Bedri Baykam 02.03.2020 

Haftaya açıklayacağım bir nedenle, Titanik’in batışının detayına iniyorum. Titanik, buzdağına çarptıktan yalnızca 2 saat 40 dakika sonra Atlantik sularına gömüldü. Felaket göz göre göre geldi. Bugüne dönersek, biz korona buzdağına çarptık ve ufukta görünen olasılık şu ki, üç ay civarında Titanikvari bir ekonomik batış yaşayabiliriz. Yalnız biz değil, tüm dünya iflas bayrağı çekebilir. Ülkemizin farkı şu: Bu korkunç krizi yaşayan diğer büyük ülkeler, korona mücadelesi için ortalama 30 mislimiz para ayırmışken, bizler el açıp IBAN numaraları servis etmekle meşgulüz. Bizim geminin batacağı sular çok daha derin olabilir!

“KARA GÜN AKÇELERİ” Mİ DEDİNİZ?

Siyasal açıdan kaos dolu bir ortamda yüzdüğümüzü hatırlarsak, bu tsunaminin nasıl bir felaket yaratabileceğini öngörebiliriz. Ülkemiz, batılı devlerin maddi gücüyle kıyaslanamaz bir yetersizlik içinde kıvranırken, elindeki imkanlara bakmadan kah Suriye’de, kah Libya’da, kah Kanal İstanbul topraklarında maceralara koşan, bunlar yetmezmişçesine dün Yılmaz Özdil’in hatırlattığı gibi müsrif bir gösteriş meraklısı gibi milyarlarca doları başka ülkelere “yardım” diye yollayan, elindeki milyarlarca doları “benim etim ne, budum ne?” demeden har vurup harman savuran bir “anlayış”la yönetiliyor. Ömür boyu şu sahneyi unutmayacağım: Millet korona paniği ile evlerine çekilmişken, “Maskeli Beşler” filminin aktörlerine benzer bir grup, yangından mal kaçırırcasına Kanal İstanbul ihale masasına koşmuşsa (hem de “sokağa çıkmayın” uyarıları bangır bangır yapılırken), siz de o ülkede “yangın var, yetişin a dostlar tutuşuyorum!” diye çığlık atarak kaçışabilirsiniz! 

Atasözümüz der ki, “Ak akçe kara gün içindir”… İşte bütün ciddi ülkeler, o birikmiş ak akçelere şimdi ihtiyaç duydular. Biz ise geçmişte kara günler için ayırdığımız fonların nereye gittiğini bilemiyoruz! Önerilen üç aylık SGK ertelemeleri de pek bir anlam taşımadığına göre, bu sefer IBAN’la para isteme dönemi başlattık! Yani devlet baba, diğer ülkelerde olduğu gibi 500 milyar Euro’luk fonlar kullanamadığı için, halka çağrı yaparak “birbirinize yardım edin bakalım!” demiş oluyor. Bu arada, yarın IMF veya BM veya AB bize 100 milyar Euro akıtsa -ha mesela- “Sizce bu para ihtiyaç sahiplerine ve hedefine anında ulaşır mı?” dendiği zaman, neredeyse hiç kimse gönül rahatlığıyla “Merak etmeyin, sorun olmaz” yanıtını veremiyor. Çünkü devlet katında neyin nereye harcandığının hesabı anlaşılan tutulamıyor veya… unutuluveriyor! Herhalde o karışık sistem bozulmasın diye, belediyelerin de yardım toplayıp ulaştırmasına dur deyiverdiler (!).

KAVGALARA SON VERMEK: CHP/CNNTURK, FUTBOL DÜNYAMIZ VE HEPİMİZ

Ortada büyük bir ortak düşman var, ilk defa! Yani sağcı-solcu-Batıcı-Doğucu-Rusçu-Çinci-kinci tanımıyor! Büyük ülkeler de bir aydır barış çağrıları peşindeler! BM Genel Sekreteri, “Savaşları durdurun” çağrısı yapıyor. Profesör Vamık Volkan “Dünya liderlerinin virüs tehlikesi hakkında konuşması barışı sağlar” diyor! Kimsenin aklına gelmeyecek senaryolar şu anda gündemde. Dünyanın boş meydanlarını, sokaklarını şu anda binlerce insan kayda alıyor, ilerde “korona günleri” filmlerinde görsel altyapı olarak kullanmak için! Binlerce insan yaşadığımız sürece dair kitaplar yazıyor. (Ben yazmıyorum, çünkü zaten üzerinde çalıştığım 15 kitabım var). Şu anda sevişen çiftler de ilerde “korona kuşağı” olarak adlandırılacak bebekleri imal etmekle meşguller. Aralık ayındaki “baby boom”u görürsünüz!

Hayatta her şeyin göreceli olduğunu bir daha öğrendik: Para köleliği, rakibe takılan çelmeler, kendi hırsının peşinde koşarken 1 veya 1 milyon kişiyi öldürmekten çekinmeyenler… İrili ufaklı kavgalar, savaşlar, polemikler her tarafımızı kuşatmış. Mesela CHP/CNNTurk krizi… Sorunun çıkma anında CHP’nin haklı olduğunu düşünüyorum. Ama işi uzatmaya gerek yok. Bu tartışmadan herkes dersini çıkardı. Ben başka kanallarda da dört kişiye karşı tek başıma mücadele ettiğim çok programa katıldım! CHP’li veya sol görüşlü Atatürkçü hiçbir ismin çıkarılmadığı başka haber kanallarını görmezden gelebilir miyiz? Onlar daha mı iyi sanki? CNNTurk’ün davet ettiği konuşmacı profilinde bazen düştüğü iktidar yanlısı hataları biliyoruz. Ama bunun çözümü, iki kurum arasındaki hattı koparmak olamaz. Bu ne demokrasi eğilimine ne de diyalogla sorun çözme mantığına uyar. CHP’liler yine ekrana çıksınlar, konuşma sürelerinde dengesizlikler veya haberlerde değinilmesi gereken konularda eksiklikler varsa, acımasızca eleştirsinler. Böylece, halk da şeffaflık içerisinde doğruları öğrenmiş olur. Küsmek veya hat koparmak, Türkiye’de oturtmak istediğimiz ifade özgürlüğü ve demokrasi seviyesine uymuyor. Bu diyaloğun, artık kavgaların anlamsızlaştığı şu günlerde sağlanmasını ümit ediyorum.  

Türk sporunun en değerli isimlerinden Fatih Terim ve Rüştü Reçber korona teşhisiyle hastanedeydiler. Şükür ki Fatih Hoca çıktı, Rüştü’nün de bir an önce sağlığına kavuşmasını diliyoruz. Bu iki isim, Fatih Terim ile ilgili birkaç yıl önceki polemikte karşılıklı sert yazışmalar yapmışlardı. Bugün eminim her ikisi de bu tartışmalardan uzaklaşmışlardır ve hepimizin aynı gemide, aynı zorluklara karşı mücadele içinde olduğumuzu görüyorlardır. Belki aralarında diyalog çoktan düzeldi bilemem, ama şu yeryüzünde her birimiz sivri yönlerimizi törpülemekte büyük yarar olduğunu bir defa daha keşfettik. Aynı mantıkla Nihat Özdemir’e de Kayserili Avukat Seyit Halil Yüzgeç’in dava açmasını gereksiz buluyorum. Dünyada her karar aynı anda alınmadı diye kalıcı “korona kinleri” icat etmenin sonu yok. Rica ediyorum, aranızın “limoni” olduğu insanları şu günlerde arayın, onlara iki çift güzel söz söyleyin. İnanın uzun vadede değmiyor.

Değineceğim son konu, #evdekal kampanyaları hakkında… Devlet, her gün toplu ulaşım kullanarak evinden çıkmaya mecbur kalan ve göreve devam eden ister memur, ister özel sektör görevlisi veya işçilere bir çözüm getiremediği zaman, ortada büyük bir tutarsızlık oluyor. Bu vatandaşlarımızla hiçbir empati kurmadan onların hem işe gitmelerini hem de evde kalmalarını aynı anda beklemek, ikiyüzlü olduğu kadar mantıksız ve insafsız bir karar. Çalışmak zorunda olan vatandaşlarımızın psikolojisi hiçe sayılarak onlara şu denmiş oluyor: “Konu çok vahim, sakın kimse dışarda dolaşmasın, ama seni işe bekliyoruz!” 

Kim bilir her birimiz farklı olarak nasıl hatırlayacağız bu günleri…  

Etiketler: koronavirüs
Yazı Tarihi: 01.04.2020
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
İş Sanat'ın, Türk sanatının ustalarıyla gerçekleştirği "Gün Işığında" programında, Bedri Baykam'la yaşamı ve sanatı üzerine konuşuyoruz.