Cumartesi günü İstanbul Barosu’nun Kanlıca’daki "Barobahçe" tesislerinde yapılan "Milli Kurtuluş Öncüleri" toplantısına davetli isimlerden biriydim ve katıldım. 150 kişi civarında bir katılım vardı. Toplantı için çağrıyı yapanlar arasında İşci Partisi ve onun yakın çevresinde sıkça görülen farklı kökenlerden şahsiyetler vardı. Bir kere tabii ki toplantının adının, bir çok medya mensubu veya bir çok vatandaş için gayet saf veya tam tersine aşırı iddialı görüneceği kesin. Ama madalyonun diğer yüzüne bakalım: bu eleştirileri yapma lüksünü dillerinde hissedenlerin kaçı, çevrelerinde AKP'li olmayan ve "kabus yaşamayan" vatandaş görebiliyorlar? Açık konuşmak gerekirse, Türkiye'de artık kendisini büyük bir umutsuzluk hatta depresyon içinde hisseden insan sayısı hızla artıyor. CHP'nin arzu edilen birleştirici harcı ve dayanışmayı oluşturamaması, doğal olarak demokrat cumhuriyetçi güçleri farklı arayışlara itiyor. Yıllardır süren beyin fırtınaları, toplantılar ve ortak akıl çabalarında oluşan dostluklar artık bir nehir olup denize akmak istiyorlar.

Bir çok konuşma yapıldı. Perinçek'in kararlı ve her zamanki gibi birleştirici konuşmasından sonra bir çok katılımcı söz aldı. Aralarında eski Ergenekon ve Balyoz sanıkları, eski 68'liler, çeşitli siyasiler vardı. Oluşabilecek yeni bir ittifakın partileşme olasılığından, İP'in adını ve simgesini değiştirebileceği bir kongreye gitmesine kadar her olasılık gündeme taşındı. Bu arada bir çok konuşmacı, kendini sakınmadan CHP'ye çattı. Parti'nin rota değiştirmesi, Güneydoğu’da ABD yörüngesine girmesi, Ekmeleddin projesinin kalıntıları, herşey söylendi. Bu arada tam tersine CHP'nin bu kadar ağır eleştirilmesinden duyulan rahatsızlığı da dile getiren bir çok konuşmacı oldu. Doğal olarak ses tonlarının arttığı anlar yaşandıysa da, bunlar sağlıklı olağan tartışmalardan öteye geçmedi, siyasi olgunluk ağır bastı.

CHP'ye yöneltilen eleştiriler arasında en önemlisi, altyapının üstyapıyı belirleyememesiydi. "Sosyolojik, akademik olarak CHP bitmiştir" veya "CHP artık kendini tasfiye etmelidir, misyonu dolmuştur" tarzı cümleler dikkat çekti. CHP İstanbul Milletvekili Ali Kemal Kumkumoğlu, CHP ile böyle sert bir ayrışmanın hatalı olacağını söyleyenler arasındaydı.

Yaptığım konuşmada, hedeflerimizin aynı ama ulaşma yöntemlerimizin farklı olduğunu vurguladım. Hükümet ve "paralel yapı" arasında ne taraf, ne de hakem olduğumuzu hatırlattım. Tabii ki, ne Ergenekon tezgahçılarının, ne de yolsuzluğa batmışların yanında olamayacağımızı tekrarladım. CHP'nin yadsınamaz bir gerçek olduğunu, 'kendini tasfiye etsin' demekle bunun olmayacağını, bu sözlerin 'ABD de kendini tasfiye etsin' demekten farklı olmadığını, CHP’yi yadsıyarak bir yere varılamayacağını aktardım. Ayrıca CHP örgütü ve seçmenlerinin içindeki büyük çoğunluğun da Y-CHP mantığına karşı olduklarını, bu büyük muhalif kitlenin de gözden çıkarılamayacağını hatırlattım. Bu oluşumun, oklarını CHP’ye değil, AKP’ye yöneltmesi gerektiğini ısrarla anlattım. Ana vurgum ise, siyasal anketçi SONAR'dan Hakan Bayrakçı'nın sözlerinin önemi ve açtığı kapıydı. Çünkü Bayrakçı’nın yaptığı analiz, barajı geçmesi halinde, 4. partinin "bir bölen" değil, tam tersine AKP iktidarını zorlayacak tek formül olduğunu ortaya çıkarıyor.

Bayrakçı'nın yaptığı önemli hatırlatma şu: Güneydoğu'daki bağımsızlar ve BDP dışında, şayet AKP, CHP ve MHP'nin ardından 4. bir parti %10 barajını aşarsa, bu parti en az 55-60 milletvekili ve ötesini çıkarabilir. Bu da muhalefetin bilanço total hanesine eklenen bir rakam oluyor. Sonuçta bu toplantıdan farklı bir partileşme veya ittifak tablosu çıksa, bu yeni oluşum tabii ki CHP ve MHP’den milletvekili çalar. Ama AKP'ye daha büyük zarar verir. Örneğin, 4 milletvekili çıkaran bir ilde, başka bir parti barajı geçmezse, AKP 2. milletvekilliğini de alır. Halbuki başka bir parti barajı geçerse, AKP yine tekte kalır. Bu sistemle muhalefetin toplam sayısı 276’yı bile bulabilir. Aksi takdirde şu andaki tabloda CHP ve MHP’nin toplam oyu, en iyi ihtimalle %41-42 civarında geziniyor.

Emine Ülker Tarhan'ın istifası, siyasette yeni arayışlar konusunda yapılan spekülasyonları hızlandırdı. Bu arada "TÜSİAD"ın da farklı bir laik parti arayışında olduğunu ve CHP'li çeşitli siyasilerle temasları sürdüğü” de konuşulanlar arasında. Tüm bu kaynayan kazanın  bize taşıdığı ortak akıl şu: Şayet sözünü ettiğim toplantı, örneğin Tarhan, CHP'li muhalifler ve farklı arayışlar gibi her yöne kayarsa, bu durum AKP'ye yarayan bölücü hareketler haline gelir. Ama tersine, mucizevi bir şekilde bu dallar birleşirse ise, karşımıza Bayrakçı'nın sözünü ettiği umut verici yeni bir tablo çıkar.

Yazı Tarihi: 04.11.2014
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
Bedri Baykam’ın çok ilginç sergisini Müfit Can Saçıntı’nın gözüyle görmeye ne dersiniz?