Geçen haftanın en önemli gerici baskısı, her ne kadar medyadan "Ucube" ve "Muhteşem Yüzyıl sansürü" hiç inmemiş olsalar da, TAPDK'nın, yürürlüğe sokmaya çalıştığı yeni içki yasaklarıydı.

Medya, normalde sekiz sütun manşetten vermesi gereken bu haberleri, artık içine sinen korkularla, neredeyse ikinci sınıf bilgi olarak aktarmakla yetindi. Televizyon tartışmalarına taşan bu konu dallanıp budaklanmaya başlayınca, Başbakan gittikçe hiddetlendi, sanatçıların ardından içenlere hakaret etti: "ıksırıncaya, tıksırıncaya kadar içiyorlar"

İşin gerçeği şu: Ne Başbakan'a, ne bu çağdışı yasaları çıkaran vekil ve bürokratlara kimsenin kızmaya hakkı yok. Çünkü onlar kendi dünyalarına ve dar bakış açılarına göre bekleneni yapıyorlar: Onlar laik Türkiye'yi İslamcı bir çizgiye çekme arzusuyla yanıp tutuşan insanlar. Görevleri bu "muhafazakarlığı" legal kılıflar bulup yaymak! Biliyorlar ki Türkiye'yi, yobaz anlayışla yönetilen diğer İslam ülkelerinden ayıran ama 2-3 en önemli farktan biri, alkol kullanımı. Bu hamleleriyle, bu "ayıbı(!)" örtmeye çalışıyorlar!

Onlar "görevlerini" yapıyor da, CHP ne yapıyor? Esas soru bu. Laik-çağdaş Türkiye'nin teminatı olması gereken CHP, bu konuda mahcuptan da öte bir suskunluk içinde. "Aman AKP'ye karşı alkolü savunuyor görünmeyelim" sendromuna takılmış durumdalar! Uzun lafın kısası, tuzağa damardan düşmüş durumda CHP!

Parti bu konuda "ne şiş yansın, ne kebap" türünden bir orta yol arar görünümde. Bir yandan "gençleri alkolden koruyalım ama özgürlüklere karışmayalım" diyor, diğer yandan da mağdur konumda olanların kendilerinin hukuka başvurup hak aramalarını bekler gibi, olaya pasif bir seyirci edasıyla yaklaşıyor. Tabii bu mantık, bir siyasi partininki olamaz! Çünkü o zaman "çiftçiler de, işçiler de, memurlar da, kendileri kendi sorunları için dava açsınlar" denebilir! Böyle bir tavır tabii ki kabul edilemez! Ayrıca CHP’nin bu konuda kurduğu cümlenin iki yakası çelişiyor. Çünkü yaşam tarzını korumak için önce bu yönetmeliğe derhal toptan karşı çıkmak lazımdır. Bu yönetmelik halkın yarısının yaşamına zarar verecek bir açık saldırıdır.

Sorunun kökeni aslında bir kaç hafta öncesine dayanıyor. CHP Genel Başkanı örgütüne yönelik şu sözlerle dikkat çekti: "İçki masasında ülke kurtarmayın". İyi de bu cümle, dün de, bugün de CHP kültürüne uymaz! Atatürk'ün büyük içkili sohbet sofraları, bu ülkenin devrimlerine yön vermiş entelektüel kıvılcımlarıyla tanınır... Ayrıca yurdun dört bir yanından kendi deneyimlerimle bildiğim gibi, neredeyse hiç bir CHP akşam yemeği tabii ki içkisiz olamaz. Çünkü kalkıp "önce Türkiye'nin sorunları halledelim, ancak o zaman içmeyi hak ederiz" derseniz, daha 980 yıl bardağı ağzınıza götüremezsiniz! O tutucu klişe bakışla bırakın içki masasını, sanat, turizm ve plaj kültürünü de yok sayabilirsiniz! Nasıl olsa onların da zamanı henüz gelmemiştir!

İşte bu "mahcup" bakışı, CHP sürdürürse, bunun faturası salt partiye değil, tüm Cumhuriyet'e çıkacak! CHP'nin acilen hatırlaması gereken konu, özgürlüklerin bir bütün olduğudur. Basın, sendikalar, eğitim, girişim, iletişim ve seyahat gibi başlıklar, nasıl hak ve özgürlüklere girerse, eğlenmek de en insani özgürlüklerden birisidir! CHP, siyasal İslam’ın yıllardır yürüttüğü türban ve alkolden oluşan iki ayaklı bir yıkıcı taktiğin altında ezilmiş görünmektedir. Onlar kah türbanı öne sürüp, kendilerini acındırıp mağdur rolüne bürünürler, kah gücü ellerine geçirdikleri her noktada alkol düşmanlıklarının uygulamaya yasaklamalarla geçirirler. Bu ikisi arasındaki gel-gitler, siyasal İslam’ın ana silahıdır. Yeni CHP'nin bu iki konudaki zaaflarını derhal gören Erdoğan, birden taktik değiştirerek 5. vitese takmış ve laik-çağdaş vatandaşların yaşam tarzlarına karşı saldırıya geçmiştir. Özellikle son 18 yılda elde edilen siyasal güç, artık "şeriata geçiş"in provasından öte, neredeyse uygulanışı adına kullanılmaktadır! CHP bunu derhal fark edemezse, demokratik rejimin en önemli ışıklarından biri daha sönecektir.

AKP'lilerin ağzından sık sık şu cümleyi duyarız: "Muhafazakar-mütedeyyin vatandaşların hassasiyetlerine saygılı olun". İyi güzel de, çağdaş-laik vatandaşların hassasiyetlerine kim saygılı olacak? Bu konular, "türbanlı-çarşaflı üye de alalım" demeye benzemez... Bu tavrın beş adım ötesidir! Artık CHP siyaseti, o türbanlı yeni üyelere göre veya çarşaflı "potansiyel"(!?) seçmenlere göre belirlenecekse, vay halimize derim! İşte bu, intiharın ta kendisidir!

CHP bu kabul edilemez tavrıyla, içkiyi topluma bir veba veya "ayıp-günah" olarak gösteren AKP’yi sessizce onaylamış olmaktadır. Halbuki kötü olan alkol değil, alkolizmdir! Yoksa, zengin - fakir her insan tabii ki içki içebilir! AKP'nin içki içme yaşını fiili olarak 24'e çıkarmaya çalışan gerici tavrı, gayri hukukidir ve kabul edilemez. Ayrıca halkın sağlığını savunduğunu iddia edip öte yandan Silah Yasası’nda akıl almaz maddeler getirip 18 yaşa 5 silah vermeye kalkması acıklı ve ancak başka niyetlerle açıklanabilecek bir çelişkidir.

CHP'nin bugünkü merkez yöneticilerinin çoğu, ortalama 25 yıldır bu ülkede siyasal İslama karşı götürülen mücadelenin başını ve akış sürecini içinden yaşamadılar. Halbuki bu çok uzun ve çetrefilli bir savaş! CHP acilen kimi temsil ettiğini ve kendi öz seçmeninin yaşam tarzlarının da "dokunulmaz" olduğunu hatırlamazsa, bu tecrübesizliğin bedeli çok ağır olacak...

Yazı Tarihi: 18.01.2011
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
CNN Türk’te yayınlanan Tarafsız Bölge programına konuk olan Bedri Baykam, Rusya’nın Ukrayna’daki katliamı naişaret ederek, Atatürkçü, solcu ve aydın kesimin tutumuna sert tepki gösterdi. Baykam,“Milyonlarca insanın yaşadığı bu korkunç olaya empati kuramıyorsanız aydındeğilsiniz!” ifadelerini kullandı.