Bu yazıda sakın zannetmeyin ki her iki ülkenin gündem farkları veya benzerlikleri üstüne uzun analizler yapacağım. Zaten bizim üçkenin gündeminin hızı, saatte 54.000 kilometre ile Rusya’da yere çakılan meteoru bile solda bırakabildiği için, her iki ülke arasında kıyaslama yapıp haksız rekabetten bir dizi eleştiri toplamaya gerek yok. Hiç aşırı güncel olmaya çalışmadan önce hızla içinden bildiğiniz Türkiye gündeminden bazı hatırlatmalar yapalım: 28 Şubat 1997’de MGK’da alınan ve Başbakan, bakanlar ve Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmiş, imzalanmış kararlar hakkında “Darbe yapıldı” (!) şablonuyla acele bir dava yürütülüp, “bağımsız yargı”mız sayesinde hergün komutanlar tutuklanıyor, yeni cadı avlarına girişiliyor. Komik başka insanlar da, şaşkın bakışlarla seyretmekle yetiniyorlar bu durumu. Bir gazetecinin ortaya attığı “post-modern darbe” şeklindeki eksantrik uydurma yorum, aradan 16 yıl geçtikten sonra birden post-modern takısını kaybedip yargı önünde asli bir duruma terfi ediyor ve hükümetimizin üyeleri de hemen bu analize -tesadüfe bakın ki- aynen katılıyorlar! MEB, Edip Cansever’in şiirine getirdiği bira sansürünü, TAPDK Yasası’na dayandırarak bu çılgın girişimi aklıyor ve bu eylemi “tüketici bilinci oluşturmaya yönelik çalışmalar” kapsamına alıveriyor. Hükümetin AİHM’in Türkiye aleyhindeki ihlal kararları doğrultusunda hazırladığı ihlal paketine kadın soyadı özgürlüğü sağlayacak düzenlemeyi getirmemesi tepki topluyor. Geçim sıkıntısının had safhaya ulaştığı ülkemizde açlık böbrek sattırırken, bu bahtsız kişilerin sayısı artık organ bağışcılarını geçiyor.THY’nin hosteslere yönelik komik kıyafetleri ile ilgili haber, dünya medyasının turunu atma şerefine nail olarak, birçok uçuş hattındaki alkol yasağı haberiyle bütünleşiyor. “İmralı” ile “diplomatik veya sistematik” görüşmelere kimlerin hangi sıfatlarla katılacağı enine boyuna tartışılıyor. Bu örnekleri çoğaltmaya gerek yok, hepsini ezbere biliyorsunuz. Fransa’da organ nakilleri konusu açıldığında, onların uzman profesörleri, bizde görüldüğü gibi mesela Normandiya’da 5 yıldır tutuklu olmadıkları için, gerekli ameliyatlar yapılabiliyor ve organ sayısını arttırmak amacıyla da “kontrollü” kalp durmalarında kullanılabilir organ sayısını hızla arttırabilmek için yeni çalışmalar yapıyorlar. Böbrek satışı pazarı pek yok! Amerika’da doktorların körlere görme imkanı getirebilecek yapay retina uğraşını başarıyla uygulamaya koymaları, Fransa’da da heyecan yaratıyor. Göze yerleştirilen elektrotlarla hastaya takılan gözlük ve kamera birleşip mucizeyi gerçekleştiriyor. Bu sistemin adı “Argus II”. Bu arada Türkiye’de haklarını arayan, grev yapan onurlu işçilerimiz, polis şiddeti altında her meydanda cop, tazyikli su, biberli gazla boğuşurken, Amerika’da yaşanan bir olay, işçi hakları yuvası Fransa’da ilgi çeken bir gündem maddesi haline geliyor: MIT Üniversitesi’nden Kate Darling, sosyal robotlar için bir hukuki koruma çıkartmayı öneriyor. Darling bunun aynen “hayvanları koruma yasası” gibi önemli bir çıkış olacağını vurguluyor ve bu arada önemli hedeflerden birinin de insana verilecek zararların da bu kötü örnekler yok edilerek ortadan kaldırılabileceğine güveniyor. Bu arada Grenoble Üniversitesi’nden iki ekip, yıllar önce Kemik isimli romanımın bence 11 Eylül’den bile daha önemli öngörüsü olan “Bilgisayar çipi ve beyin hücresini birleştirme” çabasına doğru önemli bir adım atıyorlar: Canlı hücrelerin bazı parçaları, minyatür elektrik iletkenleri yerine kullanılabiliyor. 10 Şubat’ta NatureMaterials dergisinde yayınlanan metin, cansız “silicium” maddesi ile, canlı hücre evliliğine açılan yolu anlatıyor! Ve ne iştir ki, hala Fransa’da birileri bunu üzerine rahiplere koşup “sizce dinimiz açısından sakınca var mıdır?” diye sormayı akıl edemiyorlar! Tabii Fransa gündeminde daha normal ya da alaturka tanımlamasına uygun tartışmalar da var. Fransız entellektüellerinin elinde patlayan “Arap Baharı”nın yalan rüzgarı ile yüzleşmek, hesaplaşmak, Mısır ve Tunus’ta şeriatçıların beklenmedik çıkışları veya aldıkları varsayılan başarıların yanı sıra Tunuslu muhalif lider Chokri Belaid’in katlinin getirdiği şaşkınlık, homoseksüel evlilik aleyhine toplanan 700.000 imzanın Ekonomik, Sosyal ve Çevresel Konsey’e sunulması, Hollande Hükümeti’nin giderek artan şikayetlere karşı ekonomi alanında çaresiz kalması ve homurdanmaların yüksek sesle duyulmaya başlanması... Ben, papatya toplar gibi örnekler hatırlatıp, ilginç buketin yorumunu size bıraktım!