Yaşananları ibretle izliyoruz. Muhalif kesim, aylardır CHP’de adayların kim olacağının dedikodu izdüşümleri ve loto tahminleri ile meşgul. 2-3 aydır yorucu, üzücü, insanı hayrete düşüren seviyesiz bir bilgi kirliliği yayılıyor. Özellikle büyükşehirler, zengin merkez ve sayfiye ilçeleri paylaşılamayan en önemli bölgeler...
Dünyadaki her ülkede belediye başkanlığı için birden fazla aday adayı olduğunda parti içi yarış da çok normaldir. Ancak burada yaşanan, maalesef artık sağlıklı demokratik bir mücadele değil, tamamen halkın önünde oynanan bir trajikomedidir.
Yıllardır, şu son seçim dönemi için de aylardır, CHP’nin tüm üyeleri ile önseçime gitmesi gerektiğini, bunun şart olduğunu tekrarlıyorum; bıkmadan ve kararlılıkla...
Yıllardır CHP’ye bir gelecek çizerken, gerek 2003 genel başkan adaylığım, gerek 2010’da hazırladığımız Demokratik Tüzük sürecinde, hep şunları dile getirdim:
“Bırakın Yozgat’ı Yozgatlılar, Beşiktaş’ı Beşiktaşlılar seçsin; Edirne’yi Edirneliler, Kars’ı Karslılar seçsin. Yoksa Genel Merkez’in önü ve içi, parti üstyönetimine ulaşmaya çalışan aday adayları, onların torpilli dost ve akrabaları, örgüt içi destekçileri ve bilumum baskı grupları, işadamları, dernek başkanlarıve her türlü milletvekili ve asistanları ile dolup taşıyor. Her biri de partinin politbürosuna erişme gayretinde... Sonra da adaylar açıklandığında ne görüyoruz? İstifa edenler, ‘bu bana yapılır mı’ diyenler, ağlayanlar, kavgaedenler, bildiri yayımlayıp lideri istifaya çağıranlar, başka partiye gidenler, kapı kapı tv’lerde gezip dert yananlar ve daha neler neler... Bunlar CHP’ye yakışmıyor. Bu ilkellikten vazgeçin. Genel Başkan, herkesi atayabilen, azledebilen, insanların kaderiyle tek başına oynayabilen biri olmaktan çıksın, yalnız partinin en çalışkan hamalı, imajı, bayrak taşıyanı ve sözcüsü olsun.”
CHP bu içler acısı ortamdan kurtulamıyor. Genel Başkan, “Bakalım örgüt kimi seçmiş?” diye koltuğuna yaslanıp sonuçları bekleyeceğine, her türlü kavgaya açık, çıkar ilişkisi dedikodularına gebe, insanı siyasetle uğraştığına pişman eden bu acıklı görüntülerin bir parçası ve hatta baş aktörü olmaya kendi kendini mahkûm ediyor. Parti bir başka parti ile ittifaka mı gidecek? O noktalarda, aday seçmeyeceğinizi gerekçeleriyle beraber açıklarsınız ve her yerde örgütünüze güvenip, sandık hukukunu sağlayıp, gönül rahatlığıyla izlersiniz çıkan adayları...
Ne yazık ki olumsuzluklar tavan yaptı! CHP, en hak etmediği şekillerde, basında ve sosyal medyada seviyesiz esprilerin ve ağır eleştirilerin hedefi oldu. Gruplar, aday adayları birbirleri hakkında ileri geri konuştular. Adaylar açıklandıktan sonra, tepki istifaları dahil sırayla yukarıda anlattığım her şeyi yaşadık.
Lütfen beni mazur görün, isim vermeden etraftaki hızlı dedikodulardanbahsedeyim: İstifa edip sonra geri çekmeye çalışan, tavır koyayım derken kendi hamlesinin kurbanı olan il başkanları, “Adaylar ipsiz sapsız adamların karısı veya kızı olmasın, CHP’nin dürüst ve mert evlatlarından olsun” diye tempo tutanlar, diğer il veya ilçelerden apar topar getirtilen “ithal” adaylara tepki vererek hak, hukuk, adalet ve liyakate saygı isteyenler, sürpriz adayların partinin hangi ağır toplarıyla yurtdışında ticaret yaptıklarını “üzüntüyle” ballandırarak aktaranlar, genel başkan yardımcısı ve kimi milletvekillerinin istifasını isteyenler, İstanbul’un en önemli ilçelerinden birine aday atanmış birini istemedikleri için o ünlü ilçede protesto için buluşmaya davetiye çıkaranlar, tacizci aday iddiaları ve daha neler neler... Hangisini yazayım? Genel Merkez’e soruyorum: Bütün bu olup bitecekleri önceden göremediniz mi? Olayların bu şekilde akması dışında başka bir alternatif var mıydı? Seçime iki ay kala hâlâ “ben adayımı belirlemedim” iptidailiğine düşülebilir mi? Ne zaman bu isimler belli olacak da propagandaya başlayacaklar? Bakın, bu yazıyı isim vermeden yazacağım diye yemin ettim. Çünkü böylesine içler acısı ve utanç verici koltuk kavgası kahramanlarının adı yazılı olarakbenden tarihe not olarak kalmasın istiyorum. Olup bitenlerden, yüz kızartıcı suçlamalardan gurur duyan bir tek CHP milletvekili veya parti meclisi üyesi var mı?
Efendim “gerçekleştirilemeyecek uzatmalı istifa” hikâyesinde, ilçe başkanlarının “Biz il başkanımızla yola devam ediyoruz” demeci vermeye davet edildikleri ama sonu fiyasko ile biten toplantı denemelerinde, çaresiz pazarlıkların yıldırım hızına çıktığı bir ortamda, “adayım” diye gezenlerin çoğu, son günlerde partiden istifa etmiş olan şu ya da bu yetkililerin veya “ağır toplar”ın bir çeşit satelliti olarak görüldüklerinden, yarın öbür gün adaylıklarının düşmesi de gayet rahat gündeme gelebilir.
Sorular basit ve birbiri peşi sıra geliyor:
Şimdi mutlu musunuz? Bu yöntemlerle utançtan başka bir şey elde edilmesi sanki mümkün müydü? Allah aşkına bırakın bu Hacivat Karagöz oyunlarını ve aynaya bakın, ne gördüğünüzü bizlere değil, sokaktaki vatandaşa bir anlatın. O da sorsun sizlere: “Yahu neyi paylaşamıyorsunuz!?”
Ben siyasi bir deha değilim. Halkın nabzını, ne düşündüğünü, ne hissettiğini en basit algılarla gören bir sade vatandaşım. Adaylarınız mübarek olsun. Ben yine de destekleyeceğim ama yarattığınız bu itici ortamın Türkiye’ye, partiye, demokrasiye nelere mal olduğunu lütfen artık görün.