BEYNİ YIKANMIŞ ÖLÜM GENÇLERİ

Güya üniversite okuyorlar. Güya insan olarak doğmuşlar. 24-25 yaşında çeşitli üniversitelere sızmışlar. Amaçlarının okumak olmadığı belli. Beyinleri doğduklarından beri yıkanmış, demokrasi sağ olsun! Aynen “cennete gidiyorum ben, hurilere” diyerek kendi pimini çeken yobaz dönemdaşları gibi, demokrasiyi yüceltmek için her türlü yayına 1990 dönemecinde yeşil ışık yakılmasının ardından, bu yüce öğretiler sayesinde beynini, uğruna ölme pahasına etnik ve dini ortaçağ düşüncelerine kaptırmış zavallı bir kuşak bu. Kafasında ırk, etnik köken, mezhep, düşmanlık, kin, husumet, hesaplaşmadan başka bir şey yok. İçinde büyüdüğü ortama topluma düşman yetiştirilmiş, ağzından kan damlayarak “özel eğitimini” almış! Sordum, sormaya da devam edeceğim sonuna kadar: Ey siz büyük devlet adamları, merkez sağ-sol siyasetçiler, SHP’liler, ANAP’lılar, DYP’liler, DSP’liler,  ne bekliyordunuz bu ortamda her yıkıcı bölücü yobaz yayını serbest bırakırken? Demokratik ve efendice geçen paneller mi bekliyordunuz? Bugün işte bu sorumsuzların ektiği tohumları topluyoruz kanlı meydanlardan.. Geleceğe hangi perspektiften bakacaklarını bilemeyen, hiç bir neden-sonuç ilişkisi ile öngörülerini şekillendiremeyen bir siyasetçiler dizisi... Ve işin en acı tarafı, her birine yıllarca bugünleri tarif ederek, ikaz etmiştik. Atatürkçü Düşünce Derneği ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, bu siyasilerin görevlerini yapamaması üzerine kaçınılmaz bir ihtiyaçtan doğmuştu. Şimdi artık bir yerlerde bomba patladığını öğrendiğimizde, bize tahmin-loto oynamak düşüyor acımızın ortasında: Dinci-yobaz IŞİD’mi yapmıştır, yoksa bölücü ırkçı PKK’mı? Ne yazık ki hayatımız artık Mart 2016 itibariyle bu acıklı özetten ibarettir.

TERÖR ÖRGÜTLERİ ARASINDA TERCİH YAPAN YAZARLAR-ÇİZERLER!

Her bir hikaye, içimizi parçalıyor... Umut Bulut’un babası, durakta bekleyen sevgili iki hukukçu, karnındaki bebeğini kaybeden anne, iki patlama arayla ölen arkadaşlar, kahredici hikayeler çığ gibi büyüyor maalesef. Televizyonlardan durmadan sesler yankılanıyor. “Polisler patlamanın olduğu alana kimseyi yaklaştırmıyor”, “Saldırıyı ŞU kınadı, BU kınadı, O kınadı... Nedir bu, yoksa kına yakma yarışından mı söz ediyorlar? Bu arada işin acıklı kısmı, PKK’nın saldırıyı düzenlediği ortaya çıktıktan sonra, PKK’yı gizlice veya açıkça destekleyen gazeteler, sanki bombayı halka karşı polis patlatmışçasına bir yayın yapıyorlar. PKK’yı, bölücüleri suçlayan yok. Yani sözde demokrasi için canını vereceğine sizi inandıran onlarca yazar var ki, şimdi fail PKK olunca, yuvarlak kelimelerin arkasına saklanıp, işi gerçek suçludan uzaklaştırıp, istediklerini noktaya çekiyorlar. Sözde terör karşıtı bir iki kelime geveleyip, topu taca atıp kaçıyorlar. Aynen bomba patlatan IŞİD olduğunda bu taktiği uygulayıp, bir de üstüne “efendim bunlar provokasyon, fail belirsiz” imalarının arkasına sığınanlar gibi... Yani gazetelerde köşe kapanların ciddi bir kısmı, kendi rüzgarlarına göre terör kaynağını öne çıkarıyor veya gizlemeyi tercih ediyor. Tabii ki bu hükümet ülkenin ordusunu da, istihbaratını da yedi bitirdi. F-tipi ortaklığından, TSK ve Atatürkçü istihbaratçı-bürokrat düşmanlığına, paralel avcılığından, Saraycı yerleştirmeye uzanan saçma sapan ve utanılası kadro kuruculuğu ve parçalayıcılığında bir tek şey yok: devletin kademelerine, o işi en iyi bilen uzmanlarını tarafsızca yerleştirmek! İşte adamların lugatında bir tek bu yok! Polis artık emirleri direk saraydan aldığını biliyor, yargıda Anayasa Mahkemesi, Saray’ın “fetva”larını dinlemediği için yürütülen rejim darbesi çerçevesinde kapatılma tehlikesi ile karşı karşıya. Konu yargı olunca, herkesin sorusu maalesef “bu yargıç acaba hangi gruptan?”... Ülkede hukuk, düzen, güvenlik kalmamış, tesadüflerle yaşıyor veya... ölüyoruz. Biri kalkıp Umut’un babasına “abi ben seni Umut’a ulaştırırım merak etme” dese, kendisi bugün aramızda olacaktı. Bir diğer kurban köşedeki simitçiyi görüp oraya yönelse, belki o da kurtulacaktı.
Patlama günü attığım tweet şu: “Ankara kalbimizi yine kanattı... PKK mı yaptı, PYD mi, yoksa IŞİD’mı? Ne fark eder? Allah tüm terör örgütlerinin belasını versin! Alçaklar!”.Twitter aşırı yüklenmeden mi, yoksa sansürden, baskılardan mı bilemem, o gece durdu, hesabımı açamadım, sabaha kadar da tweet yayınlanmadı. Hatta bir ara “bana özel sansür mü var?” diye tereddüt bile ettim.
Merak ediyorum, bu ülkede “ben hiç bir şey anlamamışım, ne Atatürk’ten, ne Cumhuriyet’in nimetlerinden, ne laiklikten, ne andımızdan” şeklinde bir itirafçılık furyası ne zaman başlayacak? Bir türlü göremedik bunu... Kimi profesörlerimiz de yüzleri kızarmadan hala suçu kafalarına göre özetledikleri Cumhuriyet tarihimize yüklemeye devam diyorlar!

CHP’Lİ GENÇLERE: SAPKIN PROPAGANDALARA PABUÇ BIRAKMAYIN!

Lütfen artık palavralara son verelim: Teröristler arasında tercihli bir dil kullanımına girenler, kendileri hakkında demokrat, insan hakları savunucusu, özgürlük neferi vs şeklinde tanımlamalar kullanmasınlar! Yoksa Türkiye’nin içine atıldığı cadı kazanından çıkışı daha da imkansız hale gelecek... Kendi siyasi görüşümüz ne olursa olsun, sokaktaki masum vatandaşa saldıran alçakları “sağcı-solcu” korumasına almak, kabul edilebilir bir şey değil. CHP’ye gelince, partinin özellikle genç kanadına sesleniyorum: Etrafta sinsice gezen anti propagandalardan nasibinizi almış olabilirsiniz. Sizi Atatürk, İnönü ve Cumhuriyet’in ilk yılları aleyhine dolduran onca yayını ve nifak tohumcusunu ibretle izliyorum. Lütfen nereye ait olduğunuzu unutmayın ve....ANKARA PKK BOMBACILARINI ÖLÜMÜNE KINAMADAN, BERKİN ELVAN VEYA ALİ İSMAİL KORKMAZ’IN HESABINI SORAMAZSINIZ! BÖYLE BİR ÇELİŞKİYE DÜŞEMEZSİNİZ! İNANDIRICILIĞINIZ KALMAZ! Ayrıca şunu unutmayın ki, sol bir parti, etnik tercihle kitle siyaseti yapamaz. Bu nedenle sizleri CHP içinde marjinalleştirmeye veya daha doğrusu radikalleştirmeye  çalışanların oyunlarına gelmeyin. PKK TERÖRÜNDE DE TEK SUÇLU OLARAK BU YETERSİZ HÜKÜMETİN İSTİHBARAT ZAAFLARINI ÖNE SÜREMEZSİNİZ! Haberiniz ola...

Yazı Tarihi: 15.03.2016
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
Bedri Baykam, Şaban Sevinç’in canlı yayın konuğu oluyor ve yeni kitabı ''Genel ve Çok Özel İlişkilerin Sakıncalı El Kitabı''nı anlatıyor. Baykam, uzun süren evliliklerin eşler arasındaki cinselliği bitirmemesi için evli çiftlere liberalizm öneriyor.