17 Ağustos’ta, değerli arkadaşım Soner Yalçın, bana hitaben bir yazı kaleme aldı.

Her şeyden önce Yalçın’a nezaketi ve uygar üslubu için çok teşekkür ediyorum. 

 

SAVAŞ SAVAŞTIR

Savaşa karşıyım ve Ukrayna istilasını da hiç affedemiyorum. Nasıl Amerika’nın Irak müdahalesine karşı en ağır tepkileri verdiysem, aynı kararlılıkla Rusya’ya da karşıyım. Tek kabul edilir savaş, Atatürk’ün dediği gibi vatanınızı korumak için yapılandır. 

Hiçbir jeopolitik veya stratejik analiz, hiçbir “ilerde olabilecekler adına savaşla alınan önlemler”, milyarlarca gözyaşına neden olan bir savaşın bahanesi olamaz.

Bu arada İzyum’da çoğu işkenceye maruz kalmış Ukraynalıların atıldığı, 400 kadar toplu mezar bulundu. BM, bununla ilgili ağır bir savaş suçu davası açmak üzere hazırlık soruşturması yapıyor. 

 

TARİHSEL İDEOLOJİK KÖKENLER

Aydınlarımız Mustafa Kemal’in felsefesinin ve duruşunun evrensel bir “izm” olduğuna pek inanmadılar. Kapitalizm, faşizm, totalitarizm vardı ve bunların karşısında bir direnç olarak sadece komünizm ve sosyalizm. Halbuki Kemalizm, tüm boyutlarıyla algılandığında, 20. Yüzyıl siyasal akımlarının en güçlüsü ve en uzun ömürlüsüydü. 

Ben, sol-Kemalist devrimci bir bireyim; hiçbir zaman komünist olmadım, bu güzel teorik ütopyanın hedefleriyle buluşamayacağını gördüm; hiçbir tek parti iktidarına inanmadım, çünkü özgürlüğe inanırım. Böyle bir ağır baskı rejimi, idealist emeller taşısa bile başarılı olamaz. 

Benim için Rus emperyalizmi ve ihtirasları, Amerikan emperyalizmi ve ihtiraslarından ne daha masumdur ne de farklıdır.  

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Amerika dünyayı tek kutuplu hale getirmeye çalıştı. Ama aradan on yıl kadar geçtikten sonra iktidara gelen Putin, bütün açık veya sinsi politikalarıyla kendi ülkesini terk edilmiş güç arayışlarının merkezine yeniden oturtmaya çalıştı.

Yalçın tabii ki haklı, Neo-Conlar, dünyayı çıkarlarına göre yönetmeye çalışıyorlar. Öte yandan Amerikan üst siyasi kadrolarının Irak savaşını kendi kapitalist ihtirasları için alçakça kullandıklarını da dünya alem biliyor. Ancak tekrarlıyorum, ABD’nin suçları, Rusya’nın uyguladığı vahşetin kılıfı olamaz. 

İki süper gücün birbirini dengelemesi, dünyanın tek çıkışı. Nükleer ve her türlü kitle imha silahına sahip iki tehlikeli gücün, birbirlerini ürkütmeleri, yarı blöf yarı ciddi tehditlerle birbirlerini kollayarak mecburen sakinleşmeleri, barışın korunması ve Irak/Ukrayna gibi insanlık adına yüz kızartıcı savaşların önlenmesi için geçerli olabilecek tek yol olarak gözüküyor.

 

ESKİ SSCB VE VARŞOVA PAKTI ÜYELERİNİN BUGÜN NEDEN RUSYA’YI REDDETTİKLERİNE DAİR

Sovyetler Birliği yarım asır boyunca kendisine bağımlı hale getirdiği ülkelerin özgürlüklerini yok etti, her türlü dayatma ve baskıyı uyguladı. Dolayısıyla 1989’dan sonra sırayla peyderpey özgürlüklerine kavuşan ülkeler bir an önce kapağı NATO veya AB’ye atmaya çalıştılar. Tabii ki Amerika’nın dünya dengelerini kalıcı şekilde lehine değiştirmek adına bu ülkeleri yanına çekmek istemesi çok pratik ve güçlü bir silahtı. Ama bu kararlar, bu ülkeler panik içinde özgür dünyayı tercih ettikleri için alınabildi. Biliyorum bu satırlar polemiğe açık, çünkü eski solcu dostlar bunları kolay kabul edemiyorlar; “Amerika’nın düşmanı dostumdur; o düşman ne yapsa doğrudur” şeklinde bir akıl yürütme, hiçbir zaman ne etik olabilir ne de güvenilir…

Bütün baskı rejimleri kötüdür. Aynen George Bush rejimi gibi Putin rejimi de dünyanın yüz karasıdır. Ama Amerika George Bush aleyhine milyonlarca insanın gösteri yapabildiği bir ülke olmuştur. Rusya’da ise bunu yapmaya kalkışanlar şu anda derin zindanlarda ömür tüketmektedirler. Mesela bizim aydınlarımız tepki veremedikleri bir ülkede yaşayamazdı.

Özetle, Amerika’nın hiçbir suçu, Rusya’nın bugünkü tavırlarının haklı gerekçesi olamaz. 

Cumhuriyet internette, bu makalemin uzun halini okuyabilirsiniz.

Yazı Tarihi: 21.09.2022
Paylaş
Benzer Yazılar
18 Nisan 2024
Görüntülenme:

04 Nisan 2024
Görüntülenme:

Videolar
Alt
Resim sanatının harika çocuğu olarak tanınan ve yaptığı resimlerle dünya resim tarihine imza atan Bedri Baykam ile resme, hayata, felsefeye, sinemaya, edebiyata, Fenerbahçe’ye, sahibi olduğu sanat galerisindeki faaliyetlere, anılara ve gelecek planlarına dair keyifli bir sohbetin gerçekleşti.