Seçimler yapıldığından beri, CHP gündemi ile uğraşmaktan başka hiçbir konu işleyemez hale geldik. Başlıktan da gördüğünüz gibi yine aynı konuya devam ediyoruz. CHP tepkisel muhaliflerin özverili şekilde buluştukları ana muhalefet partisi olarak öne çıkacağına, maalesef birbirini yiyenlerin bitmez tükenmez buluşma noktası olarak algılanmaya devam ediyor. Bu konuda benim seçim sonrası kaçınılmaz şekilde, sonucu ne olursa olsun bir kurultay toplanması gerektiğini vurguladığımı biliyorsunuz. Ancak bu noktada, CHP yönetimi bu kurultayı reddettiği gibi, muhalif grup da, Kılıçdaroğlu ve kurmayları yüzünden toplumu rahatsız etmeye başlayan bir noktaya istemeden de olsa geldi. Artık şu algı oluşmaya başladı: “Birbirlerini yemekten dışarıyla ilgilenemiyorlar.”
Şimdi önümüzdeki yıl yapılacak belediye seçimleri için pozisyon kapma çalışmaları ufak ufak -ya da hızlı hızlı- başlamışken, bu konuda kapalı kapılar ardında kulisler ve pazarlıkların dumanı tütmeye başladı. CHP kendi içinde ne yaşarsa yaşasın, bir ikaz yapmaya mecburum. Aslında, ben tükenmez Kılıçdaroğlu-İnce kapışması ile kendimi meşgul edip, bu konuya girme fırsatını bir türlü bulamazken, değerli yazar dostum Işık Kansu Cumhuriyet’te bir cümle ile de olsa bu konuya geçen hafta değindi: İşte yalnız tekrar üstüne basmak, vurgulamak için değil, aynı zamanda CHP yönetim katına ve tüm CHP’li parlamenterlere ağır bir uyarı yapmak için bu yazıyı kaleme alıyorum...

İSTER KILIÇDAROĞLU EKİBİNDEN OLSUN, İSTER OLMASIN...
HİÇBİR CHP’Lİ, O MAZBATAYI HARCAYAMAZ!
Milletvekili olmak büyük bir sorumluluktur. Özverili manevi yönü ve tarihi misyonu tartışılmaz ve eşsiz bir görevdir. Bu parlamento, tarihinde, ister CHP sıralarından ister başka partilerden birçok unutulmaz milletvekili görmüştür. Atatürklü yıllardan bizlere aktarılan o göz yaşartıcı anekdotlarla yüklü parlamentonun ardından, son yarım asırda, rahmetli babam Dr. Suphi Baykam’ın kuşağından başlayarak, bugüne kadar o kürsüye çıkma şerefine nail olmuş binlerce milletvekili arasından yüzlercesi, unutulmaz izler bırakmışlardır. Çok da isim sayabilirim. Dr. Kemal Satır, İsmail Rüştü Aksal, Bülent Ecevit, Orhan Birgit, Osman Bölükbaşı, Adnan Kahveci, İsmet Sezgin, Cüneyt Canver, Ahmet Taner Kışlalı ve daha niceleri gibi...
Milletvekili olmak büyük ve yeri doldurulmaz bir nimet ve şerefse, bu görevi Atatürk’ün partisinde yapmak, daha yoğun bir sorumluluk getirir.
Ülkemiz malum 24 Haziran seçimleri ile iki aydan az bir süre önce yeni parlamentosunun vekillerini seçmiştir. Seçim tartışmaları artık geride kalmış, yoğun bir siyasi gündem Türkiye’yi dünya üzerinden çalkalamaya başlamıştır. Ekonomik krizden Avrupa ve Amerika ile yaşadığımız gerginliklere, Ortadoğu bataklığından başlayarak Türkiye’yi değişken senaryolarla tehdit eden güçlere ve daha nice iktidar kökenli yerel atışmaya kadar, onca maddi manevi çarpışmanın yaşandığı parlamentomuzda, istisnasız her muhalefet partisi milletvekiline ağır görevler düşmektedir.
Peki biz neler görüp duyuyoruz: Çeşitli CHP milletvekilleri, şimdiden işi gücü bırakmış, İstanbul’dan başlayarak Türkiye’nin değişik önemli noktalarına belediye başkanı olmak için bir yarışa soyunuyorlar! Bakın burada çok farklı isimler telaffuz ediliyor. Ama ben öncelikle kendi isimlerini deklare eden değerli dost ve partidaşlarım Gürsel Tekin, Mahmut Tanal ve Akif Hamzaçebi örneklerinden yola çıkarak bu fikri taşıyan ve yaşama geçirme hayali kuran tüm CHP’lilere sesleniyorum: Her birinize büyük bir sevgi ve saygım var. Ancak hiçbirinize böyle sorumsuz bir hareket yapma özgürlüğü tanımayacağımızı bilmenizi rica ediyorum. Hiçbir CHP milletvekilinin, partinin seçmeni, örgüt ve parlamento grubu ile alay eder gibi, henüz dün seçilmişken, bugün mazbatayı yırtıp parlamentoda elinizde bulunan o son derece saygıdeğer ana muhalefet partisi koltuğunu boşaltarak -hatta yok ederek- belediye başkanlığı seçimlerine girip kendi kitlesiyle dalga geçme hakkı yoktur! Niyeti bu olmasa bile!

ALTI OKLU “FORMA”YA SAYGININ GEREKLERİ
Lütfen yanlış anlamayın: Belediye başkanlığı adaylığına soyunan her CHP’liye sonsuz saygım ve desteğim vardır. Ancak Gürsel Tekin, Mahmut Tanal ve Akif Hamzaçebi gibi, bu kadar kısa bir süre önce yeniden parlamentoya girmiş olan arkadaşlarımızın böyle bir hakkı yoktur! Şayet farklı ve büyük bir sorumluluk noktası ve onurlu bir görev olan belediye başkan adayı olmayı düşünüyorlar idi iseler, 24 Haziran’da parlamento milletvekili seçim yarışına adımlarını atmayacaklardı! Artık çok geç! Zamanı geri alamazlar...  Şu anda milletvekilliğinden istifa etseler de, yine o koltuğu bozuk para gibi harcamış olurlar.  Buna tabii ki hakları yoktur. Çünkü bunu yaparak, Gürsel Tekin, Mahmut Tanal ve Akif Hamzaçebi, İstanbul 1. Bölge’den henüz yeni milletvekili seçildikleri için, Bu koltukları çöpe atmaya, kendi seçmenlerine “Bu adayımız seçimi kazanırsa, parlamentodan bir kişi kaybedeceğiz” dedirtmeye hiçbir hakları yoktur. İster sevgili Gürsel Tekin, ki Kurultay talep edenler arasındaydı,  ister sevgili Akif Hamzaçebi ki, bildiğiniz gibi Kılıçdaroğlu ekibindendir, ister Mahmut Tanal ki, Kılıçdaroğlu’na yakın olsa da iki kamptan birinde pek görünmez, kim olursa olsun, hiç kimseler boş yere heves etmesin! Bu makaleyle kendilerine artık tebliğ edilmiştir ki, hiç kimsenin CHP milletvekilliğini bu kadar kolay vazgeçilebilir bir görev olarak gösterme hakkı olamaz. Hiç kimsenin Türk halkının CHP’ye verdiği bir temsil koltuğunu, VE DE ÜSTÜNE, seçilse o koltuğu sonuna kadar koruyacak olan başka bir arkadaşlarının hakkını yemeye hakkı yoktur! Bunları en başından söyleyelim de, kimseler sonra “neden aleyhime bir kampanya başlatıldı, şimdi ben ne yaptım ki?” demek durumunda kalmasın... Kimse yanlış anlamasın, konu Gürsel, Hamza, mahmut, Ali, Osman, Ayşe, Fatma değildir. Konu, futbol diliyle konuşacak olursak o formaya, o armaya saygıdır. Burada da, Altı Ok’un parlamento temsiliyetine verilmesi gereken tartışmasız saygı ve önemdir. Bu Altı Ok’lu formayı giydikten 1-2 ay sonra çıkarmayı göz önüne alabilenler, anlıyoruz ki, kendi düşüncelerinde ona saygıda kusur etmeseler bile, en azından etraflıca değerlendirme yapmadan bu konuya balıklama atlayıp, bu hatalı yollara düşebilmişlerdir. Azıcık topa girip düşünseler, bu tavrın ne kadar yanlış olduğunu kendileri de gayet rahat görürler. Çünkü halkın acımasız şekilde soracağı soru ortadadır: “Madem aklında belediye başkanlığı vardı neden kalkıp parlamenter oldun?” Milletvekili seçilir seçilmez belediye başkanlığına soyunabilen hiç kimsenin buna verecek bir yanıtı olamaz. Zaten kimsenin de kendini bu kadar zor durumlara düşürüp, abartılı şekilde üzerine şimşekler çekmeye niyeti ve takati olmaması lazımdır. Hiç kimsenin, kendi sıfatlarını garantiye alırcasına, ne yardan ne serden vazgeçip, “Hepsi benim olsun, seçilemezsek, n’apalım yola parlamentoda devam ederiz, seçilirsek de bir (iki-üç-dört???) milletvekili eksik oluversin” deme lüksü de olamaz! İnsanın bunu aklına getirebilmesi için bile siyasal yaşamın ciddiyeti ve etik değerleri ile tüm ilişkisini kaybetmiş olması lazımdır. Ayrıca bir kadro grubunun tüm bir döneme kilit vururcasına, “tüm sıfatlar hep bizim ellerimizde kalsın” şeklinde bir tekel merakına girmemeleri lazımdır. Bu Belediye Başkanlığı çok içlerinde kaldıysa, bir sonraki Belediye seçimlerinden önce, Parlamentoya aday olmazlar, böylece şanslarını denerler! Ayrıca burada adını andığım sevgili dostlarım, sürekli temasta olduğum ve zaten Parti adına çok başarılı bir şekilde Milletvekilliğini sürdüren arkadaşlarımızdır. Ben zaten Parlamentodan onların eksilmesine gönlüm razı olmaz...

SON İKAZ: BU HEVESLER RAFA KALDIRILSIN, KİMSE PİŞMAN OLMASIN
Dolayısıyla parlamenter CHP’lileri ve Kılıçdaroğlu yönetimini son defa ikaz ediyorum. Kimse böyle ağır gaflara kalkışmasın, bu konuyu güzellikle rafa kaldıralım, yolumuza nezaket içinde devam edelim. Böyle bir koca hatayı aklına getirenler, ısrarcı olmadan, yol yakınken bu sevdadan vazgeçsinler! Gerek CHP kadrolarında gerek demokratik kitle örgütleri kadrolarında CHP’nin İstanbul dahil her yeri belediye başkan adayı gösterebileceği, şu anda parlamenter veya parti meclisi üyesi olmayan sayısız değerli insan vardır. (Sakın kimse kendimi tarif ettiğimi sanmasın, bu seçimlerde hiçbir sıfata talip değilim). Fakat ortada bir gerçek var ki, zaten kurultayda bir yüzleşmeye gitmekten imtina etmiş ve seçimlerde yine ağır bir darbe yemiş olan CHP’nin, bir de burada aktardığımız tarzda ek gaflarla yürüyecek hali yoktur! Şayet bu açık hatalara tevessül edenler çıkarsa, herkesin bilmesini isterim ki, ister medyadaki varlığımla, ister siyasi etkinliğimle böyle ağır bir kazayı önlemek için elimden gelen her şeyi yapacağıma ve gerekirse partinin tüm demokratik vicdanını, gençleri de ayağa kaldırarak harekete geçireceğime söz veriyorum.

Yazı Tarihi: 16.08.2018
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
CHP için Demokratik Dijital Devrim Tüzük Taslağı Basın Toplantısı