Fenerbahçe’nin başına gelenleri analiz etmeden önce, ülkenin genel gidişatını hatırlamakta yarar var, aksi takdirde, senaryonun görkemini göz ardı etmiş oluruz!

Bildiğiniz gibi kendini Adalete ve Kalkınmaya teslim etmiş olan ülkemizde, bu nurlu doğrultuda her alanda yeni yapılanmaya gidildi. Üniversitelerimiz, yargımız, anayasamız, ordumuz, medyamız,  her biri bu yeni dönemden nasibini aldı. Türkiye maşallah gül gibi gelişiyor. Tabii bizim gibi bazı münasebetsizler bu “ileri demokrasi”  hukuk anlayışını her zaman anlayamıyor.

Mesela sanki o ünlü balkon konuşmasının verdiği “demokrasi ve helalleşme-hoşgörü” sözleri güvenilmezdi. “Nitekim” ülke o günden sonra yine meşhur kriz furyalarına yeminden başlayarak karga tulumba atıldı. Ya da sanki 2 Temmuz’da Sivas’ta 18 sene önce katledilen yakınlarını her yıl olduğu gibi anmak isteyenlere “hapis tehditli yasak” getirilerek, ülkede gerginlik bile bile tırmandırılıyor. Sanki Milli Eğitim Bakanlığı’na Ömer Dinçer getirilerek laik eğitime “game’s over” mesajı verilmiş oluyor…

İşte böyle bir “sürekli krizden beslenen” ortamda sıra spora geldi. “Fenerbahçe operasyonu” ilginçtir, aynen “Ergenekon” tarzında paketlenmiş. Medyanın baş kılavuzluğu altındaki gelişmelerde, iktidarsever gazeteler en önde. Toplu baskınlar ve polislerce başından bastırılarak (pes!) arabalara itilen yöneticiler, başkanlar, yüreği kanayan gol kralları… Hedef: Atatürk’ün kulübü olmakla övünen, “Fenerbahçe Cumhuriyeti” ve Aziz Yıldırım. Sanki onun karizması, “tek güç” olmayı kafasına koymuş birilerine dert!. Böylece yeşil sahalarda gezinenlerin kafasına bile “hay Allah, biz siyasete de bulaşmıyorduk ama, yarın sıra bize gelir mi?” sorusu girivermiş.  Milyonlarca taraftara da “sizler önce iktidarın varlığına müsamaha ettiği kullarısınız!” gerçeği hatırlatılmış oluyor!

Sanki yasanın çıkış tarihi, tam bir sipariş. Sezon ortasında oyun kuralları değişemeyeceğine göre, 14 Nisan kanunu, nasıl 2010-11 sezonunun son ayına uygulanabilir, bu soruyu ciddi olarak soran avukat yok. Yani maçın 85. dakikasında o ligi alt-üst edebilecek kanun devreye sokulmuş! Bu arada dosyada “silahlı örgüt”ten söz ediliyor, gerekçeyi anlayan yok!  Sanki sırf özel yetkili Mahkeme ve savcıları devreye sokabilmek için eklenmiş! Bak şu tesadüfe ki, Başbakan’ın işaretiyle, TFF Başkanlığı’na zaten kimsenin itiraz etmeyeceği klas bir insan, Fenerbahçeli Mehmet Ali Aydınlar getirilmiş. Sanki böylece Yıldırım sonrası diye bir şey gündeme gelirse, akla ilk gelen isim elenmiş. Aynı hamleyle, sanki Fenerbahçe hakkında “korkunç” bir karar alınırsa, işi bitirme sorumluluğu yine bir Fenerliye verilmiş olmuş! Aziz Bey, askerle yakın ve NATO ihalelerine giriyor diye midir bilinmez, AKP vekili Ş. Tayyar, operasyon başlar başlamaz, “iyi oldu böylece Ergenekon’un finans kökenlerine inilebilir” gibisinden bir yörüngeyi duyuruvermiş. Aynen, Ergenekon’da olduğu gibi, polis heyecanla “yadsınamaz olduğunu” da duyurmayı ihmal etmediği delilleri basına servis edivermiş. Yargısız infaz başlamış ve medya sayfalarında henüz ortada iddianame bile yokken Fener şimdiden ”kanaat” hükmüyle (!) küme düşürülmüş ve Avrupa liginden atılmış! Fenerbahçe’nin başına ise sanki iktidar yanlısı, M. Ülker veya bir başka işadamının getirileceği, düşen hisselerin piyasadan toplandığı konuşulmaya başlanmış! Bu arada yargı, davanın tüm süreçlerinden sonra ne karar alır, Fenerbahçe’ye telafisi mümkün olmayan zararlar verilirse, bedeli kim öder, bunlar belirsiz!

Fenerbahçe davasında gösterilen özen müthiş… Deniz Fener’i davasında 2,5 yıl sonra gözaltına alınanlar, LYS ve ÖSS yolsuzluklarında kabak gibi ortada duran ama görülemeyen deliller tarzından, laf olsun diye bir dosya oluşturulmamış. Bu olay sanki “İleri Demokrasi”(!) isteyenler için ağızlarından kaçırdıkları gibi tam bir taze Ergenekon!  Bu arada bazı ağır faturalar mevzubahis: Mesela Aziz Bey’in artık tutuklanmasıyla cezaevinde yaşayacağı stresle, sağlığını yaşamsal noktalara kadar tehdit edecek günlerin önümüzde oluşu… Ama planı yürütenler için sanki bunlar önemsiz!
Fenerbahçesiz bir ligin ekonomisi ne olur? Digitürk taahhütlerini nasıl yerine getirir? Böyle bir koca deprem olursa, sanki herkes yıkıntının altında kalacak gibi. Futbol ekonomisi % 40 küçülebilir…

Bir ciddi riski de TFF-UEFA ilişkileri taşıyor. Siyasetin futbola karışmaması konusunda şike kadar hassas olan UEFA, Türkiye’de iktidarın iki elinin de futbolun yakasına yapıştığını öğrenince sanki işler iyice karışabilir! Önümüzdeki günler çoook beklenmedik satranç hamlesine gebe…

Yazı Tarihi: 12.07.2011
Paylaş
Benzer Yazılar