CHP adaylarını açıklamaya başladığından beri Parti'nin içi fokurdamaya devam ediyor. Maalesef yıllardır ikaz ettiğimiz tavrı CHP yine gösterdi ve adayları çoğunlukla Genel Merkez atadı. Sonuç sürekli hatırlattığımız gibi, Genel Merkez önünde protesto gösterileri, istifa edip DSP'ye geçenler, küsüp Parti'yi veya siyaseti bırakanlar, içine kapanıp "Böyle nankörlük ve mantıksızlık yeryüzünde yok" diyenler... Sırayla herşeyi gördük, görmeye de devam ediyoruz.

CHP yönetimindeki değerli eski ve yeni arkadaşlarıma sormak istiyorum: Bu yaşananlar değdi mi? Ne gerek vardı? Yıllardır anlatıyoruz "Parti içi demokrasi" yi. Ayrıca soyut sözlerde kalmasın diye, bundan 3,5 yıl önce yaptığım girişimle oturduk arkadaşlarla yeni ve mükemmele yakın bir tüzük yazdık. Öyle bir tüzük ki, uygulansa, bu kavgaların kesinlikle hiç biri yaşanmayacak. Yani mesela Beşiktaş, Kadıköy, Çorum, Yatağan, Akşehir, Alanya veya Adana, neresi olursa olsun, adaylarını Genel Merkez atamayacak, o yörenin CHPli tüm üyelerinin oyuyla, ön seçim yoluyla belirlenecek! Böylece "Hakkım yendi, sağcılar Parti'yi bastı, bu adam daha dün Parti'ye girdi" gibisinden lafların hiç biri gündeme gelmeyecek. Zaten ülkenin her noktasının siyasi iç detaylarını Genel Merkez’de kim  bilebilir ki? Bir başka konu ise, hazırladığımız tüzükten yalnız “kadınlara ve gençlere kota” önerisini alan Genel Merkez, maalesef onu da ciddiyetle uygulamadı, ne kotalar dolduruldu, ne de bu isimler seçilebilecekleri yerlere yerleştirildi!

Sosyal demokrat bir parti neden hala ısrarla bu ilkel metodlarla Belediye Başkanı veya milletvekili adayı saptamak ister? Kim beslenir bu kavgalardan? Düne kadar Baykal dönemindeki uygulamalardan şikayet edenler, neden güç kendi ellerine geçince aynı hataları yaparlar? Hem de bunun partiye verdiği zarar kamu oyu önünde ayyuka çıkmışken? Evet, AKP'de böyle sorunlar fazla yaşanmıyor! Çünkü orada "tek seçici"nin yetkilerini tartışabilecek insanoğlu yok. Ama sosyal demokrat bir partiden aynı boyun eğme tavrını beklemek mümkün değil. Zaten kimsenin buna hakkı yok. Sonuçta 21. yüzyılın CHPsini hiç bir şekilde hak etmeyen bu tüzük orada durdukça, Parti'nin başı daha çoook ağrır!

Peki, CHP yönetimi belirlemeleri yaparken, bari kendi arka bahçesinin taleplerine dikkat etti mi? Ya da kamu oyuna "Bakın Başkanı değiştirdi ama kimsenin gık diyemeyeceği şu aydın ismi getirdiler" dedirtti mi? Ya da mesela Gezi'nin veya diğer irili ufaklı sosyalist partilerin hassasiyetlerini göz önünde bulundurdu mu? Solda kendisi dışında bir "rakip" oy sepeti olmasın diye özel bir itina gösterip sendikalarla, kitle örgütleriyle, İP'le, ÖDP'yle, TKP'yle, diğer partilerle görüşüp onlardan bazı temsilcileri yerleştirmek için diyaloga girdi mi? Solun "büyük abisi" olarak kendisine yakışan bunlardı... Ama ne yazık ki bunlar olmadı. Öyle şeyler yaşandı ki, sanki görevde kalmak isteyen kimi Belediye Başkanları yerine, daha iyi kimin gelebileceği hiç düşünülmeden "öylesine", birileri öyle istedi diye isimler ortaya atıldı. İsyan eden partililer, olan biteni anlamayan bir kamu oyu oluştu. Üstelik RTE ve Gökçek isimlerinin o kadar limitte kaybedilen seçimlerden sonra ortaya çıktığını hatırlarsak, CHP'nin tek bir oyu bile küçük görme hakkı olamayacağı ortaya çıkar! Özellikle bu partilerin ülke genelinde seçmenleri ciddi ölçüde etkileyecek medyada ve entellektüel dünyada güçleri olduğunun herkesçe bilinmesine rağmen.

O zaman ne yapacağız? CHP'ye kızıp oy potansiyeli küçük bir başka muhalif partiye mi oy atmak lazım? Tabii ki hayır. Gerek saydığım bu olumsuzluklar, gerek CHP'nin yaşadığı ideolojik çelişki ve kaymalar -her ne kadar bir çok muhalif seçmenin tereddüt etmesine neden oluyorsa da- şu anda üzerimizdeki AKP karanlığından kurtulmak için başka hiç bir somut alternatif yok. Bu durumda CHP'ye kızsam da kızmasam da oyumu yine ona vereceğimi biliyorum. Üstelik bu saydığım rahatsız edici durumlar karşısında CHP'ye "kerhen" oy vermek, hiç bir işe yaramıyor. Yani seçmenin şu bilinçte olabilmesi gerekecek: Hem herşeyi bilmek, hem de karanlıktan kurtulmak için bu dönemde yine yaptığı tüm hatalara rağmen AKP diktasını alt etme şansı olan parti olarak, yine de isteyerek ve bilinçle CHP'ye oy vermek! (İstisnai olarak CHP’nin güçsüz olduğu noktalarda makul bir alternatif arayarak). Belki kimilerinize zor gelebilir ama bu zoru başarmaktan başka bir ufuk, ciddi bir alternatif görünmüyor ortada! İşte bu gerçekçiliği göstermeye mecburuz. Yoksa seçim gecesi yine bilmem kaçıncı kere birinin balkon zafer konuşmasını dinlemek durumunda kalırsınız! Siz bilirsiniz!

Yazı Tarihi: 25.02.2014
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
Bedri Baykam'ın yaşamı ve anıları - Tuba Emlek ile İz Bırakanlar