Hala Galatasaray-Fenerbahçe maçı ile boğuşuyoruz. Önce, sahada yaşananlar: Galatasaraylılar başka şeyler söylüyor, Fenerbahçeliler başka! Herkes “gerçek” konusunda kendi yorumlarında ısrarcı! Benim yorumlarımı da tereddütle okuyun, sonuçta ben de “tarafım”! Nasıl siyasette herkes “kendine demokrat” olmayı seçiyorsa, medya patronları demokrasiyi kendine göre yorumluyorlarsa, nasıl sosyal demokrat parti liderleri bile demokrasiden kaçıyorlarsa, futboldaki tavır da farklı değil! Atatürk-İnönü’den sonra, ne sağda, ne solda demokrasiyi gerçekten ilke edinen bir lider görmedim. Sporda neden farklı olalım ki?
KUROSAWA’NIN RASHOMON’U!
Bu, aklımıza Japon yönetmen Kurosawa’nın Rashomon filmini getiriyor. Ormanda bulunan bir ceset ve ölen adamın tecavüze uğramış karısı hakkında olayın şahidi olan üç kişi vardır: Bir gezgin, bir oduncu ve bir haydut... Ne var ki her biri yaşananları kendilerine göre aktarırlar. Gerçek nerede saklanmaktadır?
Konumuza dönersek, Fenerbahçe’nin ilk golü: Penaltı pozisyonunda, Valbuena’nın muhteşem ara pasında Muslera kontrolsüz şekilde kalesinden çıkıp Isla’yı biçiyor. O anda, gol pozisyonu kalkmış göründüğünden, Galatasaraylılar pozisyonun penaltı olabileceğini akıllarına bile getirmiyorlar. Ama VAR öyle düşünmüyor ve Fırat Aydınus’u ikna ediyor. Benim içim rahat. Geçen hafta Fenerbahçe-Ankaragücü maçında, Fenerbahçe aleyhine verilen tıpatıp aynı kararda hakem Hüseyin Göçek’e hak vermiştim. İyi de Galatasaraylılar neden farklı düşünüyorlar acaba?  

VALBUENA’NIN DEHASINI TACA ATMAYA ÇALIŞANLAR
İkinci Fenerbahçe golünde, yine Valbuena’nın dehası var. Fransız yıldız, kendisine 2. sınıf futbolcu muamelesi yapan Aykut Kocaman ve yok sayan Philip Cocu’nun esaretinden kurtulmanın rahatlığıyla, taç atışının peşinden topa sahip olup, Jailson’a o nefis ara pasını veriyor, top filelerde! O gol vuruşu, en az ondan 20 dakika önce Galatasaraylı Linnes’in attığı nefis şutla gelen gol kadar güzel. Fakat maçtan sonra ortalık Fatih Terim’in “Valbuena’nın asistiyle gelen 2. gol öncesi, top taca Valbuena’dan çıkmıştı” sözleriyle sarsılıyor! Tabii bunu VAR’la penaltıya gelen itirazlar takip ediyor! Bu sefer maçta çıplak gözle izlerken pek fark edemediğimiz analizlere geçiyor sıra... Net şekilde Valbuena’nın orada taç değil, zaten faul atışı yapması lazımmış! Belhanda göz göre göre Valbuena’yı düşürmek için uğraşmış! Zaten eski hakemler ekranda aynı şeyi söylüyor, ama o taç olayını, Galatasaraylılar büyüttükçe büyütüyor! Peki ben mi abartıyorum yorumlarımı? 
Bu sefer Fenerbahçeliler de Galatasaray’ın attığı 2. gol öncesi net bir şekilde topun Ozan’dan çıktığını, esasında pozisyonun korner olmadığını görüyorlar. Evet, Ozan ilk kornerden sonra bu mantıkla hızla görev yerine doğru koşuyor, bunu herkes görüyor. Yoksa bunu ben mi uyduruyorum acaba?

MAÇ SONRASI KOVALAMACA VE SAKLAMBAÇ MI OYNANDI?
Maçtan sonra yaşananlar var bir de... Saha içinde Jailson, Soldado ve Belhanda, N’Diaye, birbirlerine giriyorlar. Salt görüntülerden söz ederek konuşacağım, yorumsuz: Belhanda Soldado’nun bacak arasına diz atıyor. Yere düşünce de üzerine çıkıp ayağına basıyor. Soldado ve Belhanda koç gibi alınlarını birbirlerine dayamışlar, her an kafalar patlayabilir... Ardından Jailson Belhanda’ya tokat atıyor. Maç bittikten sonra, dostluk içinde birbirlerini kutlamaları gerekirken, birden belki 30- 40 Galatasaraylının sahaya dalıp Fenerbahçelileri linç etmeye çalışır gibi kovalamaya başladıklarını ve yakaladıklarının da boğazını sıktıklarını görüyoruz. Şimdi aynı görüntüleri, Galatasaraylılar şöyle yorumlamayı seçmişler: “İyi ama Jailson da tokat atmıştı”. “İyi ama gol de haksız taçtan gelmişti!” Ben kendi kendime diyorum ki, sahada futbolcular arasında bireysel olarak yaşananlar, hiçbir zaman toplu bir linçvari saldırı fiilinin bahanesi olamaz. İşte o anda ne fanatikliğim kalıyor, ne aydınlığım, ne de karanlığım! 

“JAİLSON TOKADI” VE SİVAS BAHANELERİ
Sonra aklıma parlamentomuz geliyor... Zavallı bir milletvekilinin ya da grubun üzerine aynı şiddet ve küfürlerle saldıran diğer sözde milletvekillerimiz... Her birinin gerekçesi var ve kafalarında tamamen haklılar! Veya en masum şekilde hakkını savunan bir kişi veya topluluğa reva görülen coplar, biber gazları ve aynı şiddet merakı! Tesadüf mü? Bir Jailson gerekçesi uydurulursa, bir Aziz Nesin bahanesi yaratılırsa, demek ki hemen bir çeşit Sivas katliamı yaratmaya hazırız! Ve o yüz kızartıcı saldırıyı dışarıdan izleyenler “ama Jailson da tokat atmıştı zaten” diyerek, gözlerini gelmekte olan katliama kapamaya hazır. Stattaki on binler de hazır, sokaklardaki yüz binler de! Biri diyor “işte bu cehennem ateşi”, diğeri diyor “oh yesinler bakim dayağı, nasıl da tokat atmıştı zaten!” Peki, Fenerbahçeli futbolcular o güruhtan kaçmayı başaramasalardı, 4-5 kişinin altında nefessiz kalıp ölselerdi, biz bugün neleri konuşuyor olacaktık? Futbolun Sivası’nı yaşamak için sahada illa ölüm mü olması lazım? Yüz kızartıcı yorumlarından utananlar olacak mı acaba, holiganizm sarhoşluklarından uyanınca? Hadi malum Hasan Şaş vakasını geçelim. Hadi Fatih Terim için “hayal kırıklığı içinde, kulaktan dolma bilgilerin dolduruşuna gelmiş olabilir” diyelim... Peki Galatasaray’ın başkanına ne diyeceğiz?

“KİNDAR” YÖNLENDİRMESİNİN KÖKENİ
Aradan 2-3 gün geçtikten sonra bir başkan nasıl kalkıp “içinizdeki kini ve nefreti saklı tutun” diyebilir? Hem de sözde Fenerbahçe başkanını ve yönetim kurulunu büyük bir dostluk gösterisiyle karşıladıktan sonra... Daha neler göreceğiz? İmam-cemaat söylemindeki ünlü örnek bu “yönetici”lerin aklına geliyor mu hiç? Yarın o kini ve nefreti içinde saklı tutan 5-10 Galatasaraylı, rakip takımdan bir taraftarı bir köşede kıstırıp linç ederlerse o başkanın istifası ne işe yarayacak? Tabii her birimiz bu konuyu dinlerken aklımıza Erdoğan’ın aynı doğrultudaki fikirleri geliyor. Cengiz acaba bu tüyler ürpertici sözleri söylerken, Erdoğan’ın, “dindar ve kindar bir nesil istiyorum” konuşması mı bilinçaltına işlemişti?  Bu yüzden mi bu ağır gafı bu kadar rahatlıkla yapabildi? Bana göre tesadüf değil. Siyaset maalesef kötü örneklerle, sporumuzu da ciddi boyutlarda yozlaştırmış durumda...
Aslında yaşanan her şey bir yana, günün en korkunç olayı, Koray Şener’e 22 yaşında statta gelen korkunç ölümüne rağmen, bu rezil kavgaların, polemiklerin, sataşmaların yaşanabilmiş ve hala yaşanıyor olması...
Şener ailesi ile ne kadar empati kursak da onların acısını tam olarak hissedemeyiz. Mekanı cennet olsun. Fenerbahçe Yönetimi ve Başkan’ın verdikleri büyük katkı ise bizlerin yüreğine değen küçük bir teselli...

               
OSMAN KAVALA NEDEN TUTUKLU?

Bugünkü yazım, “Kaç tane gerçek olabilir ve nerelere saklanıyor?” sorusu etrafında şekilleniyor. Merakla soruyorum: Osman Kavala, neden tutuklu? Hakkındaki iddianame ne zaman hazır olacak? Bir yılda neden şekillenemedi? Ömründen eksilen bu uzun dönemin bedelini kim ödeyecek? Tutukluk halinin devamı sanki otomatiğe bağlanmış... Dosyaya konan gizlilik ibaresi nedeniyle, avukatları da delilleri göremiyorlar. Bu ağır suçlamalar karşısında gerçek nerede saklanıyor ve bu bunaltıcı esrar perdesi daha ne kadar sürecek? Bu soruların yanıtını bilmek, bizlerin de vatandaş olarak hakkı!

Yazı Tarihi: 08.11.2018
Paylaş
Benzer Yazılar