacım olmadığı anlarda da kusursuz ziyaret edebilmek isterdim.
Kedi ve köpeklerimin orta yerlere sıçmamalarını, kötü kokmamalarını ve bana şefkat akıtmalarını isterdim.
Aramızdan göçüp gitmiş ve şu ya da bu nedenle bu dünyadaki “sayılı nefesi” süresince sanatını, edebiyatını hakettiği şekilde topluma anlatma fırsatını bulamamış olan geçmiş dönemlerdeki aydınlarımızın değerlerini su yüzüne çıkaracak olan derin araştırmaları yapmak ve onları ebedi sanat ortamına kazandırmış olmak isterdim.