Görünüşe bakılırsa hükümet şu anda çok kızgın! Hollanda’da yaşananlara köpürüyorlar, neredeyse dünya savaşı çıkaracaklar! Öte yandan aynı AKP’nin İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık, Almanya ve özellikle Hollanda krizlerinin EVET oylarını 2 puan ileri taşımış olduğunu büyük bir keyifle anlatıyor. Askeri dille söylersek, Hollanda ile “it dalaşı” sürdükçe ülkede birileri avucunu ovuşturuyor. Haftalardır ülkede HAYIR tercihinin önde gitmesi, morallerini bozdu ve ne diyeceklerini şaşırdılar. Binali Yıldırım daha 4-5 gün önce “Durun daha %10 kararsız var” diye panik içindeki çevresine umut dağıtmaya çalışıyordu!

DÜŞMAN AVINDA AKP!
AKP, haftalardır düşmanını arıyordu. Herkese sataşıp durdu. Başta Kılıçdaroğlu ve CHP olmak üzere herkesi denedi. Almanya ve Merkel ile ciddi bir çarpışma yaşandı yaşanıyor derken, aranan kan nihayet Rotterdam’da, en güzel şekilde bulundu! Birden müthiş bir rüzgar esmeye başladı! Gören Hollanda ile açık meydan muharebesine girme yolunda ilerlediğimize inanacak! Kimsenin aklına da, “Bir dakika yahu durun! Başbakan 2008’de yurt dışında seçim kampanyası siyasetini yasaklamıştı zaten” demek de gelmiyor! İşin en acıklı tarafı da bu! AKP, kendi yasakladığı bir faaliyeti unutup Avrupa’da neden istedikleri gibi at koşturamadıklarının hesabını sormaya girişti! Sokakta olay seyretmeye bayılan halkımızın heyecanlı tepkisi de hemen buna eklendi.

DEMOKRASİ KELİMESİNİ HATIRLAYANLAR
Demek ki bugünkü dersimiz demokrasi oluyor. Hollanda'da yaşananlara karşı CHP demokrasiyi var gücüyle ve yüksek sesle savunabilir. Siyasetçilere ve diplomatlarımıza reva görülen bu muameleye tepki verebilir. Bunu yaparken Türk siyasetçi ve diplomatlarının haklarını ve saygınlığını koruma amacıyla hareket edebilir. Yıllardır bu değerlerin arkasında durduğu için bir inandırıcılığı da olur. Ama AKP’nin, Avrupa’da gördüğümüz muameleye yaptığı itirazın hiçbir inandırıcılığı olamaz. Çünkü bu partinin, yalnızca bu referandum sürecinde halka layık gördüğü şiddet değil, tüm geçmişi buna mani! AKP’nin ömrü, demokratik değerleri kanırtmakla geçti. Hani şu tramvay olarak gördükleri demokrasiden söz ediyorum. Hadi, itiraf etsinler... Artık o tramvaydan inme vakti geldiğine inanıyorlar zaten!

Sonuçta Avrupa’da, özellikle Hollanda’da yaşanan müessif olaylar, aylardır Türkiye’de arayıp bulamadıkları ağır bir provokasyon fırsatı olarak çıktı karşılarına. Şimdi bunu tepe tepe kullanarak, halkın milli duygularını istismar ederek, bu yöntemle referandumun gerçek konusunu unutturmak ve akılları milli duyguların heyecanıyla karıştırmak istiyorlar. Bunda da bir miktar yol kat ettiler... CHP’nin bu antidemokratik referandumun hiçbir zerresini halkımızın unutmasına izin vermeden bu basit taktiği deşifre etmesi lazım. Fakat henüz bu konuda onlardan da sesler gür olarak çıkmıyor! Tek söz ettikleri şey “yaptırımlar daha büyük olmalıydı!”. Aslında bu tavır, halkın gözünde olan bitenin yanıtı değil. Ana konuyu dağıtmak, unutturmak ve kendisini yine ağır şekilde mağdur göstermek AKP’nin esas hedefleri... Bakın nasıl:

REFERANDUM KONUSUNDAN UZAKLAŞTIRMA!
Türk halkı, siyasetçisine ve bayrağına yurtiçinde/yurtdışında sahip çıkmak için sokaklara düşerken, Avrupa’nın sanki EVET oylarını patlatmak için ortaya koyduğu akıl almaz şiddet dolu tavır büyük bir fırtına ve bulanıklık getirdi. Siyasal gelgitler ve fırsat kullanımlarında eksper olan Erdoğan’ın böyle bir durumu lehine çevirmeye kalkışmaması zaten düşünülemezdi. Halbuki bu olayların hiçbiri, anayasal taleplerin meşrulaştırılması ve mağduriyet üstünde aklanmasının bir vesilesi olamaz! Keşke herkes bunu bilebilse ve bu ayrımı net olarak yapabilse.. Başta CHP’nin “Avrupa’da yaşanan olayların başından bu yana demokrasi ve özgürlüklerden bahseden RTE ve AKP’nin, yeni anayasa değişikliğinde demokrasinin ‘D’si bile yok” diye, yeri göğü inletmesi lazım! Ama görüyoruz ki onlar bile hala biraz mağdurun yanında yer alma doğal refleksinden gidiyorlar: evet bu gerekli ama nereye kadar? Kalkıp CNNTürk’te Prof. Hasan Köni’nin yaptığı gibi, “Evet, CHP’de mağdurun yanında yer aldığını göstermek için bu tavra girdi” diyecek halimiz yok. Aynı CHP, Avrupa ile yaşananları umursamayıp kendisi Avrupa davetlerini kullanmaya devam etseydi, bunu AKP nasıl kullanırdı ve hatta o zaman Köni veya diğer profesörler veya kamuoyu ne derdi? Allah göstermesin, düşünmek bile istemiyorum!

Sonuçta tam zamanında sandukadan çıkarılan ve AKP’nin imdadına yetiştirilen bu nur topu gibi Hollanda krizinde, CHP kararlılıkla AKP iktidarının arkasında durdu. Ama Türk kamuoyu, üç yıl önce Avrupa Parlamentosu’nda Kılıçdaroğlu’nun randevusunun iptal edilmesi üzerine “Bizi rezil eden Kılıçdaroğlu’na Avrupa’da siyaset yasaklanmalı’’ dendiğini ve bu olayın CHP’yi aşağılamak için nasıl kullandığını ve Avrupa’nın yanında yer aldığını ne kadar hatırlıyor? Bunu da göz önünde bulundurduğumuzda, AKP’nin tutarsızlığı daha da ayyuka çıkıyor! CHP genel değerlendirmede demokrasinin tutarlı bir bekçisi olduğu için eminim yarın aynı şeyi tekrar yapar, bundan şüphem yok. Ama mühim olan şu: Kendisini çok kurnaz sanan bir rakibe karşı, centilmenlik ve milli dayanışmanın sınırları, nerede başlıyor, nerede bitiyor? Çünkü son bir haftadır artık kamuoyunda referandumun içeriğinden söz eden yok! Konumuz sanki yalnız haçlı Avrupa’ya karşı yaptığımız kılıç kalkan maçı...

DEMOKRASİNİN DOĞAL DÜŞMANI: KAĞITTA VE SAHADA
AKP hem içler acısı diktatörlük yasasıyla, hem de teklif ettiği tek adamlık devlet yapısıyla ve tüm geçmiş siciliyle demokrasinin teorik olarak da en büyük karşıtıdır. Sokaklara baktığımızda savunduğu HAYIR fikrini yaymaktan başka suçu olmayan halka reva gördüğü “dayak, cop ve biber gazı” ile fiili olarak da yine demokrasinin en büyük düşmanıdır!
Tabii bütün dünya artık bildiği için AKP yurtdışında demokrasi lafını her ağzına aldığında alay konusu olmaktan öteye gidememektedir. Onun için mesela yurt dışında konu Türk insanı ve Türk siyasilerinin insan haklarını savunmak olduğu zaman, onlara  “gölge etmeyin de bırakın bu değerleri şiar edinmiş parti savunsun -ki Avrupalılara da dinlemek düşsün” demek lazım!.

AKP, bıkıp usanmadan sokakta herkese omuz attı, sataştı; başta CHP olmak üzere, muhalif partilere, üniversite öğrencilerine, her yaştan Atatürkçü halk kitlelerine... Buna rağmen istediği sonucu elde edemedi.  Şimdi göz göre göre ipleri gerip Hollanda ile bilerek gerecek ortamı yaratıp, savaş çıkmış gibi bir hava yarattıklarında, inandırıcılıkları tabii ki kalmıyor. Demokrasilere yakışmayan bir tavırla bütünleşmiş bir parti. Şimdi de Hollanda olayını, iç politikada malzeme haline getirip, referandum konusunda uyanıkça işliyor, olayı Müslümanlar ve haçlılar arasında bir savaşa çevirmeye kalkışıyorlar. Şaşırıyor muyuz? Hayır. Dediklerinde çok samimiyseler, Binali Bey’in oğlu da Hollanda’daki şirketlerinin mallarını satıp kepengi indiriversin...

AKP’LİLERİN ÇOCUKLARI, HALKIN ÇOCUKLARI: 8 FARKI BULUN!
Kemal Kılıçdaroğlu bunları savunuyor diye Sn. Başbakan üzülmesin... Aslında bence Başbakan CHP’ye güvensin ve CHP’nin arkasında dursun. Böylece bir taşla iki kuş vurmuş olacak: Hem Avrupa’nın gözünde inandırıcı bir avukat olacak, hem de pek yakında rahatlayarak görecek ki ana muhalefet partisinin önderliğindeki HAYIR oylarıyla, koltuğunda oturup tüm yetkileriyle yoluna devam edecek.
Yalnız kendisine bu vesileyle hatırlatacağım önemli bir veri var: Yıldırım, etrafındaki kötü örnekleri izlemesin. Görecek ki, şayet bir gün CHP’de siyaset yapmaya kalkarsa, CHP iktidarında bakan yakınlarının ve bakan çocuklarının para musluklarının başında oturmadığını, hiçbir şekilde oturamayacağını görecek... Aynen her medeni demokrat ülkede olduğu gibi! Kim bilir belki bir gün bu iktidarın mensupları, bu sorumsuz tavırlarından dolayı Türk halkının önünde pişmanlık duyacaklar, belki özür dileyecekler! Bu da benim rüyam olsun!
Halbuki yıllardır ezilen ve gerçek mağdur olan halkımız... Onların da çocukları için ne arzuları ne umutları var. Ama çoğu zaman onlar günümüz Türkiyesi’nde eve haftada bir bile et götüremiyorlar... Peki AKP’liler şu günlerde gençlere ne vaad ediyorlar? Bu anayasa tasarısıyla milyonlarca gence “18 yaşında milletvekili olacaksın” diye sahte rüyalar sunuyorlar. Önerdikleri 600 yetkisiz ve etkisiz sözde milletvekilliğinden kaçını 18-24 yaş arası gençlere verecekler dersiniz? 20 koltuğu mu? 30 koltuğu mu? Yoksa 40 mı? 10 milyonda 40! Peki bu 40 koltuk, hangi bakan çocukları, aile efradı ve yandaş iş adamı mahdumlarına ayrılacak? Hani şu askere gitmeyeceğini gururla üstüne basa basa söyledikleri bu imtiyazlı çocuklar, hangi şanslı ailelerin fertleri olacak? Belki göstermelik piyangodan bir de bekçi çocuğunu eklerler kervana, rüyaya bir parmak bal çalmak için! Bu soruların cevabını da verecekler mi? Bu nedenle gençlerimize sundukları o sahte rüyaları perdelemek için onlara duyduğu alerjiden dolayı gaf düzeyinde anti-demokratik tepkiler veren Avrupa’yı kullanmaya devam ediyorlar!. Halkın gözünün içine bakarak “yargı artık yalnız bağımsız değil, üstelik bir de tarafsız olacak” diye her zerresini kendiniz seçtikleri Yüce Divan ve Anayasa Mahkemesi üyeleriyle Cumhurbaşkanı’nın da denetim altında olacağı hikayesini utanmadan etrafa yaymaya devam ediyorlar. Yüzlerce katrilyon liralık bütçeleri, Danıştaysız, Sayıştaysız, hesapsız, kitapsız, her gün başka biri tarafından kandırıldığını kendisi itiraf ve kabul eden bir adamın eline ve insafına mı terk edeceksiniz? İşte AKP’nin istediği Türkiye: kontrolsüz, denetimsiz, kaderine terk edilmiş, bir insanoğlunun yapacağı yeni bir hatayla transatlantik gibi savrulmaya ve batmaya mahkum olabilecek bir acınası ülke! Bu mudur Atatürk’ün bize emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti? Sözüm meclisten dışarı, bu soruların yanıtını herkesin vicdanına bırakıyorum. Bu tasarı yasalaştığı takdirde bu ülkede yolsuzluğun sokakta her hangi bir yerde nefes almak kadar kolaylaşacağını, önünde hiçbir engel kalmayacağını göremeyen tek kişi var mı?

Düşün bu halkın yakasından, kullandığınız tüm nimetleri size vermiş olan bu Cumhuriyeti hırpalamaktan, çeşitli sıfatlar taşıyan siyasilerinizin ağzından her gün onu aşağılamaktan ve ona hakaret etmekten vazgeçin! Halkımızın yurtdışında sahip çıktığı değerler o bayrak, o vatan sevgisi ve bu Cumhuriyet’in ta kendisidir. Bunları kullanarak üretebileceğiniz karanlık sis bombalarıyla 16 Nisan için beyhude kazanım çabalarına girmeyin. Yüzünüz kızarmadan Hayırcılara PKKcı, FETÖcü, terörist; dediğinizi de ibretle izliyoruz. Şimdi sıra onlara “Hollandalı” veya “ABci” mi demeye geldi?
Türk halkı sandığınız gibi saf değil ve “uyanık ve atik geçinen kurnazlara” gereken dersi sandıkta eminim verecek...

Etiketler: AKP
Yazı Tarihi: 14.03.2017
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
Bedri Baykam’ın SON ON YILDAN SEÇKİ sergisi