Sevgili ülkemin en zengin arkeolojik ve tarihi bölgelerinden birinde geçirdim haftasonunu. Göreme, Avanos, Nevşehir, Ihlara Vadisi, Derinkuyu ve Gaziemir yeraltı şehirleri... Zaten bu yazıyı da Peri Bacaları'na bakarak gece yarısı kaleme alıyorum. Tarihin içine girip birbirine hükmeden medeniyetlerin yaşamlarını gözümüzde canlandırdığımızda, hep benzer senaryolar görüyoruz. Evreni kendine göre yaşayan ve döneminin sonsuzluğuna kendini kaptıran, savaşlarla inip çıkan medeniyetler... Yerin sekiz kat altına kent kuran Asur Medeniyeti'nin gizli ininde, labirentte kaybolmamaya çalışarak tek kişilik, klostrofobik koridorlardan oğlumla beraber iki büklüm geçerek hapishaneyi, mezarı, misafir odalarını gezdim. Yaşanan entrikaları, iktidar savaşlarını düşündüm. Sonra kaçınılmaz şekilde bugünlerin bunaltıcı ve sanki sonsuza kadar kalıcı gelen saçma gerçeklerine döndüm. Karanlığın sinsi, alaycı ve sertleşmekten kaçınmadan yüzünü gösterdiği bugünlere...
          Yıllardır yan yana mücadele ettiğim arkadaşların bir kısmı, heyecan uyandıran bir harekete giriştiler. "Milli Merkez" çalışması, başında yurdun farklı yerlerinde birçok konuşma ile katkıda bulunduğum "Milli Anayasa Forumu"nun doğal devamı. Ama ortada şöyle bir absürdlük var: Güya herkes karanlığa karşı el ele vermek istiyor ama kafalar çok karışık! 30 yıldır söz edilen o büyük

"güç birliği" bir türlü kurulamıyor! CHP bile kendi içinde yıllardır daha da birleşeceğine, ayrışıyor. Genel Başkan'ın Parti’de renk olarak bulunsun diye düşündüğü marjinal isimler, Parti’nin ideolojik kimliğini değiştirebilecekmiş gibi havalara girip liberal ve hatta İslamcı medyanın getirdiği rüzgarla uçuşa geçiveriyorlar! İşçi Partisi yayın organları ve sokak gücü ile iktidarı zorlarken arzu ettiği yörüngede muhalefeti toparlama görevini doğal olarak başaramıyor. Nasıl başarsın ki? Zaten bu görev onun değil. Bu önerileri yaşama geçirmesi gereken CHP ama o da bir türlü kendi sınırı içinde kalan tartışmalardan diğer muhalefet odaklarına "odaklanamıyor"!
            Televizyonda harika kareler vardı Milli Merkez buluşmasında... Ve de çok saygın, güçlü isimler. Buna rağmen içimdeki umut kadar, tereddüt ve sıkıntı da vardı.  Bu ülke ne çektiyse, Ecevit'in “öncülüğünü” (!) yaptığı bölücülük hastalığından çekti. Şimdi bu “Merkez”, yeni bir oy kutusu mu önerecek? Partileşmeye mi gidecek? CHP'nin de üstünde bir çatı mı oluşturmaya soyunacak?  Üç dev seçim sırayla üzerimize gelirken, hedef ne olacak?
           Maalesef bu konularda çok deneyimliyim. 12 Eylül sonrasında, solu birleştirmek amacıyla partiler dışında ilk sivil toplum girişimi olan "Taban Operasyonu" hareketini, rahmetli Türkan Saylan ve rahmetli DİSK Başkanı Kemal Nebioğlu ile beraber başlatmış kişiyim. Son 20 yılda da 15-20 "kurtarma operasyonu"na şahit oldum. Yani ülkemizde "kurtarıcı bolluğu" ciddi oranlarda! Ayrı parti kurmaya kalkan Yaşar Nuri Öztürk, Ali Haydar Veziroğlu, Vural Savaş, Yekta Güngör Özden, Mümtaz Soysal... Bunlar bir çırpıda hatırladıklarım. Buna Metin Akpınar'ı bile ekleyebiliriz. Hatırlayın lütfen: İdeolojik yörünge analizi yapmaktan muhalefet yapamayan ve büyüyemeyen partileri, DSP'yi, İsmail Cem'in son çabalarını ve daha nice sol ve Kemalist parti girişimini... Hep aynı heyecan ve Erzurum Kongresi, Amasya Tamimi benzetmeleri, hep Samsun'a çıkma merakı... Maalesef birbirini andıran koca salonlar ve hatta 2007'nin milyonluk yürüyüşleri! Ne sonuç verdiler? Koca bir sıfır! Neden? Çünkü kimse siyasetin matematiksel bir oy sayma, hesap kitap işi olduğunu anlamak istemedi de ondan! Tekrar söylüyorum: Ana Muhalefet Partisi'nde oyları birleştirmeden, bu çabalar zaman kaybı olur. Teorik hatta pratik olarak parti kurabilirsiniz! Ama bunlar ne yazık ki beyhude çabalardır! Meydan siyaseti ve seçimler, salon toplantılarına benzemez. Hatta meydanları da doldursanız pek işe yaramaz. Heyecan dalgaları aldatıcıdır. T.C.'nin ise, artık yanılacak, kaybedecek zamanı hiç yoktur.
            Hepinizi candan tebrik ediyorum ama buradan emek ve düşüncelerine büyük önem verdiğim mücadele arkadaşlarıma sesleniyorum: Lütfen partileşmeyin. Bu iyi niyetli çabalar hep ters tepti. Bir dayanışma örneği gösterip, kendi var olan muhalefet partilerinizle çalışın ve oy sepetlerini birleştirin. CHP'ye ideolojik ağırlığınızı koyun. Ama ne yaparsanız yapın, seçim gecesi milyonlarca insanı yasa boğacak, Silivri'de can dostlarımızı kahredecek ve herkesi pişman edecek kararlar almayın. Gerçek kahramanlık, bugün "kahraman" sayısını azaltarak oy sepetinde birleşme gerçekçiliğidir.

Yazı Tarihi: 30.04.2013
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
BBC 1986 Bedri Baykam'ın sanatı