Önce hangi gerçek ötesi dünyada yaşadığımızı şu iki konuyla sizlere hatırlatayım: Bu dünya, sözde en ileri ülkelerden Danimarka'nın, doğanın kendisine emanet ettiği 18 aylık zürafa Marius'u infaz edip, çocukların önünde sadistçe kesebildiği tiksinilesi bir dünya. Bu Türkiye de, Bursalı Hasan Köz'ün Muhteşem Yüzyıl'ı seyrettikten sonra Kanuni, Hürrem ve Rüstem Paşa aleyhine suç duyurusu yapıp, Şehzade Mustafa'ya otopsi isteyebildiği gülünesi Türkiye!
İşte bu Türkiye, bu hafta sonu "Kabataş" olayı görüntüleriyle çalkalandı. Bu olay aslında diğer gerçek ötesi senaryolardan çok uzak değil. Vallahi ben ömrümde üstü çıplak 100 kişilik deri kıyafetler giymiş bir topluluğu Türkiye'nin hiç bir yerinde görmedim, görecek olsam da hemen gidip kan ölçümlerimi aldırırım! Bu grup gerçekten AKP'nin Bahçelievler Belediye Başkanı'nın gelinini güpegündüz sokakta darp veya taciz etseydi, herhalde en az 250 farklı kişi bu olayla ilgili her türlü videoyu çeker, aynı akşam da zaten ülkenin tamamı bu görüntüleri haberlerde izlerdi. Bu hikaye gerçekle nasıl kesişebilir, anlamak na-mümkün! Bu “dericiler çetesi” bir "görünmezlik iksiri” içtilerse veya bu olay “paralel” bir evrende yaşandıysa bakın işte bu beni aşar! Bu kadar yaratıcı bir fanteziyi, pornografinin beşiği Danimarka’da bile duymadım!
Kendini her zamanki gibi mağdur ilan etme peşinde koşanlar için, gerek Kabataş olayı, gerek Dolmabahçe Camii’nde içki içildi iddiaları, büyük fırsattı. Hükümet ve paydaş basın, bu konuları haftalarca kullandılar. Zaten Başbakan'ın tüm iddialı vaatlerine karşın, ortaya hiç bir elle tutulur kanıt konamamıştı. Kanal D’den izlediğimiz olağan sokak görüntüleri ise, olaydaki provokasyon dozunun anlaşılması açısından ilginçti.
Bazı hükümet üyeleri ve yandaşlar, bu görüntüleri arzu ettikleri yaratıcılıkta yorumlamak için ellerinden geleni yaptılar. İddialardan biri "Ellerinde olan başka görüntülerinde ortaya çıkacağı ve Başbakan'ın sorumluluk duygusu içinde sabrettiği" yönündeydi. İşte bu sonuncu iddia da, saydığım her vakadan daha da gerçekötesi bir çıkış (!)
Konuya farklı bir açılım getirmek istiyorum: Velev ki bu olaylar, Başbakan'ın iddia ettiği gibiydi! Velev ki yarın, gerek Kabataş, gerek Dolmabahçe Camii konusundaki iddiaların tamamen doğru olduğunu gösteren su kadar berrak iki video gökten, Erdoğan'ın önüne düştü! Başbakan'ın her fırsatta –bunları kanıtlamaktan fersah fersah uzak olmasına rağmen- "Bunlar camide içki içtiler, bunlar benim başörtülü bacıma saldırdılar" şeklindeki iddiaları neyi kanıtlamaya çalışmaktadır? İçerdiği ses tonu ve vücut dili ile netleştirelim: "Bunlar, yani Gezi direnişçileri, işte böyle insanlardır! Camide içki içip dine hakaret ederler, başörtülü bacılarımıza saldırırlar, işte bu kadar alçaktırlar".
O zaman bakalım bu mantık bizi nerelere götürür: Bu hesaba göre, bir birey, böyle alçakça bir hareketi yaptıysa, ait olduğu grubun tamamının da aynı şeyi yapmış olduğu varsayımının kabul edilmesi gerekir. Erdoğan tek bireyden ulusun yarısını kapsayacak bir genellemeye gitmekte hiç bir mahzur görmemektedir. Yani Başbakan'a göre "Biri camide içtiyse, hepsi içer; biri taciz ettiyse, hepsi eder!” Mantık, ne yazık ki bu seviyede! Ki zaten ortada o “biri” de yok!
Başbakan hani "herkesin Başbakanı" olacaktı ya? Madem bu kadar duyarlı, bu samimi hassasiyetlerini ifade edebileceği ve aylarca görüntü bulamama mahcubiyetini de yaşamayacağı birçok olay hatırlatabilirim! Bırakın varsayımları, herkesin bildiği, kanıtlı olaylara bakarsak, bunlardan da aynı genellemeleri çıkarabiliriz. Başbakan'ın mantığından hareketle, "Bunlar bizleri canice, alçakça canlı canlı otellerde yaktı" diye nutuk atabilir, "Bunlar aydınlarımızı sokak ortasında bıçaklar, organlarını deşer" diye fırsattan istifade genelleme yapıp %50’ye yamayabiliriz! Ya da "Bunlar sokakta birasını içen gençleri yakalayıp öldürürler" diye genel suç duyurusu yapabiliriz! Her gün 1001 kanıtlı, “kindar” olayı hatırlatmayı Kılıçdaroğlu da yapabilir, işine geliyorsa Başbakan da!
Ne güzel bir mantık değil mi? Başbakan herhalde bana teşekkür eder, bol kanıtlı, şahitli, görselli yüzlerce olaydan yalnız üç tanesini hatırlattığım için. Hatta daha taze Gezi acılarımıza, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük ve diğer cinayetlere bile değinmeden!
Aslında Başbakan'ın "Camii" ve "Kabataş" dayatmaları neyi kanıtlıyor biliyor musunuz? Kindarların, o kadar uğraşıp didinmelerine ve 1001 dereden su getirmelerine rağmen çağdaş ve laiklerin İNSANLIĞI aleyhinde tek bir elle tutulur kanıt bulamadığını, hepsi bu! Teşekkürler Sn. Başbakan!