Öncelikle belirtelim: CHP sanıldığı gibi bu referandumdan mağlup çıkmadı. Maalesef acilen beyin ve kalp nakline gereksinimi olan "çağdaş" (!) tatilcilerin o pazarı güneşlenerek geçirdiklerini biliyoruz. Bunun ötesinde MHP'nin de %14 civarında olan oylarının neredeyse yarısını "Hayır" kampanyasına katamadığı aşağı yukarı tespit edildi. %42 "Hayır"ların abartısız net %30'u CHP'ye verilmiş oydur, diyebiliriz.
            Hızlı bir geri sarma yaparsak, 1999'da %8,7'ye inen CHP oylarının, daha sonra 2002'de  %19,4'e, 2007'de %20,88'e, 2009 Belediye seçiminde %23,1'e ve şimdi referandumda %30'a çıktığını düşünürsek, bu partinin 10 ay sonraki Genel seçimde %40'a yaklaşması ihtimaline imkansız denemez. İşte o %40 eşiğinden sonra yüzer gezer oportünist oyların da aynı rüzgara kapılabileceği olasılığını göz önünde bulundurursak, durum hiç de fena değil! Yeter ki herkes (başta tabii ki siz!) şimdiden genel seçimler için çalışmaya başlasın. Demokrasiyi savunan hiç kimsenin CHP'yi küçümseme veya kendi moralini bozma hakkı yok.
            Ama sizi duyar gibi oluyorum. Herkesin dilinde hala Kılıçdaroğlu'nun kendisinin, oy verememesi var. Bu hata öncelikle Genel Başkan’ın iki özel kalem müdürünün ve Genel Merkez'in. Ama yapılan esas kritik hata şu: Son üç günde, Kılıçdaroğlu'nun adının İstanbul'da listelerden silinmiş olduğu ve kendisine haber verilmediği tespit edilir edilmez, bir basın toplantısı düzenlenmeli ve bu olay halka şikayet edilmeliydi. Böylece o son gün ağır rahatsızlığı yaşanmayacak, tam tersine CHP bu krizi, halkın kötü niyete olan tepkisi ile kendi lehine çevirebilecekti. Yine de bu konudan heyecanla negatif enerji üretilmesine artık son verilmeli.
            Gündemdeki ikinci yorum şu: "Genel Başkan çok iyi çalıştı; ama örgüt iyi çalışmadı". Bu söyleme katılmıyorum. Birincisi, evet tabii ki Sn. Kılıçdaroğlu büyük bir enerji harcadı, tüm yurdu mükemmel taradı. Ama bir kere tüm örgütü çalıştırmak, zaten Genel Başkan'ın sorumluluk alanı. Hem o heyecanı yaratmalı, hem de zaten denetimi örgütlemeli.
            İkincisi, bence zaten CHP örgütleri tüm yurtta ve İstanbul'da hiç de fena çalışmadılar. İstanbul'da neredeyse her ilçenin çalışmasına katılarak içinden izledim. Söylenilen şu:"Ama AKP'liler her yerde daha çok çalışıyorlar". İşte bu cümleyi Beyoğlu'nda CHP standında bana bir kere daha söyleyen genç kadını, kolundan tuttuğum gibi İlçe Başkanlığı’na yolladım: "AKP uzaydan adam ithal etmiyor. O çalışmayı yapması gereken zaten sizsiniz, derhal üye oluyorsunuz!". Lütfen bu anekdottan herkes üzerine düşen dersi çıkarsın!
            Gelelim CHP'nin kampanyasına: Bu yapıcı eleştirileri yapmanın nedeni Kılıçdaroğlu'nun eleştiriye açık olmaktan öte, bunu gerçekten kendi talep etmesi. CHP Genel Başkan'ı, referandumun neden çarpık bir tuzak olduğuna yoğunlaşacağına, "havuzlu ve altın musluklu villa" temasına günlerce daldı. Ardından RTE'ye yanıt yetiştirirken "boy pos, soy sop"a fazlasıyla girdi. "Teknik konularda boğulmamak için" mitinglerde Anayasa maddelerine pek değinilemedi ve sonuçta RTE'nin "12 Eylül faşizmi ile hesaplaşma" gibi yapay ve gerçek ötesi tezi, gün geçtikçe ağırlık kazanmaya başladı. CHP buna karşı, referandum hakkında bir karşı hamle yapamadı. İkinci Cumhuriyetçi yazarlara yönelik duyulan anlaşılmaz ısrarlı mahcubiyetten, laiklik konusu bile Referandumun kritik eşiği olarak sunulamadı, gündemde olmayan riskli konulara girildi.
            Farklı büyük isimlere sahip CHP, her gün üç miting düzenleyebilir, Baykal ekibi dahil herkesi daha iyi kullanabilirdi. Mitingler daha uzun tutulabilir, Genel Başkan'a destek olan bir ekip, konuşmaların daha vurucu geçmesi için yardımcı olabilirdi. Halka zaten çok sempatik gelen Kılıçdaroğlu ve CHP böylece daha fazla kararsız oyu etkileyebilirdi.
            Diyelim ki bütçe azlığından ilanlar verilemedi. (Bir arka sayfa ilanına da mı yetmedi para?) Daha yaratıcı senaryolar devreye sokulabilirdi. Mesela Genel Başkan'ın plajları gezip, tatilcilerin her birine, "dönün" mesajı vermesi gibi! Ne kadar etkili ve medyatik olurdu, düşünebiliyor musunuz?
            Sonuçta Referandum "bitti gitti". Ama bu konuların konuşulması, tabii ki benzer hataların tekrarlanmasını engelleyebilir.

            Kesinlikle seçimli bir Kurultaya gitmemesi gereken CHP'nin bundan sonra neleri gündemine alması lazım geldiğini ve geçen günlerin malum iç krizini, haftaya ele alacağız.

Yazı Tarihi: 21.09.2010
Paylaş
Benzer Yazılar
Videolar
Alt
Bedri Baykam, Şaban Sevinç’in canlı yayın konuğu oluyor ve yeni kitabı ''Genel ve Çok Özel İlişkilerin Sakıncalı El Kitabı''nı anlatıyor. Baykam, uzun süren evliliklerin eşler arasındaki cinselliği bitirmemesi için evli çiftlere liberalizm öneriyor.