İŞTE 1 KASIM GECESİ YAŞAYACAKLARINIZ

Bu yazı bir çeşit tekrar olacak, bazı kısımlarında. Aday saptama için son gün yaklaşırken başta CHP olmak üzere, tüm muhalif gruplara bir uyarı daha yapmak lazım.
Sonundan başlayalım: 1 Kasım günü inşallah seçimler olacak ve oy verme süresi saat 17:00’de bitecek. Ardından yurt çapında olay çıkmamış olması dileğiyle sonuçları beklemeye koyulacağız. Bu arada bu gergin saatler akarken herkesin aklında yalnız rakamlar uçuşacak. Arkadaşlar veya aileler tahmin yarışı yapacaklar. Sonra dedikodular yayılmaya başlayacak. Doğru-yanlış, atmalı-tutmalı. Kimi psikolojik savaş bindirmesi kokuyor olacak, kimi umut dolu tahminler... Sonra örneğin saat 19:45’te rakamlar düşmeye başlayacak ekranlara. Herkes sonuçlara kilitlenecek.
İşte o anda, Türkiye’de dikta rejimine, dönüştürülmüş bir imparatorluk taklidi dayatılmasına karşı çıkan herkes, partili partisiz her muhalif, heyecan içinde AKP’nin çoğunluğu alıp alamadığı, 7 Haziran’a göre gerileme kaydedip kaydetmediği, kaç muhalif partinin Parlamento’ya yükseldiği gibi sonuçlara odaklanacak. O gece biz muhalifler ya sevineceğiz, ya üzüleceğiz. Dönen ekranlarda gözlerimiz dijital sayaçlara dönüşecek, her saniye her yeni bilgide mutluluktan havaya uçacağız ya da kahrolacağız. Çünkü... çünküleri saymama gerek yok, hepsini biliyorsunuz.

SAYIN KILIÇDAROĞLU, HATA YAPMAYIN LÜTFEN!

Bir süredir Türkiye’nin her yerinde, CHP’nin diğer muhalif oluşumlarla dayanışmaya girmesi, ittifak yapması için, gerek bu sütundan, gerek halktan, gerek diğer muhalif odaklardan sesler yükseliyor. Ses sahipleri, o gece biraz daha mutlu olmamızı, yüreğimize biraz daha su serpilmesini isteyenler! CHP’nin bu farklı kesimlerden oy potansiyellerini arttırmasından ne zarar gelebilir ki, CHP’ye veya toplumumuza? Lütfen iş işten geçmeden bu konuda gereğini yapın. Yalnız Vatan Partisi değil, Haziran/Gezi Hareketi, tüm yeni isimleriyle TKP, Pamukoğlu ve DSP, her birinin belirli oranlarda farklı bir platformdan belirli ölçülerde güç ve oylar taşıyacağı kesin. Zaten tek bir oyun bile +1 milletvekili getirebileceğinin defalarca kanıtlandığı bir ülkedeyiz! Her bir grubun, geniş ortak paydada CHP ile buluştuğu da malum. İşte bu nedenlerle ana muhalefet partisine sesleniyorum: Lütfen daha sonra pişman olacağınız kararlar almayın! Bu ittifaklar konusunda tutucu olmayın. O gece gözlerimizin önünden rakamlar resmi geçit yaparken siz de biliyorsunuz ki, %3-5-7 fark, çok şey demektir. İttifakların getirebileceği bu ivme, ana muhalefet partisine ek 30-40 milletvekili bile kazandırabilir. Ama bunun çok daha ötesinde, Cumhuriyet ve demokrasi için hayat-su-oksijen demektir. Lütfen artık CHP’yi %25-27 bandına takılmış bir parti olarak kalmaktan kurtarın, 30’lu rakamlara taşıyın.

BU İKAZ DİĞER MUHALİFLER İÇİN DE GEÇERLİ!

Konumuz yalnız CHP’yi değil, tüm muhalefeti ikaz etmek! Mesela Haziran Hareketi “biz hiçbir partiyi işaret etmiyoruz” diye övünerek ortalarda gezinemez! Çünkü bunu yaparsa, Gezi ruhuna ihanet eder. Neden mi? Çözümsüzlük, parti beğenmeme, bunlar yalnız AKP’ye yarayan, tamamen içi boş sözde muhalefet yöntemleridir. Erdoğan sipariş verebilse, muhaliflerden aynen bu tavrı ister!Birbirinize laf sokun, beğenmeyin, birleşmeyin, ayrı-gayrı durun” der!

DAVUTOĞLU ESARET ALTINDA!

Biz bunları konuşup gündeme getirirken, Saray-AKP grubu da harıl harıl “vur-kır-parçala bu maçı kazan” mantığıyla seçimlere hazırlanıyor. İnsan merak ediyor: Davutoğlu, neden kendini bu durumlara düşürür? Bakanlıksa yaptın. Başbakanlıksa, eh, o sıfatı da kullandın. Değer mi insanın kendine bunları reva görmesine? Şu anda AKP, hiçbir şey saklama ihtiyacı olmadan Saray tarafından yönetildiğini dünyaya açıklamış oldu. Eski dönemin Gül-Gülen ağırlıklı isimleri toptan tasfiye edilip görev damat, danışmanlar ve sadık yakın çevreye verilince, Davutoğlu artık makamında yalnızları oynayan depresif bir konuma itildi. Buradaki en ilginç nokta Saraylı’nın artık kartları açık oynayıp AKP’yi milletin gözü önünde kendi adamlarına bağlama işlerine girişmiş olması. Berat Albayrak yönetime giriyorsa, Bilal niye doğrudan AKP Başkanı olmasın ki! Zamanını bekliyor, hepsi bu! Geçen hafta Hürriyet’e saldıran Abdürrahim Boynukalın’ın Saraylı’ya sarf ettiği güzel sözlerle artık bir Bakanlık kapmasının muhtemel olduğunu yazmıştım. O da doğru çıktı! İlk adım atıldı ve AKP Kongresi’nde Divan’a seçildi kendileri! Gerçekten merak ediyorum, Davutoğlu sabah uyandığında “ben kimim, işim ne, yetkim ne, nereye gidiyorum sabah sabah?” sorularını kendine soruyor mu?

Yazı Tarihi: 15.09.2015
Paylaş
Benzer Yazılar