Bu açık mektubum Cumhurbaşkanlığı seçimlerini boykot etmeyi düşünen veya boş oy vermeyi planlayan kimi dostlarım için.

Değerli arkadaşlarım, emin olun sizleri çok iyi anlıyorum; kızmakta haklısınız. Ortak çatı adayının saptanış tarzı, ne demokrasiye ne sosyal-demokrat ne de demokrat bir siyasi partiye tabii ki uymadı. Bu konuda başından beri sizlerle aynı tepkileri veriyorum. Bir aday ismi saptanması ve Emine Ülker Tarhan adının öne çıkmasına olan katkı ve desteklerimi de biliyorsunuz. Ama yine sosyal demokrat bir partiye yakışmayan bir şekilde ikinci adayın çıkarılması da engellendi. 3 Temmuz tarihinin aşılmasından sonra da üç aday belli oldu. Ben yurttaş olarak çaresiz kaldığım ortamda bu üç aday arasında neden Ekmeleddin İhsanoğlu'nu tercih ettiğimi geçen haftaki yazımda anlattım. Bu tercih, benim T.C. Cumhurbaşkanlığı’na, CHP adına İhsanoğlu'nu yakıştırdığım anlamına gelmiyor. Sadece bu üç aday arasında onu tercih ettiğim anlamına geliyor. Çünkü maalesef halkı köle yerine koyan kurallarla yapılacak olan bu seçimde başka bir aday olmayacak. Yarışı bu üç atlet koşacak. Biz kendimizi “hakkıyla temsil ediliyor” görmememize rağmen bu gerçekle karşı karşıyayız!

Sn. İhsanoğlu'nun 20. yüzyıl Türkiye siyasetine bakışının benimkiyle neredeyse hiçbir kesişmesi yok. Kendisinin "kahramanları" Menderes, Özal ve Erbakan! Herhalde bu konuyu açmam bile gereksiz... Tahmin ediyorum, kendisiyle çok partili rejimin demokrasinin kaçınılmaz bir gerçeği olduğu, siyasetin dürüst ve temiz bir alan olarak kalması gerektiği veya savaş ve işkencenin asla kabul edilmemesi gibi genellemeler dışında pek bir ortak noktamız yoktur. Ama öncelikle şu gerçeği unutmuyorum: Sn. İhsanoğlu'na hiç kimsenin kızma hakkı yok. Kendisi ülkeyi baskı rejiminden Menderes'in kurtardığını düşünebilir. Özal, Erbakan yahut isterse Erdoğan ve Gül'e hayran olabilir. Bunlar demokratik bir rejimde olağan olarak kabul edilmesi gereken kendi yorumlarıdır. Bunların hiç birine KATILMIYORUM. Böyle düşünmek onun hakkıdır, ama bu düşüncelere sahip bir insanın CHP tarafından lanse edilmesi siyasi tarihimize aykırıdır. Öte yandan bu adaylığı CHP-MHP çatısı adına talep eden İhsanoğlu değildir. Bu adaylık kendisine bu iki partinin liderleri tarafından teklif edilmiştir. Dolayısıyla İhsanoğlu bu görev noktasını gasp etme peşindedir de diyemez kimse.

Bu veriler ışığında, İhsanoğlu'nun adaylığına kızgın olanlar varsa, burada hırslarını boşaltacakları nokta İhsanoğlu değil, bu adaylığı ona taşıyanlardır. Şimdi "boykot" diyenler, kime karşı kızgın olduklarını saptamaya mecburdurlar. Burada hedefleri CHP ve MHP içerisinde bu kararı alan ve destekleyenler ise -ki öyle olmalıdır- yaklaşan seçim, bu konunun hesaplaşma noktası olamaz. Çünkü bu seçimler vesilesiyle birilerinin burnu sürtülsün isteyenler, esasında kendi burunlarının kırılmasıyla sonuçlanacak şekilde bindikleri dalı kestiklerini anlamaya mecburdurlar. Bu konu, artık ancak her iki partinin kurultayında ele alınabilir.

Öncelikle şu gerçeği görelim: Bu boykota kaç kişi katılır? Ne sandınız? Halkın yüzde 40'ı mı? Öyle bir şey olmayacak. Ama zaten başa baş geçmesi beklenen bir seçimde, yüzde 3-5 gibi bir rakam ölümcül şekilde ibrenin Erdoğan'a kaymasına neden olur. Bu "boykot" konusunun en çok kimi memnun ettiğini, tabii biliyorsunuz. Hangi hırsla imparatorluğa, "Reisliğe" ve mutlak komutanlığa hazırlandığını görüyorsunuzdur! Boykot kelimesini "dikkatsizce" kullanan herkes, tarihte örneği pek az olan teorik bir canavarın doğmasına katkıda bulunmuş olacaktır! Nasıl bir totaliter güç mekanizmasının, "Eski Türkiye"yi (!) yıkmak üzere yola çıktığını görmüyor musunuz? Muhafazakar biri mi, yoksa RTE mi? Karar sizin!

Açık konuşursak, boykot yalnız bir intihar değildir. Aynı zaman da çocuklarımızın geleceğinin yok edilmesi yolunda yerleştirilmiş bir taş olur. Sizler boykotu hangi niyetle yaparsanız yapın, kime doğrudan yarayacağı açık olarak bellidir!

Sevgili arkadaşlar, yaşadığımız ağır tahriklerin ve oldu-bittilerin farkındayız. Bu nedenle tabii ki "boykot ihanettir" demiyorum. Olsa olsa arkadaşlarımızın gözünü açmak için "intihardır" diyorum. Her birimiz kendi nefsine hakim olarak içgüdüsel ve fevri tepkilerini bir yana bırakmalıdır.

Şayet tatile çıkıyorsanız, lütfen dönüşünüzü oy kullanmak üzere hesaplayın. Sonra pişman olmayın!

Adı malum birine bayram yaşatmak istemiyorsanız, oyunuzu ister kerhen verin, ister ehven-i şere verin; ama yetmez. Çankaya'ya en yakışmayan adaya karşı seferberlik ilan edip çalışın!

Yazı Tarihi: 22.07.2014
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
Resim sanatının harika çocuğu olarak tanınan ve yaptığı resimlerle dünya resim tarihine imza atan Bedri Baykam ile resme, hayata, felsefeye, sinemaya, edebiyata, Fenerbahçe’ye, sahibi olduğu sanat galerisindeki faaliyetlere, anılara ve gelecek planlarına dair keyifli bir sohbetin gerçekleşti.