Darbukatör Baryam’da şeytan tüyü var…  

Hayat verdiği her karakter dolaşıyor aramızda… Bu karakterleri oluştururken binlerce saat gözlem yaptığını, not tuttuğunu, bu sahneleri nasıl hafızasına geçirdiğini görmemek mümkün mü? Vapurdaki işportacı, ayakkabı boyacısı, mahallenin bakkalı ve onun önünde volta atan genç, cilveyle yürüyen genç kız, yapacağı dedikoduyu hazırlamak için pencereden keyifle bakan Rakel teyze, otobüs durağında bezgin gözlerle gençleri süzen emekli Raşit amca, gol attıktan sonra arkadaşlarının altında ezilen forvet Salim, uyuşuk bir şekilde köşesine çekilmiş balık artığı kollayan kedi Şerafettin… Gezen her birini içselleştirmiş. Yoksa bu kadar muhteşem bir oyuncu veya yazar olabilir miydi? 1970’lerdeki TV skeçlerinden bugüne beynimde hep özel bir yeri parsellemiştir.

Müjdat Gezen, Piramid Sanat’ı ziyaret ettiğinde bütün ekibi etkisi altına aldı. Sanki herkes onu kendi belleğinde ölümsüzleştirmeye çalışıyor; Müjdat inanılmaz mutlu, bizim çılgın dekor tam ona göre! Değişik sanatçıların eserlerini dikkatle inceliyor, sorular soruyor. Atölyemi gezerken “hadi bir şeyler çizelim beraber” diyor, birden resim yapmaya başlıyoruz. Çok keyifli ve tarihi bir an… Farkındayız.  

Usta sanatçı, evreni algılama ve dönüştürme konusunda da binbir surat. Müjdat Gezen yaşamın kleptomanı, tüketicisi, plastik cerrahı, sanki Roma çağından çıkıp gelmiş, Osmanlı’yı ve Cumhuriyet yıllarını içinden yaşamış ayrı bir canlı türü… Her şey onun ana konusu: İnsan ilişkileri, felsefe, tarih, mahalle, mahkemeler, protestolar, işçiler, çocukluk, bitkiler, çiçekler, su, ekmek, köpekler, kediler, cimriler, kıskançlar, vefalılar, vefasızlar…

Vefa deyince… Vefa Lisesi ve Uğur Dündar’la olan dillere destan arkadaşlıkları… Ya siz ne diyorsunuz, onlar Hababam Sınıfı’nı direkt içinden yaşamışlar. Yaşları üstünden sürekli yaptıkları, yüz yılları kapsayan esprili atışmalarından daha keyifli kahkahalar attınız mı hiç?

Vefa… Devam edersek, Ferhan Şensoy, Hulusi Kentmen, Erol Taş, Kemal Sunal, Zeki Alasya ve daha nicelerini onurlandırmaya harcadığı zaman kendine ayırdığı zamandan çok daha fazladır.      

Müjdat Gezen’in kabullenmediğimiz veda jübilesinde, yani bize göre “70. Sanat Yılı Kutlama Gecesinde” olan şanslı insanlardan biriydim. Geceyi sunan İlker Ayrık gibi, ben de kesinlikle kabul etmedim bunun bir veda olduğunu. Gecenin sonunda, beraber yaptığımız resmi hediye etmek için sahneye çıktığımda haykırdım bunu! Seyirciler arasında yer alan Sayın Kılıçdaroğlu’na da bilgi verdim: “Güneşe akın var akın, güneşin zaptı yakın”, sevgili Müjdat’la resmin üstüne Nazım’ın efsane dizelerini yazmıştık, yaklaşmakta olan güzel baharın habercisiydi bu resim ve Kemal Bey de bunu duymalıydı!

Ömür boyu halktan kazandığını halka geri vermiş biri, kindarlık nedir bilmeyen, kötülükleri unutan ama iyilikleri hiçbir zaman unutmayan muhteşem bir dost olarak tanıyor onu herkes. Ne mutlu kendisine, ailesine, biz dostlarına... Müjdat Gezen düşenin dostu, ama kendisi düşmekten hiç korkmaz, kendini korumaya da çalışmaz! Her sanatçının sosyal sorumluluk alması mümkün mü? Toplumu bu kadar etkilemesi, insanların geleceği için riskler alması… 1983’te Savaş Dinçel’le beraber çizgilerle Nazım Hikmet’in kitabını hazırladığı için Bayrampaşa cezaevini boylamayı her fani kolayca göze alabilir mi? Ve aynen bugün de aynı riskli alanlara korkusuzca dalabilir mi? Tabii ki hayır, ama Müjdat Gezen gibilerinin bu konuda nabzı değişmez, taş gibi ağır durur. Söylediklerinden, oynadıklarından, yaptıklarından dolayı kim dava açacaksa açsın, kim tehdit edecekse etsin, o umursamaz. Çünkü Müjdat Gezen de iflah olmaz bir Kemalist’tir. Yeni kuşağın ne olduğunu tam bilemediği Kemalizm’den bahsediyorum… Hani şu üçüncü binyılı hiç eskimeden kucaklayan evrensel Kemalizm’den…   

Bu coğrafyanın sanatçısı Müjdat Gezen gibi olmalıdır; arkadaşlarının sahnede de dediği gibi devrimci, geri vitesi olmayan, halkının her zerresini kendinden çok seven bir simge… Türk halkı da bunun karşılığını en güzel şekilde vermiştir. Müjdat Gezen’in halkın büyük sıcak teveccühünü almadan yürüyebileceği tek bir sokak yoktur! Ve bundan daha büyük servet de yoktur!

Yazı Tarihi: 19.01.2023
Paylaş
Seriler
Benzer Yazılar