Geçen haftaki “Rakel Dink ve Ailesine” açık mektubum, büyük ilgi ve destek gördü. Toplumda zaten bu yönde bir hassasiyet oluşmaması mümkün değildi. Tabii doğal olarak bazı kesimler de pirelendi, rahatsız oldu.

Adamlar site kurmuş, adı büyük: “marksist.org”. Oradan zehir akıtıyorlar: “Ulusalcı sosyalistlerle Bedri Baykam arasında fark var mı?”. Yazdıklarına bakıyorum, en başta Marx adına utanıyorum. Kardeşim, ideolojik olarak Marksist olursun, sosyalist olursun, liberal olursun, ne istersen olursun… Ama önce adam ol! Bu yazı “imzasız” çıkıyor. Bu yazıyı kaleme alan ahlaksız ve gazetecilikten nasibini almamış isimsiz zavallı, satırlarına sayısız yalanı sığdırarak aklı sıra bana çamur atıyor. Bir Marksist ya da sosyalist, her şeyden önce fikrini beğen beğenme, dürüst olur. Yalan ve sefil iddialar üzerine tez kurmaz. Utanmadan “Pamuk yargılanırken Bedri Baykam’ın başını çektiği ulusalcılar, linç kampanyası kapsamında protesto gösterisi düzenliyorlardı” diye başlıyor isimsiz alçak ve ardından iftiralarına yenilerini ekliyor. Bu utanmazlara son defa hatırlatayım: 20 Eylül 2005 tarihinde Cumhuriyet’te “Pamuk davası: Dikkat uçurum geliyor” ikazını aylar önceden yapıp bu saçma davanın kaldırılması için gerekirse Cumhurbaşkanı'nın devreye girmesini istemiş tek kişi benim. Diğer “büyük demokratlar” herhalde o günü iple çekip, Pamuk’u nasıl demokrasi mağduru haline dönüştüreceklerinin keyfiyle yabancıları o güne davet etmekle meşguldüler! İstedikleri oldu. Yargı ve ülke tuzağa düştü, o absurd dava açılabildi… O gün oraya yakın yurtsever arkadaşlarımla bu davanın açılmasını protestoya ve Pamuk’un bu dava sayesinde demokrasi kahramanı statüsüne haksız yere çıkarılmasına itiraz etmek için gittik. Evet tabii ki yabancı gözlemcilere de pankart tuttuk: “Neden Van’ a Yücel Aşkın davasına destek olmaya gitmediklerini” sorduk. “Pamuk’a yanıtını verecek olan yargı değil, bizleriz” dedik. O gün orada 1000 gazeteci ve kamera vardı. O asılsız yalanlarını, şiddet, (küfür, yumurta) ve bunu uygulayanlarla yan yana bulunmam dahil tekini ispatlasınlar, yazarlığı ve ressamlığı bırakırım. Ama bunu hiçbir şekilde yapamayacakları için, bu yalanları ağzına dolayanlar, ya özür dileyecek, ya da zavallı bir insan müsveddesi olarak ortalarda dolaşmaya devam edecek. Sanki kendi faşist beyinlerinde, herkes aynı görüşte olmaya mecbur zannedenlere ise şunu söylüyorum: Pamuk’a dava açılmasına karşı çıkmış olmam, beni onun ve onun düşüncelerini savunanların bir partneri yapmıyor. Yani onların fikirlerine hiç inanmıyorum.  Ama dar beyinlerinde bu ikisi arasındaki farkı anlamalarını da artık beklemiyorum.

Adamı pek  tanımazsınız. Adı Ron Margulies. Taraf gazetesinde çapını ele veriyor. “Yazı”sının adı “Bedri Baykam’ın zekası”. Ne yazık ki Bay Margulies önce seviyesini açığa çıkararak, yani ideolojik tartışma veya veri hatırlatması ile sütununa başlayacağına, aklı sıra ressamlığıma veya sosyal kimliğime sataşarak işe girişiyor. Bunun, mesela benim, onun kadar kadar sığ olsam, kendisinin etnik kimliğiyle alay ederek sözlerime başlamam kadar zavallı, hatta acıklı duracağını düşünemiyor bile! Bunun ötesinde Bay Margulies’in fikirleri, pek bir orijinallik taşımıyor. Ordu, Cumhuriyet, laiklik, Atatürk ve ulusalcılık düşmanlığı üzerine kurulu, artık bayatlamaktan kokuşmuş debelenmeler. Yazısının çeşitli bölümlerinde kendi çapında cerahat akıtma çabalarını sergiliyor. Mesela “Susurluk” isimleriyle “Ergenekon” adı altında kovaya doldurulan Atatürkçü yazarlarımızı iyice beraber çalkaladıktan sonra (!), bunların yanına acı jalapeno biber olarak bir de “Yeşil” eklemekten çekinmiyor. Bir de ayrıca yazıdaki örneklerimin arasına neden “tüm” tutuklu listesini eklemediğimi soruyor!! Bu arada bir düşünse kafası tam karışacak: “Ya, Ordu demokrasiye engel diyorduk, Ordu yok oldu gitti, ama  biz de demokraside beş göbek geri gittik, bu nasıl oldu?” sorusunu Allahtan düşünemiyor! Yani zekadan söz ediyor ya, onun zeka yaşının hesabını size bırakıyorum. Benim zekamı sorgulayan süper beynimizin tek entellektüel performansı,  Ergenekon davasından artık kanıksadığımız taktikle, ilgili ilgisiz, birbirinden binlerce ışık yılıyla ayrılmış kişileri aynı çorbaya malzeme yapmak. Hasbelkader bu tencereye ekleyemediği tek grup belki Ermeni ASALA katilleri. Yani biraz daha kendini geliştirirse, bu topluluğa onları veya 60’ların ünlü gangsteri İrfan Vural’ın çetesini bile iliştirebilir!

Dünyada kavram kargaşasının, riyakarlığın, siyasal iftiranın, demokrasi tuzakları ve nankörlüğünün, medya yüzsüzlüğünün bu kadar belirgin ve hükümran olduğu bir ikinci ülke yok…

Post Date: 31.01.2012
Share on