Sancılı yakın dönem tarihimizde, 17 Aralık, malum yolsuzluk operasyonu ile kayda geçti. Aklımıza hemen o kirli görüntüler, iddialar ve ardından da hükümetin örtbas çabaları geliyor. Halbuki aynı gün, başka bir büyük tarihi olay da yaşandı. AİHM, İP Başkanı Doğu Perinçek’in açtığı davada kendisini haklı buldu ve İsviçre’yi mahkum etti. Neler yaşanmıştı 23 Temmuz 2005’te? İsviçre savcıları Perinçek’i yaptığı konuşmadan ötürü ifadeye çağırmış ve kendisine “Ermeni Soykırımı’nı reddetme” suçunu tebliğ etmişlerdi. Elimde Savcı’nın yüz kızartıcı tavrı karşısında, Perinçek’in mert yanıtlarının dökümü var. Bir yurtsever olarak, onun İsviçreliler’e verdiği bu tarih, hukuk ve mantık dersini gururlanarak okuyabilirsiniz! Ben o günleri, Lozan’da bu çıkışı yapan dostların arasında yaşadım ve o tarihi salonda konuşma onuruna da eriştim…

Perinçek’in AİHM’e aldırttığı karar, yalnız kendisinin veya bizlerin veya Türkiye’nin değil, insanlığın zaferidir. Özgür düşünme hakkının zaferidir. Demokrasi konusunda burnundan kıl aldırmayan Avrupa’nın, kendi temel hukuk kurallarını çiğneyerek, hakkında hiçbir uluslararası karar bile bulunmayan bir konuda, faşist baskıyla ifade özgürlüğünü yok etmeye nasıl kalkışabildiğini ve yurtsever bir Türk siyasetçisinin onları nasıl hizaya getirip, o zavallı kanunu çöpe attığının resmidir. Ermeni Soykırımı iddiaları maalesef pervasızlığını, hala gelişen (!) istatistiklerini ve tehdidini arttırarak dünyaya yayıldı ve Türkiye aleyhine “yargısız infaz”ın itici gücü haline geldi. Maalesef hükümetlerimizin bu konudaki yanlış politikaları da bunu kolaylaştırdı. Sessizlik, tepkisizlik, “ciddiye alıp işi boş yere büyütmeyelim” mantığı hatalı şekilde hakim oldu.

Öte yandan Batı, kendi önerdiği yolu usluca izleyen ülkemizin “sözde entellerini” ödüllendirdi, Nobellendirdi ve hepsi de nasiplenmek için sıraya girdiler! Tabii onların “yok” saydığı Ermeni terör eylemlerini, ASALA cinayetlerini unutmuş veya unutacak değiliz. İstediği zaman hümanist diye geçinen Batı’nın kimi konulardaki bellek yetersizliğini de çok iyi biliyoruz. Unutmayalım, geçmişi Kolonyalizm, Kızılderili ve Inka katliamları ile kirli olan Batı, en yakın dönemde “Kitle imha silahlarını bulmaya gidiyoruz” diyerek Irak’ta 1 milyon kişi öldürdü. Sonra da “Aaa, hata yapmışız” diyerek özür diledi! Bu da yetmedi: Adaleti ve mantığı tüm çıkış-varış noktalarını imha ederek, hukuku siyasetin çamuruna buladılar. ABD’nin her yıl 24 Nisan’da yaşattığı “Soykırım kelimesi bu sefer kullanılacak mı, kullanılmayacak mı” stresinin ötesinde, Fransa ve İsviçre “Bu konuyu düşünce ifadesinde bile yasakladık” hatasına ilk düşen ülkeler oldular. Defalarca Fransız Senatosu ve Parlamentosu’na açık mektuplar yazarak bu acınası tavırlarını kınadım. Onlara Voltaire, Diderot ve Montesquieu’nün söylemlerini hatırlattım.

Tarihte Naziler veya seri katiller de yargılanır. Ama “Batı Medeniyeti” Türkiye’ye bunu bile çok gördü! Ortada yargısız infaz ve sonrasında tebliğ var ve onun hemen ardından da soykırım adına dikilen anıtlar…“Beyler! Bu meydan bu kadar boş değil!” demiş oldu Perinçek. Neydi hedefleri bu elit Batılılar’ın çok yüzlüpoli-tikacıların”? Türkiye, bu ulus, bu halk, katliamcı soykırımcı olarak Dünya’da tescil yesin, onuru yok edilsin, böylece bu kararları alanlar bir taşla üç kuş vurmuş olsun. Hem ucuz hesaplarla Ermeni diasporasından 3-5 oy alsınlar, hem Cumhuriyet’in kuruluş aşamasında Sevr kararlarını paramparça eden, Lozan’da dik duruşunu simgeleyen bu yüce halka karşı hınç alma operasyonlarına girişsinler, hem de ABD’nin yeni Ortadoğu senaryolarına hizmet edilmiş olsun! Dünyanın neresinde, hangi hukukta hangi “Ananas” (!) cumhuriyetinde böyle tek yanlı bir hukuk olabilir? Kabile hukukunda bile böyle bir utanç verici tavır olamaz.

Türkiye, Ermeniler’e, “Bağımsız uluslararası yargıçlar önünde tüm arşivleri açalım ve hakemli tartışalım” dedi. Böylece bağımsız yargıçlar tezleri karşılaştırır, arşivlere bakar, her iki tezi de dinledikten sonra karar verebilirlerdi. Tabii ki bu demokratik öneri de reddedildi. Çünkü Ermenistan, bu maçı sahaya çıkmadan kazanmak istiyor!

Herkes şunu bilsin ki, AİHM kararı, Perinçek’i aklamamıştır. Tam tersine AİHM üstünden Avrupa’yı aklamıştır. Demek Avrupa’da hala bazı bağımsız düşünebilen hakim ve yargıçlar var demektir. Ben AİHM’i kutluyorum. Yoksa bizim Perinçek hakkında şüphemiz zaten yoktu! Umarım yerli “yarı-aydın”larımız da, bu karardan kendilerine bir ders çıkarmışlardır.

Post Date: 21.01.2014
Share on