Fenerbahçe maça bu sene bana “ideal” olarak görünen kadrosuyla başladı. Ancak sarı lacivertli takımın gününde olmaması, yüksek pas hatası ile oynaması, yan ve geri paslarla vakit harcaması ortaya durağan bir ilk yarı formatı çıkardı. Bazen resmen şaşırıp “Fenerbahçe hangi kaleye akın yapıyordu ya?” diye durup düşünmem gerekti! Devre ortasında Fenerbahçe kombine akınlarla giremediği pozisyonları aşabilmek için üst üste Baroni ve Semih’in şutlarıyla gole yaklaştıysa da, kaleci başarılıydı. Alex’in erken bir sakatlıkla 38. dakikada yerini Bienvenu’ye bırakmasıyla sarı lacivetlilerin maç içindeki kaderi daha da belirsiz bir konuma itildi.

İkinci yarının başlarında değişen bir şey yoktu. Özellikle Alex’in yokluğunda, maestro’sunu kaybetmiş bir Fenerbahçe, Antalya yarı sahasında alış verişe çıkıp bir şey beğenemeden geri dönen gezginlere benziyordu. 62. Dakikada ilk silkinme anında, Emre’nin ceza sahasına nefis aşırtma pasında Bienvenu yüzde yüz bir golü kaçırdı. Tam “bu kaçar mı” demeye fırsat kalmadan kanarya’nın yeni Guiza’sı bu sefer de Semih’in pasında topu bomboş kaleye atamayarak jeneriklere aday oldu. Kocaman 69. Dk da Baroni yerine Ankaraspor günlerinden  torpilli Özer’i sahaya alınca Fener’in maçı koparamayacağı tescillendi. Ardından sonlara doğru Stoch da çıkınca, uzaktan şutla bir piyango golü alternatifi de yok oldu.

Sezon boyunca  gol kısırlığı çeken Fenerbahçe, bu maçta da bu görüntüyü silemedi. Stoch’un formsuzluğu da Alex’in yokluğuna eklenince santrforsuz takım, beraberliğe boyun eğdi. Bundan beteri, günü gününe uymayan sarı lacivertlilerin ufukta buluttan başka şey görememesiydi.

Etiketler: Fenerbahçe
Yazı Tarihi: 20.12.2011
Kategori: Spor Yazıları
Paylaş