Lütfen söyler misiniz, bu hafta ne yazmamı bekliyorsunuz? Yunanistan’ın belirli periyotlarla yeniden nükseden, müzmin Türkiye düşmanlığı ve Ege krizinin sahte savaş çığlıklarını mı; yedi yıldır adalarımıza Yunan bayrağı dikilirken uzaktan seyretmekle yetinen AKP’nin bu sefer konunun ciddiyetini ve Lozan’ın nimetlerini nihayet anlamış görünmesini mi?

Yoksa CHP’nin İl Başkanı Kaftancıoğlu’nun nihayet Atatürkçülüğe ne kadar bağlı olduğunu ve bunu ortak değerimiz olarak gördüğünü bangır bangır ifade ederek, hatasından yüksek sesle dönmesini mi?

Yoksa bu değerli hanımefendiye destek olacağım derken, her şeyi birbirine karıştırıp, Mustafa Kemal’e “100% kendisi gibi” bakmayan herkese taş atıp “lafı gediğine oturtacağım” diye çarşaf olan köşe yazarlarını mı?  

Yok yok, siz bunları aştınız zaten, bu konular da “yetti gari!” Sayfayı çevirmeyi bilmek lazım.

Bunun yerine ben sizi küçük bir gezintiye çıkaracağım! Nereden mi çıktı? Mustafa Gazalcı’nın Cumhuriyet’teki “12 Eylül’ün eğitime etkisi” yazısını okudum! Yarın başbakan olsam (başkan değil) hangi kabineyi seçerdim, kimlerle çalışırdım bu konuda yarı ciddi yarı fantezi bir beyin jimnastiği yaptım! Büyük ihtimalle okurken sizin de kendi düşünceleriniz devreye girecek ve kendi kabinenizi hayal etmeye başlayacaksınız!

Hadi bakalım, buyrun turumuza:

Şiir Bakanlığı: Ataol Behramoğlu. Hiç duymadığınız ve en olmadık bakanlıktan başlamak istedim. Behramoğlu, gerek dünya şiirinin, gerek Nazım Hikmet’in, gerek tanımadığınız isimlerin, gerek kendisinin ağırlığını size hissettirerek, kelimelerin sihirli çağrışım dünyası ve yarattıkları görsel baloncuklar içinde sizi ağırlayacak! Böylece parlamentonun düzeyi yükselecek!

Milli Eğitim Bakanı: Mustafa Gazalcı. 2003’te CHP Genel Başkanlığı’na aday olduğumda, olası bir iktidarda, yalnız Milli Eğitim Bakanımın kim olacağını biliyordum. Yeni Hasan Ali Yücel olarak tartışmasız muhteşem izler bırakacaktı. Bir insan bu kadar mı pozitif enerjili, dikkatli, metodik kararlı, zarif ve nazik olabilir? Kendisini ne kadar övsek kimliğini tarif edemeyiz.

Sonsuzluk Bakanlığı: Halit Kıvanç/Uğur Dündar. Bakın benim çocukluğumda televizyon yoktu. Bütün maçları harika esprilerle gözünüzün önünde canlandırarak, sizi gülümseterek, kimi zaman duygular içinde yüzdürerek anlatırdı Halit ağabey. Ve ne mutlu bizlere ki bu muhteşem insan 60 yıl sonra toplumla buluşmaya devam ediyor! Sevgili Dündar ise, yakışıklı Robin Hood’umuz olarak basın ve televizyonda dört kuşaktır mertçe adalet ve Cumhuriyet değerleri dağıtmaya devam ediyor! Ne kadar şanslı olduğumuzun farkında mısınız?

Devlet Bakanı: Alev Coşkun. Bir insan gerek Ödemiş’te başlayan kurtuluş mücadelesini gerek Mustafa Kemal’in saklı kalmış tarihini bu kadar mı iyi mi anlatır? Cumhuriyet Gazetesi’nin egemenlik mücadelesini bu kadar iyi mi götürür? Bir insan Atatürk Cumhuriyeti’ne bu kadar mı sahip çıkar?

Derbiler Bakanı: Cüneyt Çakır. Vallahi bu satırları yazarken Galatasaray-Fenerbahçe maçını kimin yöneteceğini bilmiyordum, ama bu sefer “o” değilmiş! Ama biliyorsunuz Cüneyt Çakır her derbinin doğrudan bakanı, sahanın içinden bakanı, gözlerini ayırmadan bakanı ve tabii yorulmadan, bıkmadan bakanı! No comment.

Kültür Bakanı: Zülfü Livaneli/Zeynep Oral. Her iki isim birbirinden daha çalışkan, daha kalıcı eserler üreten, sanat emekçisi ve dünya ile bütünleşme konusunda dört dörtlük insanlar. Herhalde bakanlığa ikisini davet ederdim ve o koltuğu Livaneli centilmenlikle Oral’a bırakır, “Ben müsteşarınız olayım” derdi.

İmaj Bakanı: Kıvanç Tatlıtuğ/Muharrem İnce. Kıvanç zaten varlığı ile yürüyüşü ile duruşuyla tam bir imaj! Her karesi, her reklam filmi, her oyunculuk başarısı, milyonları kendisine hayran bırakıyor. Muharrem İnce’nin de çoğu kürsü karizmasından gelen ciddi bir parlak imajı var ancak yaptığı mesleğe baktığımızda örgütçülüğü ve takım oyunu fonksiyonları bulunmadığını hayretle görüyoruz. Bu nedenle siyasi metodları tartışılır ama yine de imajı tartışılmaz.

Basın-Yayın ve RTÜK Bakanlığı: Uluç Gürkan ve Işık Kansu. (Evet, bu da yeni kurduğum bir bakanlık!)

Her ikisi de eşsiz basın, politika ve halk deneyimleri ile hem basın özgürlüğünü, hem çocukları, hem halkın haber alama ve mutlu olma özgürlüklerini korur, tüm ahaliyi de kendi dürüst metodlarıyla dengeli şekilde kucaklarlardı!

Polemikler Bakanlığı: Hıncal Uluç/Ahmet Hakan. Herhalde Hıncal ağabey bakan olur, müsteşarlığa da doğal olarak Ahmet otururdu. Her ikisi de, aslında hepimizde biraz var olan polemik merakını zirvelerde yaşıyor. Her gün yazılarına otururken, “kim neden bir fiske hak ediyor, kim tatlı-sert bir okşama” diye her şeyi süzgeçlerinden geçiriyorlar! İyi ki gerçek hayatta beraber çalışmıyorlar, vallahi her gün kapışırlardı!

Turizm Bakanı: Hülya (Baykam) Aslantaş. Aynen Gazalcı örneğinde olduğu gibi, sıfır tereddütle söylüyorum, bu işi tartışılmaz şekilde ülkede en iyi yapabilecek insan, sevgili ablacığım Hülya. Doğduğundan beri turizmin her zerresinde çalışmış ve TÜRSAB Başkan yardımcılığı, SKAL Turizm Profesyonelleri Dünya Başkanlığı yapmış, sektörün elmas dehası. Bilen bilir ne dediğimi!

Demokrasi ve İnsan Hakları Bakanlığı: Ercan Karakaş/Orhan Aydın. Başka söze gerek var mı? Sevgili Ercan parlamento ve kurumlarda, Orhan da sahada ve her yerde bu işi dünya çapında omuzlarlardı!

Tarih Bakanlığı: İlber Ortaylı/Sinan Meydan. Doğru bildiniz! Bu da yeni bakanlıklarımızdan! İsimleri de doğru tahmin ettiniz bence… Hepinize bravo! Her şey ortada… Her gün Meydan yazar, İlber Hoca anlatır, parlamento da ülke de büyülenirdi.

Güzellik ve Zarafet Bakanlığı: Çağla Şikel ve Hande Erçel. Bu da yeni ihdas ettiğimiz ve her yönüyle polemiğe açık taze bir bakanlık. Sizin isimleriniz farklı, o kadarını biliyorum ve ben aradan çekiliyorum, tüm yarışmacılara başarılar diliyorum!

Köşe Yazarlığı Bakanlığı: Yılmaz Özdil ve Mustafa Balbay. Tabii ki bu da yepyeni bir bakanlığımız! Sevgili Yılmaz, tüm insanlığa, muhteşem üslup nedir, arşiv ve tarih nasıl kullanılır, anekdotlar köşe yazısına nasıl monte edilir dersi verirken, cümlelerinden bal akan Balbay da, kimsenin göremediği kelime oyunları nasıl icat edilir, cesur gazetecilik nasıl yapılır, bunları yeni kuşağa gösterebilecek. Böylece parlamento mantık ve dil dersi almış olacak!

Sevgili okurlarım, yer bitti ama ben kabinemi bitiremedim! Haftaya (gündem izin verirse söz), yeni kabinemizin diğer çok değerli üyeleri ile tanışmaya devam edeceksiniz!

Yazı Tarihi: 24.09.2020
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
Resim sanatının harika çocuğu olarak tanınan ve yaptığı resimlerle dünya resim tarihine imza atan Bedri Baykam ile resme, hayata, felsefeye, sinemaya, edebiyata, Fenerbahçe’ye, sahibi olduğu sanat galerisindeki faaliyetlere, anılara ve gelecek planlarına dair keyifli bir sohbetin gerçekleşti.