Üst üste bakıyorum, izliyorum benzer anlarda geçmişimi düşünüyorum, genel Türk kültürünü düşünüyorum; siyasi kültürü, şans oyunları kültürünü… Sonra bütün bunlar yetmiyor çocukluk kültürümü, mahalle kültürünü gözden geçiriyorum, kahve kültürünü gözden geçiriyorum, olmuyor, olmuyor, olmuyor hiçbir yere oturmuyor!!!!

Cumhurbaşkanı adaylarının birleşlik oy pusulası sıralamasında Erdoğan’ın ilk sırada seçildiği 1 Nisan’da gerçekleşen sözde kura çekiminden bahsediyorum. Siz ömrünüzde kumar kâğıtlarının karıştırılmadan dağıtıldığını gördünüz mü? Ve tavlada zarların çalkalanmadan adeta oturtularak dümdüz atılıverdiğini… Veya dönmeyen rulet masasına topun yerleştirildiğini? Türkiyenin geleceğini ilgilendiren dev bir seçimin en hayati anlarından birinde, oy pusulasında adayların yeri saptanırken, fanustaki topları karıştıracak bir insan, bir hostes, bir görevli, bir çocuk, bir hava üfleyecek hortum bulunamadı da, biz o trajikomik sahneyi izlemek durumunda mı kaldık? Kura anının videosunu izlerken yaşadığım şaşkınlığı tarif etmem mümkün değil. Önce yeni YSK Başkanı Ahmet Yener, kırmızı topları çalkalamadan fanusa dikkatlice eğilip, hedefe kilitlenerek gözüne kestirdiği topu eline alıyor ve içinden şansa Recep Tayyip Erdoğan çıkıyor! Sonra sıra onun kaç numaraya oturacağını saptamak üzere sarı toplara geliyor, o toplar da özellikle “insicamı bozulmadan” yavaş hareketlerle başka birinin önüne gidiyor. O zat da aynı sükunetle karıştırmadan bir küçük top seçiyor ve ne çıkıyor topun içinden? Ceeee: 1 numara. Böylece bu sorun en başından, en güzel şekilde hallediliyor ve gerisi fasaryaaa! İnsanlar mesela Milli Piyango çekilişinde olayın böyle yürütüldüğünü görseler yeri göğü inletirler; ama konu seçim olunca “işi şansa bırakmak istemeyenler”(!) süt dökmüş kedi gibiler maşallah.

AKLIMIZLA ALAY EDİLİRKEN BU SÜKUNET NEDEN?!

Böyle bir saçmalık olamaz. Kim kiminle dalga geçiyor? Sözüm aynı zamanda muhalefete! Cumhurbaşkanlarının oy pusulasındaki yerinin seçimi esnasında, o ortamda partilerin temsilcisi yok mu? O anda hepsi uyuyor mu? “Bir dakika yahu kura toplarını karıştırmayı unuttunuz!” diyecek bir yiğit yok mu orada? O anda alay edilen sadece bütün diğer adaylar ve partiler değil, milyonlarca yurttaşımız! Ama benim asıl şaşkınlığım adaylara ve partilerine yönelik! Gözümüzün içinde baka baka yapılan şu tertibi, bu kadar mı umursamıyorsunuz? Niye yeri görü inletmediniz? Bir diğer şaşkınlığımda basına: Özür dilerim sizler neden uyudunuz? Birinci sırada bir adayın gelmesi çok mu önemsiz? Veya bu kurayı çok mu normal buldunuz?  Hangi gerekçeyle sekiz sütun manşetler atarak konunun üstüne gitmediniz? Yoksa bunu tek acayip bulan ben miyim? Yoksa bu seçimlerde zaten hiçbir katakulli olmaz diye içiniz çok mu rahat? Mesela, şu hangi akla hizmet rafa kaldırıldığı bilinmeyen(!) seçim mürekkebi uygulaması, neden her defasında bizler köşelerimizden yaygara koparmamıza rağmen ancak iş işten geçtikten sonra gündeme getiriliyor? Yani zaman aktıktan ve olaylar döndürülemez noktaya geldikten sonra! O mürekkepli parmaktan daha iyi bir formül bileniniz var mı mükerrer oyları engellemek için? Benim yok! Aylardır sabah-akşam buluşan muhalif liderlerimiz neden bunu bangır bangır ana konularından biri yapmadılar? Onlar da mı bu kadar total  güven içinde yaşıyorlar sandık sürecinin akıbeti hakkında?

Şu noktada hakkaniyetle ve ciddiyetle değerlendirmemiz gereken bir soru var: Muhalefet partileri arasındaki diyalog ne kadar sağlıklı ve işlevsel? Ben yanıtlayayım; olması gereken noktada değil. Hiç değil! Bizler muhalefet olarak bu seçimde sonucun, artık Cumhuriyet’in 100. yılına yakışır şekilde gerçekleşmesini istiyoruz. Bunun için de, seçimden sonra geriye baktığımızda “nerelerde hata yaptık” muhasebesine mecbur kalınmamasını diliyorum. Bu da şu gerekliliği doğuruyor: bugün sürecin içinden geçerken yapılmakta olan hataları veya diyalog kopukluklarını önden deşifre etmek ve acilen bertaraf etmek! 

(Burada detaylara girmeyeceğim.)

 

RIFAT SERDAROĞLU’NUN IKAZLARI

Memleket Partisi’nin, bugünün siyasi gerçekliğine rağmen kendini konumlandırdığı pozisyonu ve yakın geçmişte solun ayrışmasının Türkiye’ye ödettiği faturaları yok sayan tavrını eleştiriyoruz; ama bir de madalyonun diğer yüzü var. Memleket Partisi gerçeğini görüp kaale alarak, hangi yapıcı diyalog, uzlaşma veya işbirliği planlarıyla kendilerine gidildi? Veya diğer muhalefet partileri… Altılı Masa, Emek ve Özgürlük İttifakı dışında aday çıkarmayacağını söyleyen hangi başka partilerle nitelikli bir temas stratejisi gerçekleştirdi? Bunları neden soruyorum. Çünkü oyu 0.3 olan bir partiyi bile hiç kimsenin küçümseme hakkı yok. Peki kim bunun farkında? Erdoğan bunun çok farkında! O nedenle HÜDAPAR’a da gidiyor, başka küçük partilere de… Evet bu hamlelerin altında anketlere baktıklarında yaşadıkları çaresizlik duygusu da var iktidar kanadının. Peki onlar bu matematiklere kafa yorarken, zaten sandık güvenliği konusunda teyakkuz içinde olması gereken diğer muhalefet partileri ne yapıyor? 

Bakın mesela bu seçimlerin gidişatı ve sonucu hakkında en duyarlı yazıları yazan, hatta beyin fırtınalarını panik atak seviyesinde toplumla paylaşan en kararlı siyasetçi Rifat Serdaroğlu

“AKP OY KAYDIRIR MI?” başlıklı son makalesinden bazı bölümleri sizinle paylaşmaya ihtiyacım var:

AKP, 2002 seçimlerinden sonra  girdiği her yerel ve genel seçimde, referandumda oy aktarması yapmıştır.
DOĞRU Parti olarak biz bu haksızlığı daha önce kanıtlamıştık! 07 Haziran 2015 Genel Seçimleri ile,  başımıza bu günkü ucube sistemi bela eden 16 Nisan 2017 Referandum sonuçlarını karşılaştırdık. Tablo o kadar açıktı ki, muhalefet partileri neden itiraz etmediler, neden Milli İradenin saptırılması karşısında, TBMM
yi terk edip dünyayı ayağa kaldırmadılar, anlayamadık?
Oy aktarması 17 İl ve 104 İlçede yapılmıştı. 17 İlden 4’ü (Diyarbakır-Şanlıurfa-Mardin-Van) Büyükşehir idi. Buradaki her sandığı teker-teker inceledik ve yaklaşık 2 Milyon Oy
un aktarıldığını tespit ettik.
YSK
da, YASAYI çiğneyerek 2,5 Milyon mühürsüz zarfı, oy verme işlemi devam ederken geçerli saydı.
HAYIR çıkan referandum sonucu, haksızlıkla EVET olarak değişmişti.
Erdoğan’ın üçüncü kez CB Adayı olması ve YSK
nın bunu kabul etmesi ise, AKPnin oy kaydırmasını “Toptan Seçim Kaydırması” seviyesine çıkartmıştır.
Umarım AKP üst yetkilileri bu yazıdan dolayı bize yine dava açarlarda, mahkemede kanıtlayacağımız haksızlıkları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kesin delil olarak sunarız…
Bu seçimde üç ‘KARA DELİK’ VAR.
Birincisi, Seçime ‘Yeni Seçim Yasası’ ile gitmek. Bu bir Anayasayı İhlal suçu oluşturur ki, bu suçun cezası TCK Md 309
a göre ‘Ömür Boyu Ağırlaştırılmış Hapistir.’
İkincisi, Doğu ve Güneydoğudaki 17 İlde (11 İl
i kapsayan deprem bölgesi dahil), Bahçeli-Soylu işbirliği ile atanan Kayyımların, devlet güçlerini kullanarak, oy devşirmesi yapacaklarıdır.
Üçüncüsü, SECSİS denen seçim sistemi hakkında Bilgisayar Mühendislerinin verdikleri raporda belirttikleri, sistemin güvenilmez olduğu, veri kaydırmasına ve müdahaleye açık olmasıdır.
En büyük felaket ise seçim güvenliğinin, Süleyman Soylu ile Bekir Bozdağ’a emanet edilmesidir.
Bu ikilinin ‘Allah Birdir” demelerine kimse inanmaz.’

Serdaroğlu daha sonra Erdoğan’a şu sözleri söylüyor:
İnançlarınızın gereklerini yerine getirmek sizi inançlı yapabilir ama asla ahlaklı yapmaz! Ahlaklı olmak için önce adaletli olmalısınız. Ne kadar inançlı olursanız olun, adaletli değilseniz ahlaklı olamazsınız.
İnançlı- Adaletli- Ahlaklı iseniz, partinize oy kaydırmayı, Anayasayı çiğnemeyi, hakkınız olmayan koltuğa oturmayı nasıl kabullenebiliyorsunuz?”

Şimdi muhalefete bir başka sorum var: Rifat Serdaroğlu ile temasta mısınız? Hiç kimsenin kendisini hafife alma hakkı olmadığını herhalde biliyorsunuz. Bu noktada, kaleme aldıklarının da ne kadar kıymetli olduğunu gözardı etmemenizi tavsiye ederim. 

 

DİĞER MANİPÜLASYON TEHLİKELERİ

Bunlar dışında oy güvenliği açısından gündeme getirilen, Afganistan, Belarus, Brezilya, Estonya, Fas, Karadağ, Kore Cumhuriyeti, Libya, Litvanya, Malezya, Nijerya, Pakistan, Portekiz, Slovakya ve Tanzanya olmak üzere toplam 15 ülkede apar topar açılan yeni konsolosluklarda kullanılacak oylar, hangi statüyle vatandaşlığa geçtiği şaibeli ve sayısı kestirilemeyen kimi Suriyelilerin kullanacağı oylar, deprem bölgesindeki kayıtlı seçmenlerin yaşanan belirsizlikler içersinde o bölgede kullanacağı veya kullanamayacağı oylar, insanların sürekli şikayetlerini ortaya döktüğü kağıt üzerinde hanelerine “monte edilen” hayali komşularının, yani esasında orada oturmayan sahte seçmenlerin kullanacağı oylar… Bunların her biri ayrı ayrı seçim sonucunu değiştirebilecek milyonlarca oya tekabül eden, tartışmaya açık gri ve tehlikeli bölgeler. 

Şimdi size bir de Ataşehir’de yaşadıklarını panik içinde aktaran bir hanımefendinin ses kaydının deşifresini dinletmek istiyorum:

Arkadaşlar ben çıldırmak üzereyim. Muhtarlığa gittik, binamızdaki dört tane adamı attıramıyoruz. Çünkü bizim binaya 9909 koduyla sanki kapıcı görevlisiymiş gibi, yani bina görevlisiymiş gibi kayıt yapmışlar bu dört kişiyi. Oysaki bizim binamızda kapıcı dairesi ya da görevlisi yok. Zaten müstakil bina. Şimdi Ataşehirdeki İlçe Seçim Kuruluna gittik. İlçe Seçim Kurulu da diyor ki ‘Sizin dairenizde olsa ben bu şikayetinizi işleme alırım ama sizin dairenizde olmadığı için alamıyorum.’ E diğer dairelerden kim gelsin dediğimizde diğer dairelerden de alamıyorum çünkü o dairelerde de kayıtlı değil diyorlar. Burada hayali olarak bir 4 kişi üretilmiş ve hayali olarak apartmanda bir kapıcı dairesi yaratılmış. Biz İlçe Seçim Kurulundayken inanın 10 dakikada bir sürü insan geldi akın akın hepsi aynı durumda. Ve hatta bir aile ‘bizi kendi tapulu dairemizden atmışlar, biz yokuz, yerimize bir sürü insan koymuşlar’ diyor. ‘Onlar seçmen olarak görülüyor, hatta tapudan da kayıt silinmiş görünüyor. Çıldırma noktasındayız, aklımızı yitirdik’ diyor. Ataşehirde sitede oturan biri. Yani sabahtan beri bir sürü insan gelmiş, bu seçimi de böyle alacaklar herhalde.”

Ben burada sözlerimi bir muhalif yazar olarak değil, bir sorumlulu, duyarlı ve kaygı yaşayan bir yurttaş olarak bitirmek istiyorum. Bunlar gibi dört koldan bizi kuşatan reel istihbaratlar üzerinden, içinde bulunduğumuz seçim sürecinde muhtelif katakullilerle sandık güvenliğinin tehlikeye girmesi konusunda muhalefet ne yapıyor? Peki ya iktidar ne yapıyor? Ben iktidar kanadına da sesleniyorum: Bütün bunlar gerçek dışı ve haksız eleştiri veya kaygı ise, o zaman buyrun her şeyin doğrusunu açıklayın, sorumluluk alın! Hakkımızda bunları nasıl düşünebilirler, nasıl söyleyebilirler?” demek yetmez. 

2023 yılında seçime koşarken işte ana gündemlerimiz bunlar sevgili okuyucular…

Tabii ki sizlere de “Oy ve Ötesi”ne de, kısacası hakkaniyetten yana duran her duyarlı yurttaşa da büyük sorumluluk düşüyor! Tanrı  yardımcımız olsun, dürüstlük kazansın!

Yazı Tarihi: 06.04.2023
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
Akılda Kalan'ın ikinci bölümünde, iki yaşında başladığı resim sanatını; dünyanın yüzlerce şehrini dolaşan sergilerini; yazarlık serüvenini; tenis kortlarındaki günlerini; ışıltılarla dolu sanat yıllarını ve çok daha fazlasını Veyis Ateş soruyor, Ressam-Yazar Bedri Baykam yanıtlıyor.