Hadi diyelim ki, bu sefer çıkan doğalgaz rezervleri bir seçim propagandası değildi ve farz edelim Türkiye bu durumu en güzel şekilde adım adım kendi aktifine geçirecek, dünyayı kendine hayran bırakacak! Karadeniz, Filyos’ta kurulan doğalgaz tesisini, denizin yedi kat dibinden on binlerce boruyla çıkarılan süper kalitedeki gazı, bunun bir trilyon dolar olduğu iddia edilen maddi değerini tüm ülke yaza-söyleye bitiremiyor!

Normal şartlarda ülkenizde yaşanan bu gelişmelerle gurur duymanız beklenir. Ama ben maalesef hepimizin bildiği ve yakından izlediği onca çelişkiyi düşününce, bunları kaldıramıyorum. Enerji rezerviyle bölgesel bir güç olma keyfini yaşamak isteyen bir ülkede, milyonlarca ailenin yaşadığı geçim sıkıntısı halihazırda büyük bir gerçeklik olarak karşımızdayken bir de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni tehdit eden “ahmak davası” gibi bir hukuk küfesi sırtında duramaz! (Bu satırları yazarken Ekrem İmamoğlu’nun iki saat süren muhteşem basın toplantısını izliyorum ve içim sızlıyor) Mesela böyle bir ileri ülkenin tüm ihaleleri şeffaf olur, kimse bu konuda ağzını açamaz! Böyle bir ülkede gençler sosyal medyada yazdıkları iki eleştirinin ardından “Acaba beni saat kaçta gelip alacaklar” diye paranoyalara girmez! 

Ve hepsinden önemlisi böyle bir ülkenin hapishanelerinde, aşağıda okuyacağınız satırlardaki üzücü ötesi dramlar yaşanmaz! 

Burada okuyacaklarınız, bana hapishanelerden ulaştırılan onlarca, yüzlerce mektuptan derlenmiş, bazı acı feryatların, iddiaların özetleri… Bugün sizinle paylaştıklarım dışında, hazır bekleyen yürek sarsıcı başka şikayetler de var. Fırsat buldukça onların da sesini duyuracağım, ilerleyen haftalarda!

Bu ülkenin hapishaneleri bu durumdayken ne spor başarılarımızın ne ekonomik göstergelerimizin ne de mutluluk arayışlarımızın üç kuruşluk değeri olabilir!

 

Cihan Kösedağ

Marmara Hapishanesi, 26.09.2022 

Yeni adli yılın başlamasıyla beraber yargılamalar da başladı. Binlerce insan hakim karşısına çıkacak. Ve tiyatro yine başlayacak. Hakim ve savcılar hukuksuzca sahte dijital materyaller ve kim olduğu belirsiz gizli tanıkları araç olarak kullanmaya devam ediyorlar. Siz de tanık olmuşsunuzdur; bazen bakıyorsunuz gizli tanık bir polis, bazen de dosyayı hazırlayan bir savcı oluyor ya da yalanlarını ezberledikleri bir iftiracı… Öne sürülen tüm iddiaları hukuki olarak çürütseniz de, tutukluluk süreniz az görülebildiğinden ve üzerinize atılı iftiranın “büyüklüğünden” dolayı sizi tahliye etmezler. Mesela bahsedilen süreçte hapiste olduğunuzu belgesiyle sunarsınız, yine de dikkate almazlar. Demokratik eylemlere katıldığınız için, hakkınızı aradığınız için tutuklanır, örgüt üyeliğinden yargılanırsınız; bir de üstüne fol yok yumurta yokken örgüt üyesi olmadığınızı, yani olmayan bir şeyi ispatlamanızı isterler. “Terör” kavramının ne kadar genişletildiğini biliyorsunuz. Kendileri gibi düşünmeyen herkese terörist diyorlar. Ve yarattıkları adaletsizliklere karşı sesini çıkaranları terörden yargılıyorlar. Halbuki ekonomide, sağlıkta, eğitimde, yargıda “terör” estiren onlardır. Kendi suçlarının üzerini örtmek için terör demagojisi yapıyorlar. Bugün bağımsız yargının esemesi okunmuyor talimatla çalışmayan hakim ve savcılar hemen görevden alınıyorlar. Dijital materyal dedikleri, bugün kendilerinin hazırlayıp deli diye koydukları belgelerdir. Bulurlarsa örgüt üyesi dedikleri etkin pişmanlıktan yararlanmış, canını kurtarma derdinde bir iftiracı yorumla hatırlar. Bulamazlarsa “öyle düşünüyoruz” diyerek kendileri yorumlarlar. Buna karşın bizim net olarak ortaya koyduğumuz deliller hiç ciddiye alınmaz. İktidar “savunmayı” böyle öldürüyor.

 

Mehmet Boğatekin 

Balıkesir T Tipi Hapishane, 21.06.2021

Bugün koli için çağırdıklarında bir sürprizle karşılaştım. Bana kitaplarımızdan yollamışsınız. Sayfalar arasında yazdığınız mektuba gözüm ilişti ama okuyamadım. Kitapların verilmesini bekleyeceğim. Belki biliyorsunuzdur; geçen yıl çıkan genelgeden sonra hapishanelere gönderilen kitaplar, tutuklulara “hediyelik eşya” kategorisinde veriliyor. Hediyelik eşyalar ise, sadece doğum günlerinde, yılbaşında ve dini bayramlarda veriliyor. Doğum günüm geçtiği için gelecek Kurban Bayramı’nı bekleyeceğim. Bu durumda gecikme olmaması için kitaplar henüz elime ulaşmadan yazıyorum.

 

Mehmet Boğatekin

Balıkesir T Tipi Hapishane, 13.07.2021

Gönderdiğiniz dergi ve kitapların ulaştığını, ancak henüz elime geçmediğini, incelendikten sonra bayram arifesinde verileceğini belirtmiştim; ancak bugün öğrendiğim kadarıyla kitaplar dergi kategorisinde kaydedildiği için ve dergiler de geçen yıl çıkarılan genelgeye göre içeri verilmesi yasaklandığı için, sanırım elime ulaşmayacak. İtirazımı idareye ilettim: içlerinden bazılarının sanat kitabı kategorisinde olduğunu, en azından onların verilmesini talep ettim. Henüz bir cevap alabilmiş değilim. Sizi habersiz bırakmamak için bu kısa mektubu yazmaya karar verdim kitaplar elime ulaşmamış bile olsa zahmetinizden dolayı teşekkürlerimi belirtiyorum. 20 yıl önce gönderdikleriniz elime ulaşmıştı ama şimdi verilmiyor.

 

Emrah Doğan 

Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi, 11.10.22

Hapishanelerde yaşadığımız hak gaspları için, hasta tutsakların serbest bırakılması için, adil yargılanma hakkı için, açlığımızla fiilen direniyoruz. Bugün sohbet hakkımızın uygulanması, hasta tutsakların serbest bırakılması, adil yargılanma hakkının engellenmemesi için arkadaşlarımız ölüm orucundadır (Bedri Baykam notu: Bahsi geçen ölüm orucu sonlandırıldı). Bizler de Bolu F Tipi hapishanesinde aynı talepler doğrultusunda hak gaspına karşı direniyor, adalet istiyor, haklarımızın uygulanmasını istiyoruz. 2020 yılı Mart’ında salgın nedeniyle Adalet Bakanlığı tarafından ertelenen “sohbet hakkı” Bakanlık talimatıyla 2022 yılı Mayıs ayında yeniden uygulanmaya başlandı. Bolu F Tipi haricindeki hapishanelerde arkadaşlarımız sohbete çıkmaktadırlar. 45/1 No’lu Sohbet Genelgesi, 22 Ocak 2007’de 7 yıl süren, 122 arkadaşımızın can verdiği ölüm orucu direnişi sonucunda yayınlandı. Bu genelgede haftada 10 kişi 10 saat sohbete çıkarılacak denildi. Yayınlandığı günden bugüne, bu genelge uygulanırken bugün Bolu F Tipi’nde Bakanlık talimatıyla uygulanmıyor. 122 arkadaşımızla can bedeli kazandığımız sohbet hakkı yok sayılıyor. Oysa aynı Bolu F Tipi’nde bizler 2020 yılı Mart ayı (salgın hastalık) öncesinde haftada 10 kişi 10 saat sohbete çıkıyorduk. Şimdi Mayıs 2022’den bugüne sohbete çıkarılmamamızın tek bir açıklaması vardır: Sohbet hakkımız keyfi olarak yok edilmek isteniyor, tecrit ağırlaştırılıyor. Biz 122 arkadaşımızın canı pahasına kazandığımız sohbet hakkımızın uygulanması için direniyoruz, Direnmeye de devam edeceğiz. 

Bolu F Tipi’nde yaklaşık olarak bir buçuk yıl öncesine kadar Halk Okulu dergimiz verilirken keyfi olarak verilmemeye başlanmış, yayın hakkımız engellenmiştir. Biz kitaplarımız, dergilerimiz için de direnmeye devam ediyoruz. Üç kişilik arkadaş ziyaretçilerimiz, Bolu Emniyet Müdürü ve cezaevi idaresinin keyfi kararlarıyla, soyut güvenlik gerekçeleriyle engellenmektedir. Başka hapishanelerde böyle bir sorun yokken Bolu F Tipi idaresi yine keyfiyette sınır tanımamaktadır. Herhangi bir mahkemece hakkında hüküm verilmediği halde, ziyaretçimiz olmasını istediğimiz kişiler idare ve emniyet tarafından “sakıncalı” ilan ediliyor. Adalet Bakanlığı, hapishaneler, çeşitli vesilelerle hak gaspları ve işkenceler gündem olduğunda, “işkence yok” açıklamaları yapıyor. Sohbete çıkamamamız, ziyaretçi hakkımızın engellenmesi, kitap-yayın hakkımızın engellenmesi, hasta tutsakların serbest bırakılmaması, adil yargılanmamak… Hepsi birer işkencedir. İşkence sadece fizikken yapılan dayak ve benzeri değildir. İnsanın aklı ve mantığının almadığı bir şeyi dayatmak da bir işkencedir. 

Haklarımızı keyfi olarak uygulamayan, meşru olan direnişimiz karşısında disiplin soruşturmaları açan Bolu F Tipi idaresi, son olarak 19 Eylül günü arkadaşımız Ayberk Demirdöğen’i Antalya’ya Y Tipi hapishaneye sürgün-sevk yaptı. Bu da bir çeşit işkencedir, Tecridin ağırlaştırılmasıdır. Bütün bu hak gasplarının, adaletsizliklerin son bulması için sesimize ses olacağınıza inanıyoruz.

 

Hüseyin Özen 

Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi, 10.11.2022

Edirne F Tipi’nde yaşamış olduğumuz onlarca halk gaspları var. Özellikle kısa süre önce geçen sansür yasası, aynı anda Edirne F Tipi hapishanesinde de uygulamaya konuldu. Aynı hücrede kaldığım arkadaşlarımla birlikte, rahatsız olan ailelerimize ve vefat edenler için başsağlığına gönderdiğimiz mektuplar, idare gözlem kurulu kararı ile alınmamaya, alınan mektuplarımız da geri getirilmeye başlandı. Hapishane idaresi, yasadışı bir şekilde kararlar alarak Sibel Balaç, Gökhan Yıldırım ve İleri Kızılaltun’un yapmış olduğu ölüm orucu direnişi sonucu tahliye olmalarını engelleyememelerinin hazımsızlığı ile saldırgan politikaları hayata sokmuş durumda. Tahliyelerin yaratmış olduğu morali kırmak için tecridi koyulaştırarak bu politikaların uygulayıcısı olduklarını da, itiraf etmiş durumdalar. 

Adalet Bakanlığı hasta tutsaklarla ilgili koşulları değiştirerek yeni bir düzenleme yapacağını açıklamıştı. Hapishanelerde zor şartlarda olan hasta tutsakların koşulları değiştirilmemiş, ilaçları tedarik edilememektedir. Sorunlar sürüyor. Yasanın bir an önce çıkması ve hasta tutsakların tahliye edilmesini istiyoruz.

 

Mehmet Fidancı

Diyarbakır 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi, 11.01.2022

Lise birinci sınıfta, 16 yaşındayken örgüt faaliyetlerine katılmak nedeniyle tutuklandım. Benim örgütle olan bütün ilişkim 16 yaşımdaki o bir aylık süreçti ve zaten kendim savcılığa gittim. Yani yakalanma falan olmadı. 3 ay hapis yattıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldım. 1992 yılının Haziranı’nda ise Hizbullah örgütü üyelerine yönelik yapılan bir saldırıya katıldığım gerekçesiyle gözaltına alındım, ağır işkencelerin yapıldığı bir gözaltı sürecinden sonra tutuklandım. Diyarbakır 1 No'lu DGM’de yargılandım. 1994’te ceza aldım ama bu Yargıtay’ca bozuldu. 1998’de ise DGM aynı cezayı verip Yargıtay'a gönderdi. Bu sefer yargıtayca oy çokluğu ile ceza onandı. Suçlandığım olay devlete yönelik olmamasına rağmen, lisedeyken açılan dava nedeniyle terör suçuna bağlandı. Ben 1992’de tutuklandıktan sonra ilk dosyadan da 16 yıl 8 ay hapis cezası aldım ve bu iki dosya 1 No’lu DGM’ce (sonradan 4. Ağır Ceza Mahkemesi oldu) içtima edilip 2000 yılında müebbet ağır hapis olarak belirlendi. Aynı yıl, 27 Haziran 2022 tarihinde koşullu salıverileceğimi gösteren bir müddetname hazırlandı ve bana ulaştırıldı. 2021 yılı Haziran ayının ilk haftasında denetimli serbestlik hükümlerinin uygulanıp bir yıl erken bırakılmam için oluşturulan kurulun önüne çıkarıldım. Bir hafta sonrasında ise “cezamın idamdan dönüştürüldüğü, bana 19 yıl boyunca gönderilen müddetnamenin yanlış olduğu ve ölünceye kadar hapis yatmam gerektiği” söylenip bu yönde yeni bir müddetname verildi. İtiraz ettik; hem İnfaz Hakimliği hem de Ağır Ceza Mahkemesi itirazı reddetti…

… Hizbullah, İBDA-C ve benzer doğrultuya sahip örgütlerin mensupları, askeri hakim ve savcıların olduğu DGM’lerde yargılandıkları gibi AİHM karar ve içtihatları gerekçesiyle yeniden yargılanmak üzere serbest bırakıldılar. Aynı şartlar fazlasıyla bizim dosyada da olmasına rağmen başvurumuz kafadan reddediliyor. Bunları geçtim 30 yıl hapis yapmışken ve 19 yıl boyunca 30 yıl yatıp çıkacaksın denildikten sonra böyle bir eziyete tabi tutulmaya söylenecek söz bulamıyorum.

 

Ferdi İşçi 

10.09.2022

Yeni adıyla Marmara Hapishanesi’nden özgür tutsaklar olarak selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz. Adaletsizliklerin bol keseden yaşatıldığı ve halkımızın her kesimini hedef aldığı bugünlerde bizler de sesimiz olacağınızı düşünerek sizlere mektup yazıyoruz… 

Dediğimiz gibi adaletsizlikler her gün artarak devam ediyor. Halkımız ekonomik adaletsizliklere boğuşurken üniversiteliler yurt ve benzeri ihtiyaçlarıyla, sizler sansürle, minik öğrenciler de beslenme çantalarının boşluğunu yaşıyorlar adaletsizliği… Okul elbiselerini dahi almakta zorlanan çocuklarımız var bizim!

Adaletsizlikler yediden yetmişe tüm halkı böyle hedef alıyor.

Bizler ise bu adaletsizliklerin hapishane kanadını oluşturuyoruz. Hani bir söz vardır ya “Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız hapishanelerinde bakın” diye; Buyurun ülkemizin en bilindik hapishanesi olan eski adıyla Silivri, yeni adıyla Marmara Hapishanesi’ne bakın! Belki biliyorsunuzdur her hükümlünün olası iki tahliye tarihi vardır: “koşullu salıverme” ve “hak ederek”.  Eğer siyasi davadan hüküm aldıysanız verilen cezanın sadece 1/4’ü kadar daha erken tahliye olma imkânınız vardır. Ama gelin görün ki bunun için “iyi halli” olmanız gerekir. Ve zannetmeyin ki “iyi halli” olduğunuzda mahkeme belirli sürelere göre karar veriyor. Hayır!

Hapishane müdürünün iki dudağının arasındadır özgürlüğünüz. Ve hiçbir ölçü de yoktur. Yakın zamanda arkadaşımız Vedat Doğan'ın hiçbir disiplin cezası olmamasına rağmen “iyi halli değilsin” denilerek koşullu tahliye hakkı gasp edildi ve fazladan 9 ay daha hükümlü kalacak. Zaten komplo ve iftiralarla tutuklanmış iken, üzerine bir de bu yaşadıklarımız adaletsizliği katmerlendiriyor.

 

Murat Topci

14.06.22

 

Maalesef bu taahhütlü mektup zarfının içinden hiçbir kağıt/belge çıkmadı. Zarf boştu. (!)

Gel de şaşırma… 

 

Sayın Adalet Bakanımıza soruyorum: Bütün bu iddialar karşısında yanıtlarınız nedir? Hayatını dört duvar arasında geçiren bu insanların bir de birbirleriyle sohbet edememeleri veya kendilerine gönderilen kitaplara, dergileri ulaşamamaları çok gerekli bir “manevi işkence” yöntemi midir? Emekli Korgeneral Vural Avar’ın yaşanan ve Türkiye’yi derinden sarsan vefatına kadar giden yolda tutukluluğunun devam etmesi şart mıydı? Geçen günlerde siz de bu konuda daha hızlı hareket edilmesi gerektiğini vurguluyordunuz. Aynı şekilde bu ceza infazlarının uygulanma şartlarındaki akıl almaz durumlara müdahale etmeyi düşünüyor musunuz? 

Ya da soruları açarsak: FETÖ’cü savcıların hazırladığı iddianamelerle anlaşılmaz şekilde hapiste tutulan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaşı 80’e dayanmış ya da aşmış değerli komutanlarının yaşadığı bu çelişkili ortamı iktidar kendine nasıl izah ediyor? Ömrünü dört duvara bakarak geçiren insanlarla minimumda da olsa empati kurabilecek yasa yapıcılar bu ülkenin başına ne zaman gelecek? Bazı konular “sağ-sol, iktidar-muhalefet” konularına girmez, çünkü o vazgeçilmez cümleyi tekrar hatırlatmakta yarar var: “Bir gün herkesin adalete ihtiyacı olur.”

Yazı Tarihi: 29.12.2022
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
Levent Üzümcü'nün sunduğu Art-ı Sanat programına usta sanatçı Bedri Baykam konuk oluyor. Bedri Baykam'ın çok yönlü kişiliği, sanat yaşamı, yazarlık serüveni ve sergileri konuşuluyor.