Caroline Wozniacki, 43 kere o dev dört turnuaya katıldıktan sonra, rakibi Simona Halep son backhand’i fileye taktığı anda, nihayet ilk büyük “Slam” şampiyonluğuna uzandı.
Danimarkalı tenisçi o anda gerek iki haftadır, gerek yirmi yıldır yaşadığı tüm gerginlikleri unutarak kendini sırt üstü yere bıraktı. Gözyaşları boşaldı. Ne hissettiğini çok iyi anlıyordum. Maç boyunca Wozniacki’nin kazanmasını isteyerek seyrettiğimi size itiraf etmem lazım. Ne hocası, ne menajeri, ne akrabasıyım ama onu bu finalde büyük bir enerjiyle destekleyenlerden biriydim. Niyesini birazdan daha iyi anlayacaksınız…
DÜNYA 74. NUMARASINDAN TEKRAR ZİRVEYE
Konu bu genç hanımefendinin sarışın, yeşil gözlü ve sempatik olması değil. Evet olabilir. Ama konumuz, yedi yaşından beri canını dişine takarak bu sporu yapan, aynı zamanda babasının koçluğu ile beraber, onunla dünyanın her yerine yirmi yıldır seyahat eden, 2010-2012 arasında, tam 67 hafta dünya 1 numarası olarak zirvede kalan ve bugüne kadar yalnız iki kere Amerika Açık finali oynayıp kaybeden bu şirin kızın, nihayet üzerindeki uğursuzluğu atıp ilk defa bir Slam Turnuası kazanmasının arkasındaki anekdotlar, detaylar... Ben, Wozniacki’nin Dünya “1” numara olduğu, ama hiçbir Slam Turnuası kazanamadığı o yıllarda, diğer ünlü kadın raketlerin o konu açıldığında, burun kıvırarak “Slam kazanamayan birinin nasıl bir numara olabileceğini anlamadıkları” şeklindeki sayısız ukala yorumlarını çok iyi hatırlıyorum. Dünyanın dört bir yanından aldığı puan ve zaferlerle dile kolay 67 hafta o zirvede kalan bir insana bunlar söylenemezdi. Sanki erkeklerde ATP veya kadınlarda WTA’de puan/sıralama sisteminin nasıl işlediğine karar veren Wozniacki miydi? 2016’da Dünya 74 numaraya kadar sıralamada gerileyen Wozniacki hakkında artık konuşulan konu, “tenisi ne zaman bırakacağı” haline gelmişti...
İşte artık bugünden itibaren Danimarkalı raket, hak etmediği bu anlamsız sataşmaları çöpe gönderdi. Hem de en büyük raketlerin oynadığı Melbourne’ da! Yalnız şampiyonluğu kazanmakla kalmadı, Caroline tekrar “Dünya 1 Numarası” olmayı da başardı...
2.TURDA GİYOTİNİN UCUNDAN DÖNÜŞ!
Melbourne’da nihayet kazandığı o kupaya sarılıp bırakmayan Wozniacki, aynı turnuanın 2. turunda, Hırvat rakibi Jana Fett’i 3/6, 6/2, 7/5 yenerken iki maç topu kurtarmayı başarmış, yani üzerine inmekte olan giyotinin keskin darbesinden kafayı son anda çekerek sıyrılmıştı. Dünya 103.sü olan rakibi, setler 1-1 iken, 5-1 ileri geçtiğinde 40-15’de iki maç topu kullandı ancak maçı kapayamadı. İnatçılığı ve “zafer susuzluğu” ile kıvranışı ile her topa asılan Wozniacki, o seti oradan 7-5 alarak mucizevi şekilde 3. tura çıktı! Bu inanılmaz bir başarıydı. Ancak, o gün kimse bu serüvenin finaldeki zafere kadar uzanacağını öngöremezdi. Aynen rakibi Lauren Davis’e karşı üç, Angela Kerter’e karşı da iki maç topu kurtaran rakibi Simona Halep gibi...
FİNALİN AKIŞINDAN NOTLAR
Her iki tenisçi için bu nedenlerle büyük anlam ifade eden dev finale Wozniacki, beklenilenin aksine çok hızlı girdi ve 4-1 öne geçti. Sağlam bir geri oyunla maçı kontrol altına alan Danimarkalı tenisçi, genel tenis profesyonelleri ve eleştirmenlerince favori görülen rakibine karşı “agresif bir müdafaa oyunu” ile sonuca giden bir strateji izledi. 5/2 geri düşen Halep, o andan itibaren maçta teslim bayrağı çekmek istemiyorsa, sert vuruşlarını devreye sokup puanları kendisi kazanmaya mecbur olduğunu nihayet algıladı. Usta düz vuruşlar ve direkt puan yazan servislerle 5/5’i buldu. O noktada Wozniacki bir sonraki oyunun ilk puanını 19 vuruşluk bir maraton ralliden sonra kazandı.
Tie-break’te maça tüm konsantrasyonunu koyan Wozniacki, başarılı servisler, voleler ve özellikle 5/2 ileri geçtiğinde, o muhteşem ralideki başarısıyla elde ettiği 4 set topunun ilkini hemen kazanmayı bildi.
İkinci set, taraflar 3/3’e kadar servislerini kaybetmeden gelmeyi başardılar. Durum 3-2 iken tıbbi yardım talep eden Halep, o andan sonra ilginç bir şekilde toparlandı. Ancak sahada onun bacak adaleleriyle değil tansiyonu ve kalp ritmiyle ilgilendiler. Halep 4/3 ilerideyken rakibinin servisini kırmayı başardı ve ardından kendi servisini kaybetmenin iki kez eşiğine gelmesine rağmen bu puanları kurtarıp seti 6/3 kapadı ve maça eşitlik geldi.
Wozniacki, 3. setin başında bir üst vitese çıkarak rakibinin servisini kırıp durumu 2-0 yaptı ve hatta 3/0’ı bulma puanını kaçırdıktan sonra Halep’in forehand’i ve Wozniacki’nin bir çift hatası oyunu Romen tenisçiye verdi.
Buna karşın Wozniacki hemen ardından Halep’in, ondan sonra da Halep Wozniacki’nin servisini kurtardı. 2. setin tam tersine, artık her tenisçinin rakibinin servisini alabildiği daha gergin bir atmosfere girmiştik. Halep, Wozniacki’nin servisini bir daha kırıp 4/3 öne geçtiğinde Wozniacki tıbbı mola aldı. Servis Halep’teydi. O anda dünyada bu maçta Wozniacki adına iddiaya girecek insan sayısı %15’i geçmezdi. Ama tıbbi molanın ardından son üç oyunda bambaşka bir Danimarkalı izleyecektik. Önce harika bir müdafaa direnci sergileyen Wozniacki, ardından sert bir drive-volley’le maça tekrar 4/4 de eşitlik getirdi.
Ardından kendi servisini bir çift hatasına rağmen uzatmadan kazanan sarışın oyuncu, son viraja 5/4 önde girdi.
Son oyunda 30/15 öndeyken çift hata yapan Halep’e karşı, ardından oynanan uzun ralliyi voleyle bitiren Wozniacki ilk maç topunu elde etti. Nefeslerin tutulduğu o puanda Halep işi uzatamadan backhand’ini fileye taktı ve yeni şampiyonun adı o anda belli oldu!
Wozniacki için kazandığı 4 milyon dolardan çok daha değerlisi, üzerindeki “slam laneti”nden kurtulmasıydı. Her iki tenisçinin birbirlerine ettikleri “centilmence” laflar ve karşılıklı jestler, töreni çok daha güzel ve anlamlı hale getirdi. Mutluluğu her zerresinden belli olan Wozniacki, bugün o yakınlığı hissedip içinde yaşayan kaç kişiyi daha dünyanın değişik yerlerinde ağlattı merak ettim.
“Başardan daha büyük başarı yoktur” derdi rahmetli babam. “Herkesi susturur, herkesi alkışlatır”. Dedikoducu diğer dünya yıldızlarını bile! Bravo Caroline!