Sn Erdoğan, size bu açık mektubu uğradığım bıçaklı saldırının, dünkü ilk duruşmasından sonra yazıyorum. Yanlış anlamayın, hedefim o konuyu açıp, hükümetin o saldırıyla ilgilenmemesi konusunda sitem etmek de değil, hiç anlaşamadığımız siyasi konular da değil. Ne Ergenekon, ne AB, ne Gazze, ne öğretmen atamaları… Hatta “İnsanlık Anıtı” veya sanattan da söz etmeyeceğim! Yaşama siyah-beyaz kadar farklı baktığımızı biliyoruz. Herhalde konuların yüzde 80’inde anlaşmıyoruz. Size bugün sıkışık gündemde hiçbir zaman ilk sıraya yükselemeyen, hapishanelerde tutuklu ve hükümlülerin yaşam koşulları ve sağlık sorunları konusunda yazıyorum. Hedefim bu hassas konu üzerinden polemik başlatmak değil, bazı bildiğinizi gerçekleri hatırlatmak.

Sn Başbakan, siz ülkenin ve tüm vatandaşlarınızın geleceği kadar, hapishanelerde yaşayan on binlerce insanın yaşamından sorumlusunuz. Bir banka ne kadar reklam yaparsa yapsın, gişe memurunun tutumu kadar puan alır. Bir hükümet de, döneminde istediği kadar yatırım veya gökdelen yapılsın, ancak sokaklarındaki evsizler ve hapishanelerdeki insanlarının yaşam koşulları kadar vardır. Bunu kimse değiştiremez. Bir çağdaş ülkenin demokratik seviyesi, ancak bu verilerle belli olur. “İleri demokrasi” dediğiniz ve üzerinde hiç anlaşamadığımız konuları rafa kaldırıyorum. Ama bu konu hakkında hiç kimsenin farklı bir görüşü olamaz. Şu anda çocukları, babaları, kardeşleri, hapiste ağır sağlık koşullarında ölümle pençeleşen binlerce insan, siyasi görüşleri ne olursa olsun, hükümetin gözünün içine bakıyorlar. Devlet tüm vatandaşlarına, belki en ileri ülkelerin sağlık hizmetlerini en üst seviyede veremeyebilir, ama hapishanelerde yaşayan tüm vatandaşlarının tırnak batmasından ağır kansere kadar, her sağlık durumlarından sorumludur. Vicdan sahibi ve vatandaşlarına saygılı bir devletin namusu, hücrelerde yaşayan insanların, ülkenin en zengin, en forslu, en ünlü kişilerinin aldığı tıbbi desteği alabilmesini sağlamaktır. Siz bir hapishane deneyimi geçirdiğiniz için bu vatandaşların yaşadığı ağır şartları iyi bilirsiniz. Lütfen bu mahkumlarla ve aileleriyle empati kurun.

Sn Erdoğan, hapishanelerde “yaşama tutunmaya” çalışan bu insanlar sizin yakınlarınız da olabilirdi. Yürütmenin başı, “hapishane misafirleri”nin her biriyle eşit mesafede olmaya mecburdur.  Onlar basına göre “Ergenekoncu, şeriatçı, PKK’lı,  faşist, dolandırıcı veya hırsız” olabilirler. Ama sonuçta her biri özgürlükleri ellerinden alınmış vatandaşlarınızdır. Onların rahatsızlıklarının ileri ağır safhalara geçmesini bekleyemez kimse. Şikayetleri en hızlı şekilde tıbbi müdahale olarak karşılığını bulmalıdır. Örneğin Sn Fatih Hilmioğlu’nun kanser olduğu konuşuluyorsa, lütfen onun durumunu takip ettirin. Kimsenin hastalığının ilerlemesi beklenmez. Yarın hastalansa, beni öldürmeye çalışan şahıs için de aynı talebi size iletirim. Uygarlık bunu gerektirir.

Sn Erdoğan, sık sık dini referansları siyasi söylemin içinde kendi üslubunuzda kullanıyorsunuz. Dünyada her din, insanların yaşam haklarına sahip çıkar. Her canlıda Tanrı’dan bir parça görür. Bu zor durumu yaşayan insanlar ise, somut olarak bu dünyada hükümete sığınmak durumundadırlar. Ama onların her biri dini görüşleri ile siyasi fikirlerini ayırabilen gururlu insanlardır. Zaten sizden dini veya insani merhamet değil, vatandaşlık haklarını talep etmektedirler.

AB ile görüşmelerimiz sürüyor mu, siz daha iyi bilirsiniz!. Avrupa insan Hakları Sözleşmesi’ni ezbere bilmesek de, bazı temel maddeleri hatırlayabiliriz: 2. Madde, insanların güvenliğini ve canını garanti altına alır. 3. Madde, insanlık dışı ve aşağılayıcı davranışları engeller. İnsanlığımız adına ne acıdır ki, kendi yasaları ve Avrupa insan hakları sözleşmesine imza atmış ileri ülkeler bile, hapishanelerindeki mahkumların tüm yaşam şartlarından sorumlu olmalarına rağmen AİHM tarafından ağır cezalar alabilmektedirler: Mahkumlar, muayene veya kemoterapiyi kelepçe vurulmuş olarak görmek gibi, aşağılayıcı davranışlara maruz kalabilmektedirler. Şartları Türkiye’den çok daha iyi olsa dahi, bu tespitler acı gerçektir. Yani Batı da bu ayıplardan tamamen kurtulmuş değildir.

Şaşırtın dünyayı ve Türkiye’yi Sn. Başbakan. Oy hesapsız, rövanş duygusu yaşamadan bu ayıplardan kurtarın ülkeyi. Siyasi görüşleri bir kenara kaldırarak... Siyasi düşmanlarınızın da yaşam haklarına sahip çıkın. Bu konular siyasi polemikleri açık ara sollar!  Saygılarımla… 

Yazı Tarihi: 04.10.2011
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
Aslı Öymen ile Afiş, Türkiye'de güncel sanat dendiğinde akla gelen ilk isimlerden Bedri Baykam'ı ağırladı. Aslı Öymen, Bedri Bay