Bugün sevgili Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın 49 yıl önce idam edilişlerinin yıldönümü. Onların anısına kaleme aldığım yazıyı, bu çok zengin siteden okuyabilirsiniz: (68arsivi.com)
Ekrem İmamoğlu’nun bir yıl önce Fatih Sultan Mehmet Türbesi’nde elleri arkada gezinmesi soruşturma konusu olmuş. Suçlamada “…türbede elleriniz arkanızda bağlı bir şekilde gezinmek suretiyle saygısızlık yaptığınız iddiası” deniyor. Hayır, bu bir Zaytung haberi değil! Dolayısı ile şu andan itibaren okuyacağınız satırları böyle bir Türkiye’de değerlendirmek durumunda olduğunuzu gözden kaçırmayın. Bu konudaki ön incelemede kalkıp bir de “HDP belediyesini ziyaret etmekle teröre katkı” da araya sıkıştırılmış! Herhalde “bu türbe olayını tek koyarsak çok abartmış oluruz” demişler! Aynı İçişleri Bakanlığı’nın Ruhsar Pekcan hakkında bugüne kadar ne yaptığını henüz öğrenemedik! Evet, böyle bir Türkiye’de okuyorsunuz bu yazıyı…
SKANDAAAAALLLL! İMAMOĞLU’NUN ELLERİ ARKASINDAYMIŞ!
Bahçeli’nin hala “Başkanlık Sistemi daha nasıl güçlendirilir” mantığından yola çıkarak “tek” adamı, “en tek” adam halinde bırakmak için önerdiği 100 anayasa maddesi ile gelen sorular ve çözüm taslakları önümüze sürülüyor. Ben Sayın Bahçeli’nin yerine o yanıtı vereyim, Başkanlık Sistemi’ni daha da güçlendirmek için şöyle bir madde eklensin: “Öl de ölelim!” Bundan daha başka nasıl güçlendirilecek yanı kaldı bilmiyorum! Sayın Bahçeli bir de Anayasa Mahkemesi’ni kaldıracakmış. Herhalde kafasında bir çeşit darbe gerçekleştirdi ki böyle şeyleri rahatça gündemine alabiliyor! Çünkü aklım ermiyor: Türkiye, her aklına esenin anayasayı kafasına göre yazıp, ülkeyi tek kişiye teslim edeceği bir muz cumhuriyeti değil herhalde!
Aynen İmamoğlu’nun kollarını arkada birleştirmesine taktıkları gibi, halkın sokaktan haber alma ve haber yayma özgürlüğüne saldırılırken de aklıma hep aynı şey geliyor: Hiçbir parti, bu çağda kendini bu durumlara düşürmek istemez! Sanırsın ki AKP’nin içine sızmış birkaç CHP’li var (!) ve onların dolduruşuyla bu acayip kararlar uygulamaya konuyor; gençliğin, tarafsızların, kararsızların gözünde iktidarın kredisini kaybetmesi garantiye alınıyor!
AKILLI TELEFONUNUZ ARTIK EMİRLE KÖR OLMUŞ
Söylenen çok açık, artık sokakta insanların akıllı telefonlarıyla polisin yaptığı müdahaleleri kayda almaları yasaklanmış! Ve öğreniyoruz ki, bu kararı İçişleri Bakanlığı almamış, Emniyet Genel Müdürlüğü almış! Vallahi ömrümde dünyanın hiçbir yerinde bu kadar kuvvetli ve yetkili bir Emniyet Genel Müdürlüğü görmedim! Ülkenin bütün anayasal hak ve özgürlüklerini bir genelgeyle silip süpürmek için herhalde bayağı güçlü olmak lazım! Sosyal medyada bir video dolanıyor, hangi gün çekildiğini bilmiyorum ama genç bir kızımız hakarete, aşağılanmaya hatta tacize uğruyor, apar topar plastik bir kelepçe takılıyor ve polis vasıtasına bindiriliyor.
Bir hükümet niye bu sahneleri yaşatmak ister? İnsanları birbirine düşürelim, olaylar, gözaltılar artsın şeklinde bir istek mi var? Veya “sen görevli memura direndin” diye kolayca insanları suçlayabilmek mi konu? Yoksa Türkiye’nin dünya demokrasi sıralamasının dibinde artık sonuncu sırayı zorlaması için mi her şey?
Dünyanın herhangi bir demokratik ülkesinde, dini bir mekanda elleri arkasında kavuşturularak yürüyen biri hakkında hiçbir “inceleme” yapılamayacağı gibi, böyle bir “görüntü almayı yasaklama genelgesi” de çıkarılamaz!
Duyduğumuz gerekçeler çok ilginç! Polislerin, kamu görevlilerinin özel hayatından söz ediliyor. Özel hayat, polislerin evinde olur. Bu görüntülerde bilgileri zaten yok. Sokak ise, halka aittir. Herkes haklı olarak George Floyd örneğini verdi. Polisin işlediği birçok kritik suçta amatör kameralar tarafından kayda alınmış öyle görüntüler var ki! O korkunç Floyd olayı yaşanıp dünyaya örnek olduktan sonra, tersine demokrasi ile azıcık ilişkisi olan her ülkenin buna benzer görüntülerin alınmasını teşvik etmesi lazım! Ülkemize dönersek, Ankara’daki Gezi Direnişi’nde Ethem Sarısülük cinayetini unuttuk mu? Görüntülerin çekilmemesi ve suçların sahipsiz kalması ve suçluların kolayca işin içinden çıkabilmeleri demek! Demokrasi ve hukuk devletine saygılı hangi hükümet, hangi lider buna izin verebilir?
“Oldu bitti” şeklinde baskı genelgeleri ile bir hukuk devleti yönetilemez. Anayasal haber alma ve yayma hakkı, delil toplama hakkı, hangi ülkede bu şekilde yasaklanabilir? Çağın gerçeklerine bu kadar uzak ne genelge ne de yasa çıkarılabilir. Eğer bir şeyin bilinmesini, görülmesini istemiyorsanız demek ki onu yapmayacaksınız, saklayacak bir şeyiniz de olmayacak. Herkes bilmeli ki, bir hükümet 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı’nda gösterici dövdüğü zaman başı göğe ermiyor, halkın gözünde de bir yere yükselmiyor! Şeffaf camekanlı karakollar 1990’larda değil miydi? Nereden nereye geldik?
O GAZETECİLER İÇİN ÜZÜLÜYORUM…
Tersine bugün, polislerin ve amirlerinin izne tabi olmadan herhangi bir şüphe olduğu zaman yargı önüne çıkarılabilmeleri lazımdır. Böyle bir soruşturmaya izin verip vermeme hakkı, bir ortaçağ mantığı uzantısıdır! Dünyada savcılar, başkanları bile doğrudan baskın yapıp sorgulayabiliyorken, Türkiye’de bir savcının bunun açık şüphe duyduğu bir polise uygulayamaması mantığa sığmaz.
İnanın, AKP yanlısı gazetecilere üzülüyorum. İster bir Diyanet üyesinden Atatürk’e yapılan herhangi bir saygısızlık, ister İmamoğlu’nun elleri arkasında fotoğrafı, ister bu saçma “görüntü aldırmama” genelgesi, ortaya ne atılırsa atılsın hepsini olmadık yorumlar uydurarak savunmak durumunda kalıyorlar!
Elbet bu hükümet bir gün gidecek. AKP dönemi bitince demokrasi Türkiye’ye hak ettiği seviyelere gelince, bir muhasebe yapılacak. Hangi gazeteci hangi akıl almaz baskı yasalarına destek vermişti, kim hangi saçma komik suçlamaları ortaya dökebilmişti, hepsi hatırlanacak! O gün çok kişinin yüzü kızaracak, benden hatırlatması!
AKP’nin doyumsuzca reklamını yaptığı “Yeni Türkiye” masalı işte böyle bir şey… Seviye öyle yerlerde sürünüyor ki, kimisi yandaş, kimisi sözde “Atatürkçü” olarak adını geçiren isimler, “İmamoğlu bu suçlamaları kendisi promosyon olarak yaptırmıştır” mealinde etrafta konuşabiliyorlar! Bu dünyada, AKP’liler en basit bir günlük fotoğraftan muhalif liderlere yönelik suç üretmeye kalkışırken, iktidarın polisi isterse halkı dövsün, hakaret etsin, coplasın sorun yok ama bunun görüntüsünü almak “yassahhh!”
Galiba birçok yerde vidalar gevşiyor! Yakında, simidi tek elle yemek veya ramazanda okuyup yazmak da inceleme konusu olursa, şaşırmayın! Siz şimdilik “acep neden kitap-kırtasiye alımlarım da yasaklandı?” diye şaşırmakla yetinin! Allah hepimize kolaylık versin, ama az kaldı…