Dünyanın öbür ucundayım. Meksika’nın Guadalajara kenti, kendi içinde fazla iddia taşımayan, biraz terkedilmiş, biraz kırık dökük bir sakin orta Amerika kenti… Hani gazetelerde rastlarız ya? “Yazarımız Güney Afrika’da olduğundan ve yazısı elimize ulaşmadığından yayınlayamıyoruz” gibi açıklamalar… Ben ömrümde tek bir gün okuyucularıma bunu söyletmedim… Yanlış anlamayın bunu söyleyene tabii ki saygım var ama ben olaya bir disiplin penceresinden bakıp böyle bir hak kullanmamaya karar verdiğim için, UPSD Genel Sekreteri Safiye Erdurak ile katılacağım Dünya Sanat Dernekleri Genel Kurulu'nun başlamasına saatler kala, uyumak yerine sizlere yazmayı tercih ediyorum
          Aslında vatandan o kadar uzakken ilginç bir şekilde insan kuş bakışı olarak ülkeye de, kendi hayatına da daha geniş açıyla bakabiliyor… İşte Türkiye’nin girdiği seçim sürecinden, gençlerimizin yarınlara nasıl baktığı, ya da halkın “umut” kavramıyla ne kadar ilgili olduğuna kadar bir dizi konu aklımda cirit atıyor.
          Seçimlerin ülkenin önünü açıp açamayacağı sorusu, tabii ki en kritik tereddütleri beraberinde getiriyor. Orada da, ne yazık ki görülen manzara şu: Ne DSP Başkanı, ne diğer küçük partileri yönetenler, ne sivil toplum kuruluşları: hiç kimse geçmiş mağlubiyetlerden bir ders çıkarmamış ve herkes delice planlar peşinde… Mesela biri kalkmış Facebook'tan “ neden oyların yalnız Osman Pamukoğlu’na verilmesi gerektiği” konusunda kompozisyonlar döktürmüş. Maalesef elimden geldiği nezakette bir fırça geçtim. Ülke uçurumun dibine gelmiş insanlar hala eksantriklik peşinde! Herkesi ikaz etmeyi görev biliyorum: Seçim gecesi yaşanacak pişmanlıkların sizlere hiçbir faydası olmayacak! O gece insanlar yalnız AKP ve CHP oylarına bakacaklar her bölgede. Bu hükümeti samimiyetle eleştiren biri, %10 barajına takılacak küçük partilere oy veremez, oyunu yırtıp atamaz! CHP tüm muhalif oyların toplanması gereken tek siyasi Partidir. Bunun dışında muhalif oyların yegane gidebilecekleri yer, seçime bağımsız giren ve bir kısmı Silivri'de bulunan adaylardır.
          Aslında bana sorsanız bu ince hesapları engelleyebilecek tek hamle, CHP'nin her türlü pazarlığı yaparak bir abi gibi solu toparlaması ve tüm muhalifleri bir şekilde bünyesine alarak seçim serüvenine girmesiydi. Bunu başarmak CHP'nin olmazsa olmaz ödevi olmalıydı… Şimdi bu makale yayınlandıktan sonra adayların kesin açıklanacağı tarihe bir haftadan az kalmış olacak. Kılıçdaroğlu ve takım arkadaşları bu mahsurları ve bölünmeleri ne ölçüde engelleyebiliyorlar, ben de bilmiyorum. (10 gündür yurtdışındayım. Seçim dedikodularını o kadar zamandır yeterince alamadığım gibi,  Akdeniz Üniversitesi’nin bana verdiği “Akdeniz Art Sanatın Tanıtımına Katkı Ödülü”nü bile almaya gidemedim, yönetim kurulumdan bir arkadaşımı yolladım) Bildiğim tek şey, bölünme kanamasının durması gerektiği! Bu kadar akılsız bir siyasi intihardan ülke hala rahatsız değilse acele olarak bir ruh doktorunun devreye girmesi gerekiyor! Tam 25 yıldır bu ülkede solun birbirini sabote etmesini önlemeye çalışıyorum…
         Bu parçalanmanın arkasında bir ideolojik sebep olduğu söylendiği zaman bu da anlaşılmaz ama hafifletici bir neden olarak görenler olabilir. Ben buna da kesinlikle hoşgörüyle bakmıyorum ama esas derdim koltuk kavgasından ülkeye bu kötülüğü yapanlar! Bazı küçük Partilerin birleşmeye yanaşmamalarının nedeni, televizyonlarda yer kapma savaşı veya sıfat yitirme korkusu! Aksini söyleyebilen var mı?
         Evvelsi hafta “aday olmama” kararı aldım. Halktan ve gençlerden aldığım büyük desteğe rağmen. Bunun derin nedenleri bende kalsın ama bunun kesinlikle “sorumluluktan kaçma” olmadığını lütfen bilin. CHP'nin bu dar kulvarda, bu süreçte Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Mehmet Haberal gibilerini aday gösterilmesini tercih ederim. 11 Nisan’da adaylar açıklandıktan sonra kimse bana gelip hayal kırıklığından söz etmesin. Aday olamayınca Partiyi kötüleyecek olanlar derhal şimdiden bıraksın! Zaten bu özürlü, ayıplı, çirkin sistemi kimse kabul edemez. Sekiz ay boyunca CHP'nin mükemmel bir tüzüğe kavuşması için yaptığımız çabaları düşündüğümde bir tuhaf oluyorum ve “lütfen bu artık son olsun” diyorum. Bu halk kendi seçtiği insanları parlamentoda görmeyi hak ediyor… Ricam herkese: Lütfen sandıkta intiharın önüne geçin ve çalışın: Eşim yanımda ve bu makalenin tıpkısını bir önceki seçimde aynı başlıkla yazdığımı iddia ediyor! Kontrol sizden! Ne yazık ki bazı şeyler çok zor değişiyor!

Yazı Tarihi: 05.04.2011
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
İş Sanat'ın, Türk sanatının ustalarıyla gerçekleştirği "Gün Işığında" programında, Bedri Baykam'la yaşamı ve sanatı üzerine konuşuyoruz.