Vallahi ben sizi uyarmıştım bu maçı seyredin diye! Ben üzerime düşeni yaptım ama siz yaptınız mı orasını bilemem! Thiem-Zverev ABD Açık Tek Erkekler finalini seyretmediyseniz lütfen bir formül bulun internete girin, Youtube’a girin, New York’a uçun, zamanı geri sarın, ben bilemem nasıl yapacağınızı, ama bu maçı izleyin. Bu beklediğimiz gibi bir tenis ziyafetiydi. Şimdiden söyleyeyim: 4 saat 15 dakika ayırmanız gerekecek, ona göre…

Tenis de aynen basketbol gibi vahşi bir spor. Nasıl orada da bazen 1,5 veya neredeyse 2 saat sahada kalıp bir şampiyonluk mücadelesi veren insanların akibeti 10-15 saniyede belirlenebiliyorsa burada da 4 saat veya 5 saat süren bir maçın son 2 dakikası koca bir şampiyonu ve tenis tarihini belirliyor.

Gelin biz dünkü epik finalin, o korkunç gladyatörler kapışmasının sonundan işi anlatmaya başlayalım yani 4 saat 15 dakikalık, adına ister ziyafet, ister işkence, ister rüya, ister kabus, ne derseniz deyin, her duyguyu doruğuna kadar taşıyan o büyük gösterinin sonunda kupa töreninde iki oyuncudan birkaç enstantane verelim: Finali kaybeden Zverev, konuşmak için mikrofona gelip söz aldıktan sonra kendisini televizyonda seyreden anne babasına bir selam yollamaya ve teşekkür etmeye çalışırken gözyaşlarına boğuldu. Onların Covid testlerinin pozitif çıkmış olmasını, ilk defa orada, merasimde açıkladı! Her tenisçinin bu duygusal anlarda gözü yaşarabilir ama o seviyede bir sporcunun konuşamayacak hale gelmesi ve nutkunun tutulması başka bir şeydir. İşte Zverev bunu yaşadı. Sonra konuşma sırası yeni şampiyon Avusturyalı Thiem’e geldi. Tenis dünyasında nezaketi, centilmenliği ve sempatikliğiyle herkesin sevdiği 26 yaşındaki bu genç adam ne dedi biliyor musunuz? Tabii ki önce rakibini ve onun ekibini kutladı ve sonra tenis tarihine geçecek şu sözleri söyledi: “Bazen düşünüyorum ki, teniste bile beraberlik olmalıdır. Keşke bugün iki şampiyon olabilseydi.” Bu cümleleri bu kadar samimi ve hissettirerek söyleten emin olun başka bir maç hatırlamıyorum!  

Maçtan önce tenis eksperlerinin çoğunun direk favorisi Dominic Thiem’di. Ancak benim gibi bazı “iddialı ve eksantrik” eksper yorumcular belki Alman tenisçiye şans verebiliyorlardı. Tenis dünyasının %90’ı Avusturyalı raketin üç sette, hadi bilemedin dört sette maçı kazanacağı şeklindeydi. Benim farklı düşünmemin nedeni Alman tenisçinin yüksek kapasitelerini biliyor olmam ve henüz büyük turnuvalardaki sinirsel durumunu kontrol edememiş ve bu yüzünden yaşadığı kayıpları bu maçta aşacak olgunluğa erişmek için gerekli donanıma sahip olduğu inancıydı. Yani son üç yılın büyük turnuva skorlarına bakarak Zverev’in neden bu maçta patlama yapacağını göremezdiniz. Çok daha yukardan zaman aşırı ve katmanlı bakmak lazımdı.

 

ZVEREV’İN AKIL ALMAZ BAŞLANGICI

Maç başlar başlamaz, Zverev daha henüz üçüncü oyunda, sürpriz fileye çıkışlarla güzel volelerle rakibinin servisini kırmayı başardı ve hemen ardından servis volelerle, alışılmadık bir hızda 3-1’i yakaladı. Karşılıklı servislerle skor 4-2’ye tırmandıktan sonra Thiem kendi servisini kazanmakta yeniden zorlanırken Zverev’in bir forehand volesi ve son anda gelen bir servis çift hatası, skoru 5/2’ye taşıdı ve Zverev seti 6/2 ile kapamayı başardı. Özellikle servis ve çoğu forehandle gelen winnerler oyuna bir türlü tam giremeyen Thiem için “fazla” geliyordu.

İkinci setin açılış oyununda Thiem yine zorlandı, yine çift hata da yaptı ama servisine tutundu. Ardından Zverev kendi servisini top göstermeden kazandı ve rakibinin iki çift hatasından daha istifade ederek yine servis kırdı. Arkadından da kronik çift hata hastalığı kendi servis oyununda iki kere nüksetmesine rağmen, kendi oyununu aldı ve 3/1’i yakaladı. Bizler saf bir yaklaşımla “set için yine avantaj sağladı” derken, doyumsuz gününde olan Zverev sonraki her iki oyunda bu senaryoları benzer şekilde tekrarlatarak tekrar servis kırdı, tekrar servisine tutundu ve 5-1’i buldu! Maçı izleyen 100 milyonlarca insan şokdaydı. Çünkü genel egemen kanıya göre ne Thiem bu kadar kolay maç dışına itilebilirdi, ne de Zverev sonsuza dek bu mükemmel oyuna devam edebilirdi! Şimdi servis sırası tekrar Thiem’deydi. Senaryo artık herkesin şaşkın bakışları arasında sürerken, o oyunda Zverev önce iki set topu kullanamadı. Önce filedeki rakibini forehandiyle geçemedi, 2. ve 3.’de de rakibini zayıf sayılabilecek servislerine karşılık bile veremedi, basit saçma hatalar yaptı. Thiem böylece 5/2’yi buldu. Ama herkes şimdi kendi servisinde seti kolay kapamasını bekliyordu. Bu oyunda basit bir forehand hatası ve bir çift hataya rağmen, Zverev 40/30’da yine 4. set topunu yakaladı. O puanı tarihi bir gafla kaybetti: Rakibini sıkıştırdıktan sonra yüksek bir forehand voleyi bomboş kort yerine on santim diğer taraftan auta attı. Ardından avantajı alan Thiem, benzer bir forehand volede “bak o vuruş böyle yapılır” dercesine puanı ve oyunu aldı. Ardından kendi servisini de sıfıra karşı kazanarak mükemmel bir “özel mutfak ürünü” forehand passing shotla 5/4’ü yakalayıverdi! İnsanlar “N’oluyor ya!” diyerek, ikinci defa şaşırmaya başlamışlardı!

 

RÜZGAR SENARYOYU TERS YÖNE ÇEKİNCE!

Bakın sonra ne oldu: Zverev servisine yine çift hatayla başlamasına ve bir backhand basit hata yapmasına rağmen, harika forehand paraleller, bir kısa top ve bir winnerden sonra 5. set topunu harika bir paralel backhandle nihayet kazanmayı ve böylece 2. seti de cebine atmayı başardı.

Yani bana diyebilirsiniz ki “ikinciyi de kazandığına göre arada kaybettiği oyunların bir önemi kalmadı”. Ama tabi o işler öyle olmuyor. Amerikalı televizyon spikerinin “Bugün Thiem, nerede? Niye maça gelmedi?” demesinden sonra o üç oyunu müteakiben dünya iki numarası özgüven kazandı, adeta “aşılanarak” maça döndü. O saniyeden sonra hiçbir şey aynı olmadı. Evet yine Zverev’in aktifi 2-0’ı görmüştü. Ama canavar uyanmıştı bir kere…

3. sete Thiem başladı ve skor önce hızla 1-1’ e geldi. Hemen ardından Zverev inanılmaz hızlı ayak oyunlarını bir şova dönüştürerek nefis bir müdafaa oyunu oynadı ve tekrar bu yeni sette de rakibini ilk kıran oldu! Ardından Thiem’in bir passing shot’u bir de sert backhand ve forehand füzelerine karşı, Zverev bir basit hata ve iki de geleneksel çift hatası (!) ile destek verince, skora 2/2 eşitlik geldi. Ardından oyuncular servislerini kolayca alarak 3/3’e geldiler bir sonraki servis oyununda Zverev zorlansa da, iki ace attığı oyunda servisine tutundu ve skor 4/4 oldu. Hem de Thiem’in tarihe geçecek kadar güzel bir backhand drive volesine rağmen!

Bir sonraki oyunda, 1 milimetrelik bir fark maçın gidişatını değiştirdi: 30/30’da Thiem’in bir topu gözlerimin önünde auta gitmek üzere yola çıktı! Eski uluslararası hakemlik günlerimin refleks ve öğretileri ile itiraf edeyim şahingöz kadar ekranlardan canlı seyrederken topların deyip değmediğini anlayabildiğim için, topun dışarı çıktığını görebiliyordum. Ama o noktada top yerle temas etmek üzereyken sanki absürt bir falsoyla çizgiye doğru biraz yaklaştı. Yani hakem topa aut dedi. Thiem şahingöz istedi ve topun çizgiyi dışardan bir milim ısırdığı ekrana yansıdı. Böylece Zverev, servis kırma puanına erişemediği gibi, o oyunu kaybetti, bu da yetmediği gibi ardından kendi servisini kolayca teslim etti ve böylece Thiem 3. seti ele geçirmiş oldu. O milim farkla o top çizgiyi niye ısırdı, bilemiyorum. Acaba rüzgâr mı itti, şeytanlar veya melekler mi devreye girdiler, yoksa kitapta yazmayan bir falso mu oldu? Bilemiyorum. Set topunda Zverev basit mi basit bir forehandi auta atarak kendi ipini kendi çekti!

Dördüncü set yine üç forehand basit hata ile rakibinin işini kolaylaştıran Zverev’in hediyeleri ile başladı. Tenisçiler servislerini aldılar ve Thiem 3-2 öne geçti. Zverev kendi servis oyununda çok zorlandı ve nefis passing shotlar atan Thiem iki servis kırma puanından yararlanamadı. Thiem yine servisini kolayca kazandıktan sonra Zverev kendi servisinde yine ecel terleri dökmeye başladı. 40/30 ileri geçmesine rağmen önce fileye çarpan şansız bir top yüzünden aniden ileri çıkmak zorunda kaldı ve kötü bir passing shot yedi. Ardından bir daha avantaj elde etti ama rakibi geriden “düşmanı denize döker gibi” topa girişirken, rakibi Zverev “dünyaca meşhur” çift hataları ve basit forehand hatalarını devreye soktu ve bu sayede Thiem rakibinin servisini kırdı, bunun ardından da, kendi servisini sıfıra karşı alarak bu sete de 6/3’le el koydu ve maçı 2-2 eşitlik geldi.

Evet üç büyük süper şampiyonun sahada yer almadıkları finalde, tenis dünyasının iki genç prensi vardı ve bu rüya artık beşinci sete uzayacaktı. Bu da seyirciler için ziyafetin devam ettiği anlamına geliyordu.

 

5. VE FİNAL SET: İNSANLIĞA KARŞI RUS RULETİ!

Üst üste iki set kazanmış olan Thiem, bir de son setin ilk oyununda rakibinin servisini kırınca, öne geçti ve servis şansını da ele geçirdi. Fakat Avusturyalı sporcu, üst üste 5. oyunu alamadı! Kendi basit hataları dışında Zverev’in “us-dışı” muhteşem paralel backhand passing shotuna bir de çift hata ekleyen Thiem, kazandığı rakip servisin keyfini süremeden kendi servisini kaybetmiş oldu. Zverev ardından kendi servisinde muhteşem iki kısa vole ve bir ace’le oyunu kapadı. Tenisçiler servislerini aldılar ve Zverev 3/2 öne geçti. Thiem’in servis oyununda Zverev 30/40’ı buldu ama Thiem’in teslim olmayışının tek bir açıklaması vardı: Avusturyalı şampiyon yedinci vitese çıkarak oyunun insiyatifini yeniden eline aldı! Buna rağmen Zverev servisini tutunarak 4-3 öne geçti. Ardından da maçın kilit hamlesi gibi görünecek şekilde akıllı ve agresif bir taktik oyunla Thiem’in servisini bu sefer kırmayı başardı ve 5/3’ü buldu!

Bunun anlamı şu oluyordu 3:30 saattir bulundukları şu sahada ilk iki seti kazanmış sonraki iki seti vermiş, şimdiyse maç için topları eline geçirmişti. Kendini hatırladığından beri içinde bulunduğu tenis ortamında şimdi dünyanın en büyük dört turnuvasından birine nihayet adını yazdırmak için önünde belki artık yalnız 60-70 saniye kalmıştı. Ömründe çoğu zaman servis oyununu hızlı kapamıştı, hem de dünyanın en büyüklerine karşı! Ama bir de Murphy kanunları vardı. Zverev 90 saniyede o oyunu basit hatalarla kaybetti. Son fileye taktığı forehand volenin kalbinin içini ne kadar acıttığını biliyorum. Şampiyonluk için servis atıp kazanamamak...

Sonra 5/4’de Thiem kendi servisinde 15/30 geriye düştü. Yani maçtan yalnız iki puan uzaklıktaydı. Ama o noktada Thiem önce tam 90’a bir servis patlattı, ardından da saatte 150 km ile arka çizginin 90’ı bulan akıl almaz bir forehand çıkardı. Bunu bir de son puanda inanılmaz “Nastasevari” bir forehand paralel passing shot izledi… 5. sete denge 5/5 ile gelmişti!

Zverev’in yapabileceği tek şey, içinde bulunduğu kabusun tek panzehiri olan potansiyel zafer anını son bir gayretle kovalamaya çalışmaktı. Fakat nefis bir refleks ve forehand voleyle 30/30’u bulduktan sonra önce bir basit hata, ardından da rakibinin yine o kritik anlarda arttırdığı geri oyun baskısı ve sağ sol ısrarlı gezdirmelerle sonunda bir basit hata daha yaptı ve servisini kaybetti! Şimdi maç için servis atma sırası rakibine gelmişti… Bu artık kabusun ölümcüllüğü demek oluyordu!

Thiem servis atmadan önce fizyoterapisti çağırıp hızlı bir adele masajı oldu. O kokusu gelen galibiyetten önceki son işlemle gücünü toplamak istiyordu. Ama servis atanın iki basit hatası dışında Zverev bir smaç ve bir forehand winner ile inanılmazı başardı ve maça tekrar dengeyi getirdi: 6/6. Artık 5. setin sonucuna Rus ruletinden gram farkı olmayan tie-break oyunu karar verecekti.

Zverev maçın setlerinde olduğu gibi, tie-break oyununa da 2-0 ilerde başladı. Sonra Thiem’in şahingöze başvurmasıyla iptal edilen kendi kazandığı bir puan yerine, yine çift hata yaptı, oyunu 2-2’ye dayandı. Thiem harika bir servisle 4/3 öne geçtikten sonra Zverev inanılmazı başararak tekrar bir çift hata yaptı!! Thiem-tie breakde 6/4’de iki maç topu elde etti. Bunlardan forehandiyle birini fileye, diğerini auta göndererek Thiem de fırsat tepmek kervanına önemli katkılarda bulundu! Ama Avusturyalı şampiyon Zverev’in servisinde aynı forehand ile mükemmel bir passing shot daha attı ve üçüncü maç topunu elde etti. Bu sefer Zverev Thiem’e bir hata yapma şansı daha vermeden backhandi kendisi dışarı attı ve böylece maraton “thriller” maça nokta konabildi!

Kazananın 3 milyon dolar, kaybedenin ise onun yarısını kazanmış olması aynı zamanda çok iyi arkadaş olan bu iki tenisçinin neredeyse hiç ilgilenmedikleri konulardı. Belki olsa olsa takımın diğer üyelerini ilgilendirirdi. Masöründen coachuna veya doktoruna kadar.

Bu iki mükemmel arkadaş maçtan sonra tahmin ettiğim gibi virüs filan takmadan birbirlerine sarıldılar; aksi düşünülemezdi! Sadece 4,5 saat birbirini yok etmeye çalışmış iki gladyatör basit bir raket tokuşturması ile santrkorttan ayrılacak değillerdi...

 

MAÇIN TEKNİK VE PSİKOLOJİK ANALİZİ

Zverev, gerek çeyrek ve yarı finalin kritik maçlarında gerek finalde değişen biraz yenilenmiş bir oyun stiliyle sahadaydı; topu daha yüksek oluyordu daha önde alıyordu daha agresifti ve her fırsatta fileye yüklenerek öldürücü voleler ve smaçlarla puanları hızlı şekilde bitirme yolunu seçiyordu. Bu kesinlikle onun doğasına en uygun oyun stili. Fileye büyük bir doğallıkla çıkıyor ve çok uzun boyuna rağmen hiçbir hantallık hissedilmiyor hareketlerinde. O karar doğru, ama o kanın içinden geçen ana adrenalin yani özgüven hattının kimyasını koruması şartıyla….   

Thiem’i de dünkü maç için ne kadar tebrik etsek azdır. O insanlık dışı seviyede oynayan rakibine karşı, toprağın altından yeniden doğarcasına ayağa kalkıp fışkırabilmesi, küllerinden doğup kendini bulabilmesi ve oyuna kattığı akılalmaz renk, teknik, üst seviye ve hırs bugüne kadar o zengin tenis tarihinde az rastlanılan bir büyük bileşendi.

Maçı Zverev’e kaybettiren çift hatalara gelince: Öyle korkunç kararsızlık ve yanlış karar anları yaşadık ki, bazen ikinci servisine olan güvensizliğinden ikinci servisi de birinci servis sertliğinde ve düzlüğünde risk alarak “patlatmayı” seçiyor ve topu 1,5 metre hedefi dışına taşıyabiliyordu. Hem de en kritik anlarda! Bu Çin işkencesiyle intihardan farksız çaresizlik anlarıydı!

İtiraf edeyim, ben de tenisçilik günlerimde hep çok çift hata yapan bir oyuncu oldum, bu saçmalığın korkunç iç yıkım duygusunu bilirim. Ama emin olun insan dünyanın en büyük turnuvasının son setinin tie-break’inde iki çift hata yaparak rakibine maçı eliyle bir defa daha teslim ediyorsa, kafasını kaç duvara vurursa vursun, hırsını çıkaramaz! Zverev’in acilen gerekirse bir psikologla konuşarak bu servisle ilgili yaşadığı güvensizliği çözmesi şart, tabi bu mesleğe devam etmek istiyorsa!

Gerek Amerika’daki Tek Kadın ve Tek Erkek finalleri gerek İstanbul’daki Tek Kadınlar finallerinde, diğer yazımda değindiğim gibi, tekrar ısrarla neyi görmüş ve öğrenmiş olduk: Teniste (ve hayatta da) mühim olan iyi başlamak değil, iyi bitirmektir. Tabi abartmamak lazım, ben şu anda ile empati kurarak Zverev’in bu gece sanki dünya başına sonsuza dek yıkılmış gibi yatağa başını koyacağını bilerek böyle konuşuyorum. Ama Rus asıllı Alman şampiyonumuz, daha çok turnuva kazanacak ve Amerika 2020 kendisini eminim çok olgunlaştırdı. Emin olun bunu sezon içinde göreceğiz.

Her yerden yeni istatistikler fışkırıyor. Thiem, 2014’de ABD’de Marin Cilic’den beri ilk defa yeni bir slam şampiyonu olarak ortaya çıktı. 1949’dan beri ilk defa ilk iki seti kaybeden bir şampiyon çıkmış!

Bir dakika! Sabahın artık güneşli bir güne dönüştüğü şu ilk saatlerinde kepengi bu yazıya indirmeden önce bir şeyi eklemeden edemeyeceğim, az daha unutuyordum: Maç boyunca 1,5 yıldır Thiem’in hocalığını yapan, Şilili eski tenisçi, dünya 9 numarası Nicolas Massu durmadan kendisine moral verdi, belki işaretlerle taktik verdi ve mimikleri ve fiziğiyle devamlı oyuncusu ile temas kurdu; zaten kameramanlar da bunu bize devamlı yansıttı.

İyi de o diğer tarafta ne vardı? Kim vardı?  Özür dilerim ama koca bir hiç vardı. İspanyol David Ferrer güya şimdi onun coach’u olmuştu ama sahada yoktu. Annesi ve babası maalesef covid oldukları için gelememişlerdi. Anlaşılan Zverev’in oraya gelen bir kız arkadaşı da yoktu, abisi Micha da gelememişti. Yani tribünden gelen gözle görülür hissedilir hiçbir destek yoktu. Hocanın yardımcılarının bizlere yansıyan hiçbir kimlikleri yoktu. Orada öylesine tesadüfen oturmuş üç kişi vardı sanki, onun bölümünde, tribünde. Bu yalnızlık ekranlara da Zverev’in yüzüne de psikolojisine de sürekli yansıdı. Maçı seyrederken mesela kendisini tutan Türk tenisçilerinden tombaladan herhangi biri bile orada olsa, maçın diyaloğu ve elektriği değişebilirdi. Teniste bunlar sanılandan çok daha önemlidir. Özellikle oyununun nihai seviyesi, özgüvenin o andaki dozuna doğrudan bağlı olan Zverev gibi bir tenisçide… Rakibinin basit hataları dışında, Zverev’in kazanabileceği normal bir puan yok ki teniste! Onun her sayısı, kan-beyin-adele-sinir, atletik kabiliyet ve stratejik deha arasında gidip gelen bir tahterevalli üzerine kurulu. Özgüven, bu totalin ana benzini! Olmazsa olmazı… Dün aslında o yalnızlık içinde, yine de iyi mücadele etti son sette Zverev. Elinin titrediği son tie-break oyununda korkudan iki çift hata dışında attığı bazı servisler amatör maç hızına düştü neredeyse. Yani 2. Servisin oturmamışlığından bazen normalin iki misli hızda atmaya çalışıyor, bazen ise normalin yâri hızında! Bunun ikisi de intihar sayılır!

İtiraf edeyim, kendisi için seçtiği antrenörü pek anlayamıyorum. Ferrer ayak oyunları ve maça asılma konularında, gerçekten mükemmel bir oyuncuydu. Ancak Zverev’in deha dolu olağanüstü dünyasına baktığımızda, kendi tenisi dünyanın en monotonları arasında olan bir eski sporcu, Zverev’in Kendisinin bile bilmediği iç dünyasının kimyasal dengelerini yaklaşabilecek mi hiç emin değilim. Ona biraz daha genç bir Nastase, veya Mc Enroe türünden birisi lazım. Veya aynı pasaporta sahip bir Boris Becker! Bunu neden daha önce düşünemedi veya konuştular da olmadı mı bilmiyorum. Belki kendi başıma gelin güvey oluyorum fakat aklım bana bunu söylüyor…           

Ne demiştik, tenis komple ve mükemmel olduğu kadar, acımasız ve vahşi bir spordur; dolayısıyla buna benzer her kritik detayın çok büyük ağırlığı ve önemi vardır. Sandığınızın ötesinde… Basın toplantısında Zverev bu sorulara ne yanıt verdi çok merak ediyorum!  

Ben yalnız iki mükemmel sporcuya değil, iki mükemmel insana tebriklerimi gönderiyorum: Her şey bir yana, gerçekten bu maç berabere bitti sayılır ve teniste sanki 150 yıl sonra yeni bir kavram doğdu! Amerika Açık’tan bu yıl iki şampiyon çıktı!         

Yazı Tarihi: 14.09.2020
Kategori: Spor Yazıları
Paylaş
Videolar
Alt
Bedri Baykam l Fenerbahçe Seçimli Olağan Genel Kurul Konuşması Şükrü Saraçoğlu Stadı 02.06.2018