Geçen hafta Işık Üniversitesi'nde "Sanat ve Tasarım" günlerinde konuştum. Çok ilginç konular gündeme geldi. Mesela sürekli hatırladığımız şekilde "2000'li yılların insanı"nı, ortaçağın din ve ırk kavgalarına dolanmış ve özgürlüklerini kaybetmiş bir profil olarak görmüyorduk. Uçan taksiler, ayda tatil... Evdeki hesap çarşıya uymaz her zaman! Mesela cep telefonlarının görüntülü yapılması konusunda onca yatırım tamamen boşa gitti! Hem de tüm dedeli-torunlu reklam kampanyalarına rağmen... İnsanlar konuşurken görünmek istemediler. Sosyologlar araştırsın. Her yeni tasarım, o kavramı ileriye taşımaz. 12 yıl önce Sony Ericksson bilgisayar fobimi yok eden bir cep telefonu üretti. Daha sonra şirket bu telefonu ileri taşımak için attığı her adımda bana göre net olarak geri gitti ve piyasanın yıldızı olma vasfını kaybetti. Yani yeni tasarımına ödediği paralara karşın, piyasa payı-son dönem atağına kadar- büyük oranda düştü. (Bu konu o kadar ilgimi çekti ki, bir ara fırsat bulsam, merkezine gidip soruşturma yapacaktım)

Biliyorsunuz, AKP'nin de yeni bir insan tasarımı var. Yaratmaya çalıştıkları Post-Osmanlı ve Arap kültürü bileşkesinden oluşan, onların kullandıkları deyimlerden birini ödünç alacak olursak, bir "ucube". Bunun siyasi izdüşümlerini zaten hergün yaşıyoruz, aktarıyoruz. Tabii bu işin en traji-komik uzantısı... Rejimi tüm paketleriyle iç darbeyle değiştirmeye girişenler, rejimi korumaya çalışanları, "siz rejimi yıkacaktınız" diye yargılamakla meşguller! Bu çelişkilerle dolu şizofren geçiş dönemini de (mazallah!) tarih nasıl ele alacak, çok merak ediyorum. Tarihi de genelde kazananlar yazdığı için, zamanımızı mücadele verilirken kazanmaya çalışmakla harcayalım.

Peki nedir AKP'nin ulaşmaya çalıştığı "yeni Türk" ve "yeni Türkiye" tasarımı, hatırlayalım:

"Özgürlüksüz Demokrasi". AKP’nin İleri Demokrasisi’nin özet tanımı. Bunu bizim ülke dışında anlayabilen tek bir Allah'ın kulu,tabii ki, bulamazsınız. Bizler de anlamıyoruz da, artık mücadele sürecinde kabullenmişiz bu Hacivat-Karagöz demokrasisini (!).

"Evrimsiz Bilim"! AKP başta TÜBİTAK ve çeşitli ilintili bakanlıklara getirdiği badem kadrolarla, Evrim Teorisini ve Darwin' i reddetmekle kalmıyor, teoriye inanıp bu doğrultuda mesleğini yapan Atatürkçü bilim insanlarını tırpanlayıp dışlıyor. Sonuç, içler acısı bir dizi kurumsal çöküş.

"Suçsuz Ceza". AKP 'nin "bağımsız" olduğunu iddia ettiği yargı modelinin türettiği yeni bir dünya ucubesi.  Önce kişilere çeşitli suçlar isnat ediliyor, ardından yıllara yayılan bir süreçte, bu suçlara uygun delil veya isimsiz-yüzsüz şahitler üretilmeye çalışılıyor.  Bu da dünya literatürüne geçecek, yaratıcı, özgün bir tasarım!

"Muhalefetsiz Basın". AKP anlayışının dünya hükümetlerine gururla önerdiği ve başağrılarını kesin olarak yok eden, en azından azaltan bir formül. Bu tasarımla, gazeteler yorumsuz soğuk başlıklar eşliğinde, ülkenin yapısının toptan çözülüşünü dizi aşkları ve futbol kavgaları arasında "ara sıcak" değil, "ara ılıklar" olarak veriyorlar. Patronlara yönelen esrarengiz telefonlarla her gazetenin en çarpıcı yazarı kendini Gülhane Parkı'nda kuşları dinlerken bulabiliyor. 

"Alkolsüz Eğlence". AKP sosyolojisinin bir çeşit taze, son model icadı! Şerbet, ayran, taze meyve suları, şıra, boza ve kahveler eşliğinde haremlik- selamlık oturma formülleriyle gelişebilecek "helal eğlence" ya da "İslami kurallara uygun zaman geçirme merkezleri" olarak tanımlanabilirler.

"Vücutsuz Moda". Çeşitli kumaşlar, başörtüleri ve türbanlarla donatılmış, suratın bazen görünüp bazen kapandığı, insan hatlarını uzaktan andıran bir siluete giydirilmiş kıyafetimsi şeyler...

Bu örnekleri çoğaltabiliriz. "Sanat Kurumsuz Sanatçı" (son numaraları), "Düşüncesiz İnsan", "Rujsuz- Dövmesiz Hostes", "Felsefesiz Müfredat" vs gibi... AKP'nin yeni insan tasarımı işte böyle bindirmelerle şekilleniyor.

AKP'nin bu yaşam tarzı dayatmalarını yapacak yüzü bulmasının en önemli nedeni, Sosyal Demokratların ve STK'ların, "Aman içkiyi savunuyor görünmeyelim ayyaş derler, aman mini etek savunmayalım sapık derler" şeklinde tüm muhafazakar yaşam diretmelerine boyun eğmeleridir.

Ne diyorduk yazının başında? “Evdeki hesap her zaman çarşıya uymaz” Şimdi bu senaryolarla 2030'da Afganistanımsı bir Türkiye'ye ulaşacağımızı hesaplayanların senaryoları da belki... Tamamen geri tepecek, belki de ters bir sokaktan Türk halkının devrimci ruhu canlanıverecek! Gö-re-ce-ğiz! 

Post Date: 28.05.2013
Share on