Orta Doğu’da yaşananlar nefesimizi kesiyor. HAMAS’ın gerçekleştirdiği 11 Eylülvari Aksa Tufanı saldırısı, bir tarafıyla İsrail yönetiminin Filistin’i yok etme projesi için düğmeye basması adına biçilmiş kaftan oldu. Netanyahu’nun bu durumu doğal akışta kendi iç politika tahterevallisi için kullanmayı tabii ki ihmal etmedi.

 

Durumdan vazife çıkarmayı yaşam tarzları haline dönüştürmüş dünya sahnesinin büyük yıldızları hemen yine ortaya çıktılar. Sonuçta, her şeyin arkasında aslında onların olduğunun imajı bile sanki işlerine yarıyor! Dolayısıyla hemen ABD, Rusya, Avrupa ve hatta her büyük devlet, geleneksel hatlarına sadık kalarak konuya müdahil olmak istiyor.

 

Ben kahroluyorum, çünkü filler tepişirken olanlar yine çocuklara, masum sivillere oluyor. Onlarca yıldır Orta Doğu’nun petrol, su, din, toprak ve kişisel ego savaşları sürüyor. Dünyada hangisi olursa olsun, inanç manipülasyonu kadar insan beynini felç eden ve dünyayı kana bulayan başka bir konu yok! 

 

İmtihan ise Türkiye’nin çalışmadığı yerden geldi. Saldıran İsrail olsaydı, Erdoğan çok daha fazlasıyla tepki koyar, “masum” Müslümanlardan oluşan Filistin halkını bağrına basardı. Halbuki ağır saldırıya uğrayan İsrail halkı ve ordusu oldu, barış temalı bir müzik festivaline çok farklı ülkelerden gelip katılan onca insan, bir anda Gazze’den yağan roketlerin hedefi haline geldi, yüzlerce rehine dramatik bir şekilde siyasi tarihte yerini aldı. Şimdi yapabildiğimiz sadece “itidal çağrısı”, onu da şu aşamada pek dinleyen yok! 

 

CHP İSTANBUL KONGRESİ VE GÜLÜNESİ BASKILAR

8 Ekim Pazar günü gerçekleşen İstanbul İl Kongresi’nde Özgür Çelik 32 oy farkla, yarışı Cemal Canpolat’ın önünde bitirerek yeni İl Başkanı oldu. Kendisini tebrik ederken, eski Başkan Canpolat’a geçmiş olsun diyorum. 

Divan Başkanlığı için önce eski bakanlardan Ercan Karakaş düşünülmüş, ardından Çetin Soysal isminde karar kılınmış. Fakat şu şanssızlığa bakın ki, Soysal aynı zamanda listelerde de aday! Halbuki CHP kültürüne saygı duyulsa, bu göreve herkesle eşit mesafede durabilen, tarafsız bir insan getirilir! Mesela, Karakaş! Mesela, Algan Hacaloğlu! Mesela, Mustafa Özyürek! Mesela, Mustafa Kul

Peki Soysal neler yaptı: Genel Başkan aday adayı Örsan Öymen’i salonda görmezden geldi. Önce konuşturmamaya çalıştı, çok sonra konuşması için çağırırken de adaylığını saklayıp eski Parti Meclisi Üyesi olarak tanıttı. Ayrıca sürekli sözünü keserek konuşmayı bitirmesini istedi. Birçok konuşmacı ise, Soysal’ın ait olduğu listeleri dillendirmek için 30-40 dakika konuşabildiler! Muhalif duruşum ve ısrarla CHP Tüzüğü’nü şeffaf ve demokratik bir yapıya kavuşturmak için yaptığım eforlarla değişime zorlayışım Soysal’da paniğe sebep olmuş! Önce beni konuşturmamaya çalıştı, ardından da kürsüye çıkışımın altıncı dakikasından itibaren sözümü kesmeye başladı! Sergilenen, kadim CHP kültürünü öğrenememiş bir tavırdı! CHP’de kürsü özgürlüğü ve dokunulmazlığı vardır. “Divan Başkanı” bunu yok saydı! Eşitlik, adalet, demokrasi kavramlarını alenen görmezden geldi. Ben de konuşmam boyunca bu araya girmeler ve sınırlandırmalardan ötürü kongrede ifade edilmesi son derece önemli noktaların -en iyi ihtimalle- yarısını bile dile getiremedim; zamana sığmadı. Böyle bir uygulama, demokrasiye, Parti geleneklerine ve konuşmacıya saygısızlıktır. İki aday arasında oldukça yüksek voltajlı sahneler yaşandığından, havayı daha fazla germemek ve kürsüden kendisiyle açıkça bir tartışma başlatmamak için soğuk kanlılığımı koruyarak o an herhangi bir hesaplaşmaya girmedim. Ama bu tavır görmezden gelinemez, affedilemez.

 

İstanbul sonuçlarının, Kurultay’a nasıl yansıyacağını göreceğiz. Ortada çok ilginç bir durum var: Özgür Özel’in Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı nasıl bir adaylık yürüttüğünü ben çözemedim. Herhalde grup başkanvekili olduğu için kendini biraz eli kolu bağlanmış hissediyor. Kılıçdaroğlu kilit bir cümle sarf etmişti “Ben aday olmam, beni aday gösterirler.” Değerli dostum Barış Yarkadaş önceki gün belgesini de sundu ki, Hatay delegeleri toptan Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı için imza vermiş! Eh, bu kadar sıfatı bonkörce dağıtma yetkisini elinde tutarak kendi adaylığına yeşil ışık yakan bir adayın, her kurultayda bu kadar yoğun destek bulması sizce sürpriz mi? Böyle bir uygulamayla Kılıçdaroğlu, Allah uzun ömür versin, sonsuza dek başkanlığı rahatça(!) almaya devam eder!

 

SEVGİLİ HALUK…

Dün, maalesef sevgili dostum, sanatçı Haluk Akakçe’yi toprağa verdik. Sanat yaşamının en verimli döneminde, 53 yaşında kanserin tetiklediği komplikasyonlar nedeniyle aramızdan ayrıldı. Yurt içinde ve dışında etkin ses getiren önemli sergiler açtı. İlginç kişiliği, tavırları, kıyafetleri, röportajları ile büyük ilgi çekti.  

Haluk benim için ayrıca özel bir dosttu. 1993’te Bilkent Üniversitesi’nde öğrencim oldu, ele avuca sığmaz bir gençti. Muziplikleri, esprileri, yaratıcı hamleleri, ilginç yorumları ve kişiliğiyle sınıfın en dikkat çeken ismiydi! Öğrencilere zor aşıladığım “Kurallar yıkılmak için konur” söylemini hızla kavrayan ve bağımsızlığını ilan eden bir sanatçı adayıydı o zamanlar. On gün önce hazırladığım büyük bir sergi için kendisini aradığımda her zamanki güzel kalbi ile beni karşıladı ve bir randevu yapmaya karar verdik… Maalesef aynı akşam hastaneye girmesi gerekti ve bunu gerçekleştiremedik.

Sanatçıların neden son nefeslerini vermeleri gerekir, toplumun onların yarattığı boşluğu algılayabilmesi için mi? Her geçen gün bunun daha çok farkına varıyorum. Bu gerçekten bir burjua hastalığı, başka söyleyecek laf bulamıyorum. Sevgili Haluk’u çok özleyeceğiz. Arkasında evrensel değerde işler bırakmış olması tesellimiz…

Yazı Tarihi: 11.10.2023
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
Sanatçı Bedri Baykam'ın "Genel ve Çok Özel İlişkilerin Sakıncalı El Kitabı" isimli yeni kitabı için, Piramid Sanat’ta imza günü düzenlendi. Okurlarıyla buluşan sanatçı, yeni kitabını anlattı.