Geçen hafta yazacaktım bu yazıyı, ama ülkemizin başına musallat olan yobaz çete başının yok oluşunun düşündürdüklerini kaleme aldım mecburen! Sıra ancak gelebildi…

Bakın bugün de yine Cumhuriyetimizin faziletlerini yazacaktım… Bu Cumhuriyetin kurulabilir bir aşamaya gelişinin arkasındaki o büyük Kurtuluş Savaş’ını ve büyük hazırlık yıllarını kaleme alacaktım… Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun can kardeşi İsmet İnönü olmak üzere, Mareşal Fevzi Çakmak, Sütçü İmam, Nezahat Onbaşı, Yörük Ali ve nice isimleri bir kez daha gündeme getirecektim… Kılıç Ali, Atatürk’ün ölümünden sonra intihara teşebbüs edip tesadüfen kurtulan sadık yaveri Salih Bozok ve daha nice isimleri yad edecektim 101. yıl vesilesiyle… Doğduğumuzdan beri dinleyip, okuyup, seyredip hala kahramanlıklarına doyamadığımız bu muhteşem insanların anekdotları, arkalarında bıraktıkları izler, bu coğrafyaya hediye ettikleri karşılıksız özverili paylaşımlar…

Onlar da bizler gibi bu topraklarda doğup büyümüş insanlardı… Vatanlarını, silah veya mücadele arkadaşlarını veya ailelerini kendilerinden daha çok seven, vatanları için ölüm dahil her şeyi göze alan, güzel, örnek, kahraman insanlar…

 

Öte yandan bugüne dönüp, gündemdeki karanlığının müsebbiplerine bakarak hayret, utanç ve öfkeyle soruyorum: Peki sizler nereden çıktınız? Kimler doğurabildi sizin gibi ruhu çirkin affedilmez varlıkları? Ananız-babanız var mıydı? Onlar mı yetiştirdi sizi, yoksa mahallenin en beş para etmez çeteleri, çakalları mı? Size onlar mı öğrettiler böyle bir sefil yaşamı? 

Günde 8.000 TL için, yeni doğmuş bebeklerin geleceklerini hayatlarıyla beraber yok etmeyi, hanginiz tasarlayabildi? Onlardan birini diyelim iki hafta sömürdükten sonra “X” ilan edip küçücük tabutlara yollarken ne geçiyordu aklınızdan? “Oh bu 112.000’den bana da 15-20 bin düşer herhalde!” mi diyordunuz? 

İlkokul hocanız kimdi? Sıra arkadaşlarınız kimdi? Evde size bilge nasihatler verecek bir nineniz, bir dedeniz de mi yoktu? 

 

Ömrünüzde hiç mi tatlı bir yavru kedi-köpek karşınıza çıkmadı? Hiç mi öğrenmediniz bir canlı sevmeyi? Onları küreklerle, tırpanlarla, tekmelerle ya da duvarlara vurarak öldürürken “Oh be ne güzel öldürüyorum, inşallah geberirken acı çekiyorlardır” mı diyorsunuz kendi kendinize?

Hiç mi okşamadı ananız, ablanız sizi? Kim salıverdi sizi böyle orta yere? Nasıl yaratıklarsınız siz? Kimler sizi “insan” yerine koyarak elinize o kimlikleri tutuşturdu? Ne yazık ki hayvan statüsüne de alınamazsınız… Herhalde her çeşit hayvanın birbirlerine sarılarak aşk yaşadıkları o muhteşem görüntülerden de hiç haberiniz yok! O değişik türdeki farklı canlıların birbirlerine nasıl baktıklarını, nasıl sarıldıklarını, nasıl yemek paylaştıklarını hiç gördünüz mü? Bakın lafı esirgemeye gerek yok. Sizin anlayacağınız lisanla: Allah belanızı versin! Daha fazla kirletmeyin dünyayı ve insanlığı. 

 

Bir süre bir kadınla evli kaldınız ya da beraber yaşadınız diye, onun yaşam hakları size mi geçiyor sandınız? O zavallı masum kadınları, akrabalarını ve henüz dünyanın düzeni ve mezaliminden hiç bir şey anlamamış bebekleri, çocukları vahşice öldürürken ağzınızdan salyalar mı akıyor?

Vahşi hayvanlar bile acıktıklarında “yemek için” yani yaşamsal döngüyü sürdürme mecburiyetiyle “öldürüyorlar”; peki siz niçin öldürüyorsunuz? Bir kadın size ilgi duyup ardından üç kuruşluk ciğeri olmayan çapsızın biri olduğunuzu anladığı için sizi terk ediyorsa, suç onda mı sandınız?

 

Hiç mi öğretmenleriniz size “nasıl insan olunur?” dersi vermedi? Yoksa sokakta kedi keserek mi geçirdiniz ilk ergenlik yıllarınızı?

Günler fark etmiyor… Her gün bir gazeteyi elime alıyorum ve yeni alçak katliamlarınızla karşılaşıyorum: Evvelki gün de kendi kuzenini önce dövüp arkasından bıçaklayarak öldüren bir manyağın marifetlerini okuduk.

 

Bir insanın çocuklukta yaşadıkları; hayatının o safhasındaki dönemeçler., tesadüfler, çevresindekiler, yetişkinliğe giden yolda nasıl bir kişiliğe doğru evrildiğini kim bilir nasıl şaşırtıcı şekillerde belirleyebiliyor. Hangi yaşanmışlıklar,, hangi baskılar, hangi akrabalar, hangi toplumsal dayatmalar, hangi bahtsız okul arkadaşları ya da bazı bağnaz eğitimciler…

 

Tüm bu realiteye rağmen aklım almıyor. Nereden türediniz? Nerelerden beslendiniz? Durmadan terör ve korku filmlerinde hangi psikopatın nasıl bir boğazı kestiğini, hangi karnı nasıl deştiğini birinin kafasını nasıl bedeninden ayırdığını mı etüt ettiniz? Sevgiye, empatiye hoşgörüye, başka canlılara saygıya nasıl bu kadar uzak kalabildiniz? Her birinizin kökenine inerek insan ırkının nasıl nerelere düşebileceğinin ve düşebildiğinin negatif derinliğini araştıran apayrı bir bilim dalı bile açılabilir!

Bu halkın gerçek insanları, hiçbir zaman sizi anlamayacaklar, affetmeyecekler… 

Yazı Tarihi: 31.10.2024
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
TRT Arşiv'inden, Sanat Dünyamız 1. Bölüm