Gerçekten çok ilginç. Bir yandan, sanki bir genel başkan aday çokluğu konuşuluyor, diğer yandan ismi geçen kişilerin hiçbiri “Ben adayım” demiyor! 

Kılıçdaroğlu diyor ki, “Ben zaten aday olmam, beni aday gösterirler.” Bunun ne Parti’de ne de Türkçede karşılığı yok.Bence aday olmak istemeyen birini salt onun delegeleri kalkıp aday göstermemeli! CHP Genel Başkanlığı, birilerinin birinin yan cebine koyabileceği bir sıfat değildir. Bu sıfat, sorumluluğu isteyen ve hem kalbinin hem beyninin merkezine koyanların olmalıdır ancak

İmamoğlu’na gelirsek, kendisi de doğal akışta CHP Genel Başkanı olmayı istediğini açıkça gösteriyor. Ancak Kılıçdaroğlu’nun “İstanbul Belediye Başkanlığı’nı bırakamayız” sözlerinin aksini söylemek de pek mümkün değil. Muhalefet cumhurbaşkanlığını ve parlamentonunçoğunluğunu kaybettikten sonra bir de Türkiye’nin en büyük kentinin bir numaralı koltuğunu seçimlerden önce AKP’ye teslim edemez, etmemeli! 

Diğer isim Özgür Özel… Kılıçdaroğlu, onun da aday olabilmesi için Grup Başkanlığı’ndan çekilmesi gerektiğini söylüyor ve evet, bu cümlenin de bir mantığı var! 

Peki o zaman Sayın Kılıçdaroğlu’nun dönüp kendidurumuna da bakması gerekmez mi? Parti’nin içinde sayısız sıfatı istediği gibi dağıtma hakkını elinde mahfuz tutan bir “Genel Başkan adayı”nın, bugünkü şartlarda abartılı bir haksız rekabetin parçası olduğunu kim inkâredebilir?

Sonuçta sanki adaylığı konuşulan herkes, henüz adaylıklarını bile açıklamamışken, parti içi dinamiklerden doğrudan destek görüp kendisini başkanlığa taşımalarını istiyor. Ama hayat bu kadar kolay ve “pratik” olamıyor her zaman!

 

FARKLI BİR GENEL BAŞKAN PROFİLİNİ GÖZE ALABİLMEK!

Kamuoyu olaya daha düz ve pratik bakıyor. “Kılıçdaroğlu neden istifa etmiyor ki? Daha genç, heyecan verecek biri gelsin, Türkiye yürüsün.” Biliyorsunuz ki, başarısız liderlerin istifa etme alışkanlığı olan bir ülkede yaşamıyoruz. Çünkü güç dağıtma sepeti onlarda olduğu için, yakın çevreleri de “Sayın Başkan sizde hiçbir suç yok, siz lütfen koltuğunuzda oturmaya devam edin. Ülkemizin size ihtiyacı var” diyerek, kendisineenerji akıtmaya devam ediyorlar.

Öncelikli konumuz Sayın Kılıçdaroğlu’nun istifasının talep edilmesi değil, CHP’nin genel başkanını demokratik yollarla seçebileceği bir tüzüğe geçiş yapmak… CHP Genel Başkanı’nın Parti’deki yüksek sıfatlı insanların tamamını atayan “tek seçici” olarak tanımlamak yerine, kitle örgütleri,gençler, kadınlar, halk kesimleri ile devamlı irtibatta kalarak çalışan profilde bir lider olması… Mesela Demokratik Dijital Devrim Tüzüğü’ne geçiş ile Parti’nin üye sayısı belki 1.200.000’den 12 milyona çıkıp AKP’yi yakalayabilir ya da geçebilir. Ama bunun gerçekleşmesi için bu büyük hareketlenmeyi hedefleyecek bir başkan lazım! Parti’nin kapılarının açılmasından korkmayan, gücü halka dağıtmayı gerçekten isteyen bir başkan profili lazım!

 

İDEOLOJİK SAVRULMA 

Geçen gün Tele1’de “18 dakika” programını izliyordum.Değerli gazetecilerimiz Merdan Yanardağ ve Emre Kongar arasındaki sohbette ilginç şeyler duydum. Mealen şunlarkonuşuluyordu: “Bazı gazeteciler kendilerine Kılıçdaroğlu’nuistifa ettirmeyi hedef koymuşlar. Parti’yi adeta imha etmeye çalışıyorlar. %48’lik muhalefeti dağıtmakla meşgulsünüz!Halbuki ortada bir ideolojik tartışma da yok bir siyasal gerekçe de yok!” 

Öncelikle, ortada %48’lik homojen bir muhalefet yok. Zatenbildiğiniz gibi 6’lı Masa dağıldı gitti. İYİ Parti de, eski Refahlılar, AKP’liler de gitti. Ayrıca %48’lik muhalefet oyu biliyorsunuz çok farklı partilerin bir araya gelmesindenoluşuyor. CHP’nin oyu bunun içinde belki %22 veya 23.

Yanardağ “ortada ideolojik tartışma yok” diyor, ama hemen arkasından kendisi de Parti’nin sağa savrulduğunu söylüyor! Dolayısıyla ideolojik bir tartışma yok nasıl denebilir ki? Parti maalesef neredeyse solcuları ve Kemalistleri dışlamak üzere bir strateji izlemeye ant içmiş!Sürekli sağ kesimle ve aşırı sağcılarla bir helalleşmeden bahsediliyor, ben de soruyorum CHP’ye: Atatürkçülerle ve solcularla helalleşmeyi ne zaman düşünüyorsunuz? Yıllardır Atatürkçü eylemci ve düşünürleri dışlıyorsunuz, halbuki seçmen tabanınızın %88’i Kemalist! Bu normal mi? Ayrıca “ortada siyasal gerekçe yok” deniyor. Halbuki parti içi demokrasinin yokluğu artık ayyuka çıkmış, CHP tek adam kararlarına mahkûm edilmiş.

 

ABDÜLLATİF ŞENER VAKASINA ŞAŞIRDIK MI?

Bu eleştirilerin somutlaştırmak için yalnız geçen haftaTürkiye’ye küçük bir deprem yaşatan Abdüllatif Şener vakasına bakmak yeterli. Öncelikle CHP kurmaylarına soruyorum, niye şaşırdınız Şener olayına? Ne bekliyordunuz? Şener gibi ithal vekillerin Atatürkçüler gibi başlarına ne gelirse gelsin ya da hangi haksızlığa uğrarlarsa uğrasınlarpartide kalmaya ve mücadele etmeye devam mı edeceklerini sanıyordunuz? Şaşarım aklınıza! Kim bilir listelerinizden seçtirdiğiniz 37 milletvekili ile beraber daha neler gelecek başımıza! Aydın, Atatürkçü, çağdaş, laik, demokrat milletvekili profilinde insan mı bulamadınız? 

Milletvekillerimiz arasında toplum içinde Atatürkçü eylemcilikleri ve kalemleriyle bilinen isimler olmadığı gibi sendikacı da yok, sanatçı da yok, yazar da yok... Bilmem anlatabildim mi? Bu nasıl bir sosyal demokrat parti?

Sonra başka gazeteciler diyor ki, “İyi ama Kılıçdaroğlu da böyle yaparak partinin seçmen tabanını merkeze ve özellikle sağa doğru genişletti.” Peki o zaman nasıl oldu da bu büyük açılımlarla, hem de Davutoğlu, Babacan ve Karamollaoğlu’nun da varlığına rağmen CHP %30 veya 40 alamadı ve yine %23 civarına hapsoldu?

Lütfen kimse CHP’ye iyilik yapacağım diye lideri korumak adına, birbiriyle çelişkili mantıklar yürütmesin. Halkın %80’inin gündemi CHP’de lider değişikliği ise, herhaldegazeteciler de toplumun bu nabzını göz ardı edemezler ve bahsetmeliler.

Buna rağmen ben hiçbir şekilde “Kılıçdaroğlu istifa etsin”filan demiyorum. Dediğim tek şey şu: Kılıçdaroğlu tüzüğüdeğiştirsin, kendisi de aday olmak istiyorsa kendini üyelereteslim ederek onlara hiçbir ayrıcalıklı sıfat veya“mükafatlar” dağıtmadan adaylığını sürdürsün ve gerçek“gizli oy açık tasnif” oylamasında lider seçilirse de liderliğine devam etsin. Ama artık var olan yöntemlerle,anlamsız ve çelişki dolu, gizli oy kuralıyla alakası kalmamış genel başkan seçimleri silsilesine bir son verelim!

Yazı Tarihi: 22.06.2023
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
İstanbul Kartal'da gerçekleştirilen ‘Dünya Sanat Günü" kutlamaları pek çok etkinliğe sahne oldu. Sanat Sokağı’ndaki etkinliklerde çeşitli şiir dinletileri, animasyonlar, atölyeler ve çocuk aktiviteleri gerçekleştirildi. Oluşturulan barış duvarına sanatçılar ve çocuklar boyalarla el izlerini bıraktılar. Birçok sanatçının eserleriyle katıldığı etkinliğe; Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel ile Bedri Baykam da katıldı. Rus ve Türk sanatçılardan oluşan müzik band'i Grup Barış, verdikleri konserde şarkılarıyla tüm dünyaya barış mesajı yolladılar.