Maltepe’de muhteşem bir tablo vardı... Bunun nasıl olduğunu hissedebilmek için inanın katılmış olmak lazımdı. Pazar sabahı, sevgili Uğur Dündar’la buluştuk ve Beşiktaş’tan CHP İlçe örgütünün organize ettiği tekneye bindik. Yanımda sanatçı dostlar, eşim ve oğlum vardı. Teknenin içinde büyük bir heyecan ve neşe hakimdi. 3,5 haftadır, Adalet Yürüyüşü nedeniyle toplumun bilinen bütün yöntemlerle korkutulması, tehdit edilmesi ters tepti! Türkiye, Gezi’den sonra ilk defa tekrar tek yumruk bir muhalefet yakaladı. Arada çıkan cılız itiraz sesleri ise bu ortamda eridi gitti.
Maltepe’de meydanın dört bir yanında heyecan rüzgarları esiyordu. Baykal’ı, yanında uygun adımlarla yürüyen 10-12 gençle protokol tribününe giderken görüp selamladım. Yılmaz Büyükerşen’le kucaklaşma fırsatımız oldu, aynen Ataol Behramoğlu ve Orhan Aydın gibi...
Bu arada kimi yetmez ama evetçi, kimi AKP seçmeni bazı sanatçılar da ortalarda dolanıp o müthiş havadan nasiplenerek o kendi karanlık hallerini unutturmaya çalışıyorlardı! Atatürk ve Cumhuriyet’le dalga geçmeye kalkan havalarından eser kalmamıştı... Aralarında eskiden bu iktidara oy verdikleri için övünen gafiller de vardı!
KILÇDAROĞLU’NUN GELECEĞİ, ECEVİT GİBİ OLMASIN!
Kılıçdaroğlu halkına “saat 18.00’de Maltepe’de” randevu vermişti ve tam o saatte geldi! O mucize gerçekleştiği zaman, birçok kişinin benim gibi gözü yaşardı. 69 yaşında bir insan, o randevuyu 25 gün önce vermiş ve ne mutlu bizlere ki, sağlığı buna elvermişti!
1977 Haziranı’nda Taksim’de Ecevit mitinginin deneyimini yaşamış bir insan olarak konuşuyorum: Halkımızda belki uzuuunnn yıllardan sonra ilk defa, o günkü umut ve dayanışma vardı! (Pazar günkü hava, Cumhuriyet Mitinglerinden daha siyasi bir duruşa sahipti). Ama bu Ecevit kıyaslamasını yapıyorum ya, hemen ekleyeyim: Umarım Kemal Bey ileride Ecevit’e benzemez! O muhteşem 70’lerin ardından, biliyorsunuz ki Karaoğlan’ın ne Fetoculuğu kaldı ne de solu ısrarla bölen adam olma utancı! Koca bir hayal kırıklığından başka bir şey kalmamıştı kendisinden... Şimdi Kılıçdaroğlu ile tersini yaşayalım! Hayal kırıklığı yolun başında, “ekmek için Ekmeleddin” projesinde kalsın ve ileriye yalnız umut ve daha güzel günler için bakalım.
Sonuçta günün, haftanın, ayın süper starı Kılıçdaroğlu idi! Herkesin haklı sevgisi ve hayranlığı sel gibi akıyordu! İnsanlarda şaşırtıcı şekilde yıllardır kaybolmuş büyük bir aidiyet duygusu ve dayanışma ruhu kabarmıştı. Doğru, Kılıçdaroğlu biraz daha vurgulu ve şahlandırıcı bir üslupta konuşabilirdi. Televizyonda açık oturumlarda yaptığı dev ilerlemeyi, kürsüde de yapabilir ama kendisine bir hak verelim; 430 km yol yürüdükten sonra o kürsüye çıktı! Zaten bence ileride çok daha vurucu ve heyecanlı konuşmalar yapacak!

RAKAMLAR ÜZERİNE NASREDDİN HOCA HİKAYELERİ
Solun yepyeni lideri -bakmayın 7 yıldır CHP Genel Başkanı olmasına- bir saatten biraz fazla konuştuktan sonra eşiyle güvercinleri göklere özgür bırakıp gitti... Ardından sıra 2 milyon kişinin dağılmasına geldi! Kolay olmadı bizler için! 2-3 saat sürdü inanın!
Ertesi gün saat gece yarısını 1.22 geçmişken, İstanbul Valiliği sanki kendilerine sorulmuş gibi “175.000 kişinin geldiğini” ifade ederek, miting sonrası İstanbul polisinin verdiği 1,600.000 kişi geldi raporunu gölgelemeye çalışıyordu. Belli ki birileri rahatsız olmuştu! Melih Gökçek de bu eksiltme furyasına doğrudan katkıda bulundu. Ertesi gün gazetelerde Adalet Mitingini aşağılama yarışına zaten giriştiler. Meydan fotoğraflarında, komik ötesi fotoşoplarla kimse gelmemiş havası yaratmaya çalışanlarla, hakaret ustaları kendi acınası meydanlarına doluştular. Neyse, sol kesimde 1,600.000 ila 2,5 milyon arasında değişen tahmini rakamların, AKP yorum hattında 100.000’in altına indiğini de gördük. İyi ki bildiğiniz gibi Cumhurbaşkanı’nın 2015’te yaptığı bir konuşmada Maltepe Meydanı’nın net dolu kapasitesinin 2 milyon kişi olduğunu öğrendik de, tartışma bitti! Teşekkür ederiz kendisine. “Kendine güveniyorsan bu meydanlara gel miting yap” demişti sayın Cumhurbaşkanı, Kılıçdaroğlu da davete icap etti! İşin en matrak tarafı aynı alanın dolu fotoğraflarına “2,5 milyon-dev miting!” başlığı atan yandaş gazetelerin, bu sefer eksiltme operasyonunda düştükleri içler acısı durumdu. Biliyorum çok konuşuldu ama komedi ve yüzsüzlük abartılı boyutlara çıkınca, insan kendini tutamıyor!
Bir başka traji komedi daha vardı: Olayı gerçek boyutlarıyla vermekten fellik fellik kaçan o “ana akım merkez medya”nın durumları! İlk sorumuz şu: 15 Temmuz kutlamalarına ve anmalarına da bu kadar mesafeli duracaklar mı? Uzun canlı yayınlar filan yine yasak olacak mı, yoksa hiç mi bahsetmeyecekler? Yoksa, aksine sabahtan akşama kadar damardan yayın mı yapılacak? Zor dostum zor, Penguen TV olmak çok zor!

SİYASETE ISINAN BİR TOPLUM MU GELİYOR?
12 Eylül darbesinin üzerinden 37 yıl geçti. Getirdiği depolitizasyonun izleri hala tam silinmedi. Arada köprülerin altından çok sular aktı, inişler çıkışlar oldu ve aslında Türkiye hala siyaset yapmanın neredeyse en riskli alan olduğu ülke haline geldi. Yapabileceğiniz en standart siyasi yorumlar, “subliminal mesaj veriyorsun” adı altında soruşturma kovuşturma gözaltına alınma sebebi olabiliyor. “İnsanlar sosyal medyayı kullanmaktan bile korkuyor” derken, Maltepe’ye akın eden 2 milyon kişi, bize bir gerçeği göstermiş oluyor: Halkın kaybedecek bir şeyi kalmadığı zaman, o meydanlar her şeye rağmen coşkuyla inançla mahşeri kalabalığa ulaşıyor! Kimse bunu unutmasın. Dolayısıyla AKP genel başkan yardımcısı Mahir Ünal, Kılıçdaroğlu’nu sokak ve isyanı teşvik etmekle suçlayacağı zaman, önce kendi partisine bakmalı. Siz siyasetin Parlamento’da ve yargıda objektif ve tarafsız bir şekilde tartışılmasını zora sokarsanız, dünyanın her yerinde insanlar bu çaresizlik içinde tarihte dün ve bugün, protestoya başvurur! Bunda şaşılacak bir şey yoktur, çünkü o insanlar çaresizlik duvarının dibine itilmiş hissederler kendilerini...

AKŞENER VE KOCASAKAL FARKI ŞAŞIRTTI..
CHP’de bu Maltepe mitingi sonrası oluşan umutlu Türkiye havası çerçevesinde herkes, yönetiminden en sade üyesine kadar şımarmadan sorumluluklarının farkında olmalı çünkü Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi, esas yürüyüş şimdi başlıyor...
Bu dalgayı yakalayamayanlar oldu. İnsanlar bu konuda Kocasakal ve Feyzioğlu’nu çok eleştirdiler. CHP’de siyaset yapmanın anlamını veya zorluğunu tarih üstünden çok iyi bilen biri olarak bu tavırlarıyla kendilerine bu Parti’de siyaset yapmayı alabildiğine zorlaştırdıklarını düşünüyorum. Çünkü hiç kimsenin milyonların karşısına geçip “ben sizden daha akıllıyım, daha Atatürkçüyüm, daha doğruyum, daha çalışkanım, daha mantıklıyım” diyerek bu ormanda kendine bir yol açması pek mümkün değil, hatta hiç mümkün değil. Bunu görememiş olmalarını biraz gençliklerine, biraz siyasi tecrübe noksanlıklarına bağlıyorum; çünkü dernekçilik, dergicilik, sivil toplumculuk ve reel siyaset, ilişkili ama apayrı alanlar. Benim tabii ki bu yürüyüşe karşı çıkan arkadaşların donanımından ve Cumhuriyetçiliğinden şüphem yok. Ancak önceliklerini iyi saptayamadıklarını, biraz aceleci davrandıklarını ve tabloya makro açıdan bakamadıklarını söyleyebilirim.
Meral Şener’e ise bravo diyorum. Çünkü araya rezerv koymadan Kılıçdaroğlu’nu kutladı, teşekkür etti ve 2019 işbirliğinin sinyalini verdi. Türkiye’nin duymak, görmek istediği bu. Kimsenin siyasi detay ayrımcılıklarda boğulmaya hali, vakti, enerjisi yok. Halk artık bezmiş bu tavırlardan!
Tabii son sözlerimiz yine Kılıçdaroğlu’na: Ne kadar teşekkür etsek azdır. Umarım kendisi de halkla beraber inançla siyaset yapmanın güzellikleri ile, “Ekmelettin projeleri” üstünden siyaset yapmaktan farkını artık anlamış ve yeni bir milat başlatmıştır. CHP artık bu yeni dönemde, halkın ivmesini düşürmeden kendisinden beklenen seviyede, sağlam bir siyasi çizgi üzerinden, kitlelerle bütünleşme yoluna gitmeye mecburdur.

Etiketler: CHP
Yazı Tarihi: 11.07.2017
Paylaş
Benzer Yazılar