Bu makale, “Kürt Sorunu” konusunda sürekli okuduklarınızdan biri değil. Burada ütopik bir sayım yapılabilseydi, ne sonuç çıkardı, bunun üzerine toplumu düşündürmek istiyorum. Akan kanı durdurma adına, herkes kendi ezberlerini gözden geçirmelidir. Yoksa daha çoook ağlarız!

1984’den beri topraklarımızı kan gölüne çeviren bu konu, yıllardır, iki uzar bir kısalır, benzer  tepkilerle dallanarak bugün geldiği çıkmaz sokağa dayanır: Bir yandan PKK askerlerimizi şehit eder, ülkeyi yasa boğar, bir yandan aynı gün DTK’lılar tek yönlü traji-komik bir “Özerklik Bildirisi” yayınlarlar ve bunların hemen akabinde TBMM’de grubu olan partiler ortak bir metinle hiçbir ödün vermeyeceklerini en kararlı şekilde dünyaya açıklarlar. Bu gidişle konunun ne siyasi, ne terör uzantıları farklı bir söyleme geçecek ve yara kangren olup bizi bitirecek.

Türkiye bu ateşi “terörle savaşarak” 27 yıldır bitiremedi. Bugün artık hiç bitiremez, çünkü kabul edin ya da etmeyin, Türkiye kendi ordusunu bir iç psikolojik savaşta çökertme noktasına getirmiştir. Her gün tutuklamalar yaşayan bir TSK’da, teğmeninden orgeneraline, herkes güvensizlik içindedir. Zaten kan dökmek, ortaçağın çözüm arayışlarıdır. Bu alternatifi sonsuza dek rafa kaldırmak yerindedir, bu ülke Türk'üyle Kürt'üyle yeterince acı kayıp vermiştir.

Şu anda bu kilidi kıracak tek bir ütopik formül görüyorum. Çünkü böyle bir uygulamayı herhalde ne Hükümet gerçekleştirir, ne Atatürkçüler ne de ne Kürtler kabul eder. Halbuki, bu deneme sanki olayı barışçı yollarla huzura taşıyacak tek formül olurdu gibi geliyor bana. Diyelim ki, ha mesela, Türkiye saptamak istedi, bu yıllardır haritaları çizilip dünyaya dağıtılan “Kürdistan” kurulacak olsa, T.C. vatandaşlığını ve bu ülkenin özgür bireyi olma vasfından vazgeçip, böylesine kurulacak bir başka ülkede gidip yerleşip yaşamayı isteyecek kaç kişi çıkar? Çünkü iddia o ki,” Türkiye de bu davanın peşinden giden hakkı yenen 30 milyon Kürt” olduğu iddiası yıllardır her açık oturumda başımıza kakılır. Ha mesela, Türkiye, çıkacak sonuçtan emin olmanın getirdiği özgüvenle diyebilse ki “Federasyon-özerklik gibi bize uymayacak şeyleri zaten rafa kaldırın, gelin T.C’den ayrılmak isteyenler yazılsın, görelim bu yurdun diğer topraklarından vazgeçip “Kürt” vatandaşlığına geçmek isteyen kaç kişi var?” Tabii şu şartla: Herkes seçiminin tüm anlamını ve geriye dönüşü olmayışını idrak eder, sırf gürültü yapmak için bu sayıma katılamaz… Gerçekten iddia edilen boyutlarda böyle bir talep olup olmadığı da böylece ortaya çıkar. Böyle bir ortaçağ ırk sınırının arkasına geçmek isteyen Kürt kökenli vatandaşlar, bana sorarsanız, iddia sahiplerinin söylediklerinin aksine son derece düşük kalır. Başta Avrupa olmak üzere böylece tüm dünya, Kürtler'in bu şekilde bir talepleri olmadığını görür ve herkes olaya farklı bir pencereden bakmaya başlar.

Böylece herkes huzura kavuşur! Talepleri ile Türkiye’yi olaylara boğanlar artık iddialarının hayat gerçekleriyle örtüşmediğini ağır şekilde yaşarlar ve hep beraber “önümüzdeki maçlara bakarız”. T.C vatandaşı olmanın bir dil-din-ırk ayrımı yapmadan aynı şemsiye altında eşit yaşamak olduğunu böylece anlayan Kürtler de, burada daha keyifle yaşamaya devam ederler.

Tabii ki bu teorik hamleyi bile“faşist” (!) diye nitelemeye kalkacak bahtsızlar çıkabilir! Hiç kimsenin bunu söylemeye hakkı yoktur. Yıllardır “ biz et ve tırnak gibiyiz, bu ayrımlara gerek yok” diye beraber yaşama formüllerinin en barışçılarını ortaya koyan ve sonuç alamayan Türkiye’dir. Yıllardır “etnik siyaset” yapanlar da ortadadır. O nedenle kimse böyle bir sayım yapılabilecek olsa Türkiye Cumhuriyeti’ni ırkçılık veya faşizmle suçlayamaz. Bu yapılabilse, inanın bu tartışma biter ve TV stüdyolarından tarih kitaplarına taşınır. Bu formülün teorisine bile katlanamayan provokatörlere soralım: Sizin dediğiniz şu mu? “Benim malım benim, sizin malınız da benim.” Tabii ki bu komediden de öte, gayri ciddi bir duruştur.

İşte sevgili arkadaşlar, böyle bir ütopik gerçeklerle yüzleşme yapılabilse, bölünme, federasyon, özerklik, devlete yönelik zorlama talepler, bunlar ancak o zaman biter. Uzun lafın kısası şayet ülkenin bu saatten sonra, “bölünme” riskinden,  Kürtler'in “kaybedebileceklerinin” farkına vararak kurtulma ümidi varsa, onun da tek kapısı bu ütopik senaryo olurdu…

Daha barışçı bir teorik formül olduğunu sanmıyorum. Bazen kazanmak için her kesimin bazı şeyleri kaybetmeyi göze alması lazımdır! Ama ne gezer, bu kaos, sürer de sürer!

Post Date: 19.07.2011
Share on