Mısır'da Tahrir Meydanı’nda yaşanan olayları aktarırken, çoğu zaman spikerler "Tarih gözümüzün önünde yaşanıyor" dediler. Özde doğru olan bu sözler, "yadsınamaz şekilde" dünyanın gözü önünde cereyan eden haklı bir başkaldırının tüm dünyaya anında ulaşmasını simgeliyor.
Şimdi diyeceksiniz ki "Evet, bunları biliyoruz zaten, ne olmuş ki?" İyi de, hayat o kadar düz değil. Bırakın detayları, yaşananlar, 50 yıl sonra nasıl hatırlanacak? Bugünün penceresinden, bir Milliyet yazarı NTV'de şunları söyledi: "Tankların üstünde halk ve askerleri, kol kola görmek yabancı olmadığımız 27 Mayıs 1960 sahneleri gibi". Tabii Başbakan bu yorumu izledi mi bilemem ama eminim onun da kafası hayli karışık. Bir yandan Mısır halkını alkışlayıp, Mübarek'e karşı isyancıları tuttuğunu söylerken, diğer yandan da herhalde 27 Mayıs devriminin gerçekten benzeri o sahneler hakkında içinden "Vay Ergenekoncular" diyordur! Özetleyelim: Biri kalkıp 50 sene sonra "Mısır'da halkın taptığı son derece sevecen demokrat bir Mübarek vardı. Ama komplolarla Tahrir Meydanına paralı askerler yığıp onu düşürdüler. 'Halk isyanı' diye diye, faşist rejim getirdiler, hukuku katlettiler, Ordu'yu içten vurdular" diyebilir!
Güldünüz mü? "Amma da saçmalamışsın, her şey dünyanın gözü önünde yaşandı" mı dediniz? Yanıt: 50 yıl sonra, Şubat 2061'de buluşuruz, kim haklı bakarız. Ama bahisçilere bazı örnekler hatırlatmakla yetineyim: Mesela, 50 yıl önce 27 Mayıs günü bu ülkede yaşanan devrim, özünde Mısır'dakine çok paraleldi. (Tabii Mısır Ordusu, sürecin sonunda 1961 Anayasası gibi demokrat bir çıkış yapabilecek mi, göreceğiz!) Faşist bir dikta rejimi, posası çıkmış bir demokrasiyi öldürmek üzereyken, gençlerin ve muhalefetin başlattığı, halkın destek verdiği bir 'demokrasi için başkaldırı', askerin son noktayı koymasıyla hedefe ulaştı. Gazeteler, radyolar, yüz binlerin devrimi meydanlarda kutlayışını aktardılar, dünya alkış tuttu! Bugün bunların anımsanması yasak! Ya da 1980 de, 12 Eylül öncesi günde otuz gencin birbirini acımasızca öldürdüğü, bunun karşısında siyasilerin birbirleriyle konuşmaya bile tenezzül etmedikleri karanlık dönemleri bugün bu şekliyle hatırlatan var mı? Ya da Mısır'dan Mübarek'in yok oluşunu kutlayan halkın sevinç gözyaşlarını izlerken, aklıma cahil düşünce özürlülerinin "diktatör" diye çamur attıkları Atatürk'ün vefatı üzerine yaşanan o büyük ulusal acı geldi... Bir ülkenin, liderini bu şekilde uğurlaması tarihi bir olaydır. Cumhuriyet'in 100. yılını görebilirsek, 1938'de de halka "ağlasınlar" diye zorla soğan dağıtıldığını "kanıtlarlarsa" (!) şaşırmayın...
Herkes tarihi kafasına göre yeniden yazıp kendisine kar çıkarma peşinde! Bugün yakın tarihimiz hakkında fitnelenen yalanlar, belki son Mısır olayları hakkında ileride bekleyen sahte yorumlarla aynı!
Sanat Tarihi mi? Herhalde siyasal arenada yaşanan bu yorum kepazeliklerinden çok etkilenmişler ki, son zamanlarda dünyanın en saygın alanında yaşananlar da, şu anlattıklarımdan daha farksız değil! Son yıllarda çıkan iki kitap ve piyasada yaşanan suni pompalamalar, insanı şaşırtmanın ötesinde güldürüyor. Çağdaş Sanatın çok daha yaygın bir kapsama alanına eriştiği bu son yıllarda, "bu piyasayı 1996'dan sonra ben kurdum" diye ortaya atlayan küratörlerin ötesinde, sanat piyasasında üflenmiş baloncuklar yaratmaya çalışan veya "ölüm borsası" oynayan spekülatörler, "bu kervana yolun yarısından itibaren katıldım ama en şatafatlı kitabı hazırlayıp dünyaya yayarsam veya en pahalı fiyatı eserime koyarsam, buraların  kralı ben olurum" diyen hırslı genç sanatçılara kadar, her cins vakaya bu topraklarda rastlayabiliyoruz! Bu sahte tarih üretimi, kronolojilerin ve yaşanmışlıkların yok sayılması, ortaya kimi insanların yüzleri kızarmadan bastırıp piyasaya verebildikleri yayınlar çıkarmış. Hadi diyelim ki "User's Manual", bir sanatçı ve onun kozasının yarattığı affedilir bir gençlik pişmanlık vakası. Peki Garanti Bankası gibi ciddi ve saygın bir kuruluş, "Unleashed" isimli komik, sözde "Çağdaş Türk Sanatı" yayınına sponsor olurken, genel kültürden bile eline tutuşturulan taslağın güncel deyimle "kağıttan kaplan" (!) olduğunu algılayamadı mı? Yoksa taslağa dahi bakılmadı mı?
Bu Perşembe, saat 18 - 20:30 arası, Taksim'de Piramid Sanat'ta bu kritik konuyu irdeleyeceğiz. (www.piramidsanat.com) Sanat tarihi nasıl yazılır, nasıl yazılmaz" panelinde ben, Yusuf Taktak (Sanatçı - Öğretim Görevlisi), Sevil Dolmacı (Sanat Tarihçi), Balkan Naci İslimyeli (Sanatçı), Hasan Bülent Kahraman (Sanat Eleştirmeni) ve Ekrem Kahraman (Sanatçı - Yazar) nesnel ölçütlerin neler olduğunu hatırlayacağız.

Yazı Tarihi: 15.02.2011
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
Bedri Baykam l Fenerbahçe Seçimli Olağan Genel Kurul Konuşması Şükrü Saraçoğlu Stadı 02.06.2018