Nihayet İmamoğlu, en azından “şimdilik”, ama bana sorarsanız “artık” bu dönem kalıcı olarak hak ettiği koltuğa oturdu! Bugün öğleden sonra İl Seçim Kurulu’nun kendisini Mazbata için davet etmesiyle dalga dalga demokratik kitlelere yayılan heyecan görülmeye değerdi! Devir teslim yaşanırken pek bir gerginlik çıkmamış olması, dün yaşananların en iç rahatlatıcı detayıydı...
AKP’nin anti demokratik inadı ile, seçim sonuçlarını reddeden o akıl almaz şekilde kafasını kuma gömmüş “Tek Parti” ısrarı ile bilek güreşini kaybetmiş görünüyor! AKP için İstanbul’un düşmesi, sanki sonun başlangıcı ve her biri panik içinde ne yapacağını şaşırmış durumda. Sonuçta iktidarları, 1994’de İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri ile başlamıştı, anlaşılan düşüşleri de aynı hat üzerinden gerçekleşiyor, yani çok iyi bildikleri şekilde. Halk tanıdığı her isme sormaktan bıkmıştı, “ne olacak bu işin sonu?” diye... Sonuçta ben de “İyi olacak inşallah, biraz daha sabır” demekten daha fazlasını söyleyemiyordum. Çünkü konumuz artık siyasi olayları bilimsel-matematiksel-mantıksal ölçüler ve olasılıklarla analiz etmenin çok ötesine geçmişti. Herkes açısından konumuz artık “AKP yine hangi kartı hangi cepten çıkaracak, hangi demokratik yola taşlar döküp tıkamaya çalışacak”, tahminini yapmaktan ibaretti! İnanın, dün ölüm yıldönümünü yaşadığımız Turgut Özal’ın bile, sosyal demokratları ve Atatürkçüleri o kadar deli eden siyasi eylemi ve izi varken, böyle bir hukuka ve rejime güven kaybı yaşatmamıştı. Halbuki daha dün AKP sözcüsü Ali İhsan Yavuz saatlerce yeni mızıkçılık argümanlarını sıralamakla meşguldü. Son incisi şuydu: Henüz tüm İstanbul’da yalnız oyların %10’u sayılmışmış, kontrol dışı öngöremeyecekleri şeyler yaşanmış! Şimdi Mazbatadan sonra hala görüyoruz ki, ellerinden gelse, YSK’yı baskıya alarak sayımı daha haftalarca sürdürebilecek itirazlarını devreye sokacaklar! Neler yaşanacağını göreceğiz...
Bugün, şu bahar güneşine rağmen, halkımızın “Bakalım bu sefer hangi hin oğlu hinlikleri yaşayacağız? Sırada ne var?” diye güne başlaması şimdi mazbata verildikten sonra sona erecek mi? Göreceğiz! Yenilen pehlivan, bir de mızıkçılığı ana gündemi olarak belirlemişse, bence hala her hamleyi bekleyebiliriz. Ama “tekrar seçim olursa...” anketleri RTE’nin önüne giderse, neler yaşanır bilemem!.
İmamoğlu herkesin gözünde büyük bir imtihan verdi, her gün de vermeye devam ediyor! Başta seçim sonrası İstanbul il örgütü olmak üzere, CHP büyük bir sınav verdi. İlk defa “Benim içim rahat, elimizde her sandığın ıslak imzalı dökümü var” diyebilen ve ne yaptığını bildiği konusunda halka güven veren bir örgüt var.
Halk yıllardır gerek seçimlerde, gerek referandumlarda hep bunu istiyordu. “Verdiği oyun yerine ulaştığını görmek”. CHP ilk defa kendisine oy veren halka (veya küstüğü için oy vermeyen) “Bakın benim seçtiğim parti, oylara sahip çıkıyor. Demek olabiliyormuş!” diyor. İşte CHP nihayet bu çabalarının ilk meyvesini topladı! Emeği geçen herkese bravo!
CHP’Yİ BEKLEYEN FARKLI BİR TEHLİKE
Şimdi İBB’de tam CHP ve İmamoğlu dönemi başlarken, gerek iyi niyetli muhalefet çevrelerinde, gerek muhalif medyada şimdiden “Efendim bu İmamoğlu çok iyi, Cumhurbaşkanlığı için bence uygun” sözleri yankılanmaya başladı. İşte en büyük güncel tuzağımız bu!
Bırakın artık şu CHP içi liderlik savaşını her saniye ortaya atmayı! İmamoğlu başarılı bir kampanya yapmış, yarışı önde bitirmiş, şimdi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde kendisini bekleyen koltuğuna şimdilik oturmuş! Lütfen aklını karıştırmayın! Bırakın görevini en güzel şekilde sürdürsün, İstanbul için muhteşem hamleler yapsın! Şimdiden başarılı genç bir Belediye Başkanı’nı yakışıksız bir şekilde parti içi tartışmaların ortasına atmaya çalışıyorlar! Özür dilerim ama adına ister tecrübesizlik ister fütursuzluk deyin, bunlar zamansız ve yersiz davranışlar! Bu cümleleri ortaya atanlar, ne İmamoğlu’na ne de CHP’ye iyilik yapıyorlar... Parti içi gerçeküstü spekülasyonlara girip “Kılıçdaroğlucu-İnceci-İmamoğlucu” diye bölünmeler yaratmanın sırası değil!
DÜNYA SANAT GÜNÜ
Biraz da bu kaosun ortasında sanat gibi kalıcı konulara dönelim. Başkanı olduğum UPSD, Dünya Sanat Günü için bu hafta birçok etkinliğe imza attı, atmaya devam ediyor. 18 Usta/18 Başyapıt sergisini, 5 Mayıs’a kadar UPSD Galeri’de Maçka Demokrasi Parkı’nda görebilirsiniz. Bu sanatçılar arasında Türk çağdaş sanatının duayen sanatçıları var. Mimar Sinan’da yapılan panelde “Neo-Liberal Ekonominin Sanata Yansımaları” konusu Mahmut Nüvit, Ali Şimşek, Bengisu Bayrak, Ekrem Kahraman arasında tartışıldı. Özellikle dün Pera Müzesi’nde Epiveron ile ilgili düzenlenen panel çok önemliydi. Benim moderatörlüğümde, Daryo Beskinazi, Emre Dökmeci, Pınar Sönmez ve Ahmet Utku’nun katıldığı panelde EPİVERON’un sanatçılar ve sanat adına bir çıkış yolu olduğu, sanat eserinin ancak bu yolla güvende olacağı üzerine tartışıldı.
Genç sanatçıları yakından ilgilendiren iki etkinlik ise yarın ve Cumartesi gerçekleştirilecek. 19 Nisan Cuma günü, 17.30 – 19.30 arasında Piramid Sanat’ta Denizhan Özer’in moderatörlüğünde ‘‘Genç Sanatçıların Çıkmazları Nasıl Aşılır?’’ başlıklı forum gerçekleştirilecek. Ali Şimşek, Deniz Gökduman ve Melik İskender’in konuşmacı olarak katılacağı forumda, kürsüyü alacak gençler seslerini duyurabilme imkanı yakalayabilecekler.
Genç Etkinlik 8 sergisi ise 20 Nisan, Cumartesi günü 17.00-19.30 saatleri arasında Mustafa Kemal Merkezi’nde 83 genç sanatçının katılımıyla gerçekleşecek.
İlk olarak 1995 yılında, genç sanatçı meslektaşlarımızla bir buluşma ortamı yaratmak amacıyla yola çıkan Genç Etkinlik sergileri Taner Ceylan, Genco Gülan, Nuri Bilge Ceylan, Temur Köran, Halil Altındere, Yiğit Yazıcı, Vedat Özdemiroğlu, Nesren Jake, Ferhat Özgür, Şener Özmen, Ertuğrul Akyüz gibi birçok sanatçının kendini gösterebildiği bir platform oluşturdu.
Bu iki etkinliğe katılın, genç sanatı destekleyin. Yaşasın Dünya Sanat Günü!