İşte o meşhur hafta sonu geldi kapımıza dayandı! Bu yazıyı size yazarken, itiraf edeyim içim sıkılıyor, sıkışıyor! Bu satırları Pazartesi günü kaleme alıyorum. Pazartesileri hiç mi hiç sevmem. Hayatta hiçbir zaman patronum olmamasına karşın, pazartesilerden hep nefret etmişimdir. Ağustos ayını da sevmem. Çünkü aynen pazar gününün pazartesinin habercisi oluşu gibi, Ağustos da kışın habercisidir. Tatillerin bitmesini sevmem. Kendime ayırdığım tatil dönemi de bugün itibariyle bitmiştir.
Peki o zaman, gündeme bakalım dediğimizde ne kalıyor elimize? Cumhurbaşkanlığı seçimi. Orada da sıkıntı olunca, kalbimiz stresle yüklendikçe yükleniyor! Kamuoyu araştırmalarının hepsi, RTE'nin ilk turda rahatça kazanacağını söylüyor. Ben de tabii aksine inanmak istiyorum. Ne geliyor aklıma? Mesela Bedrettin Dalan'ın 1989'da "açık ara farkla kazanacak" gözüyle bakılırken kaybettiği İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi. O gün kamuoyu şirketleri halktan özür diledi mi bilmiyorum, ama ANAP'lıların yaşadığı dehşeti hatırlıyorum! Ya da 2009 belediye seçimleri: AKP'nin %48-52 arası oy alacağını söylüyordu bütün kamuoyu araştırmaları. Halbuki AKP %38’lerde kalmıştı. Umarım şimdi "RTE %54‘lerde" diyenler bu sefer de faka basmış olurlar ve birileri Çankaya yollarının taşlı olduğunu -bedelini ödeyerek öğrenir. Bu nedenle özellikle tatilinden oy vermeye dönmemek için bu kamuoyu tahminlerini kendisine bahane olarak kullananları ikaz ediyorum: Bu tahminler hem yanılır, hem yönlendirilir, hem de kimi zaman rezil olup çöpe gider! Bu nedenle buna benzer hiçbir gerekçeyle oy vermezlik yapmayın. Geçen haftalarda "boykot intihardır" demiştim. Herkesin duruşuna saygım var, ama bu görüşümde ısrar ediyorum. RTE’nin işini kolaylaştırmak benim seçimim olamaz.
Yine daha önce yazdığım gibi, Kılıçdaroğlu'nun kullandığı tercih tabii ki sorgulanacaktır. Ama bunun sahası Çankaya seçimi olmamalıdır. Pazar günü AKP'nin İstanbul mitingini gördüğümde, İhsanoğlu'nu destekleyen 9 partinin neden buna benzer mitingler düzenlemediklerini anlayamadığımı itiraf etmem lazım. Ekmeleddin Bey, bu mitinglerde başarılı olurdu veya olamazdı, bu ayrı bir konu. Ama kendisini seçen partiler, neden bu projelere girişmekten kaçındılar, kendilerine sormak lazım. Ne taktikleri belli, ne seçim stratejileri... Bu arada hangi reklam ajansıyla çalıştıklarını da gerçekten merak ediyorum!
Bana yanıt veren arkadaşlarımdan bazıları çok ilginç şeyler söylüyorlar: Mesela maalesef adını hatırlayamadığım bir arkadaşım "Kötüler arası kıyasta daha nereye kadar düşeceğiz? Mesela bir başka sefer getirilen aday RTE’den de çok daha kötü olursa, bu sefer yine ehven-i şer deyip can simidi olarak RTE'ye mi sığınacağız?" diye sordu. Gülümsedim. Elini sıktım. Güldüm ağlanacak halimize! Türk halkı artık manava gidip armutlar arasında kötünün iyisini arayan insan durumuna düşmek istemiyor. Bu seçimlerden sonra tüm muhalif partilerin uzun uzun oturup düşünmesi gerekecek.
Şayet "uzun adam" Çankaya'ya çıkarsa, 1001 görevi nasıl aynı anda tek elde toplayacak, tek adam yönetimine nasıl geçecek, bence bunu pek dert etmiyor. Yine oldu-bittiye getirip yapacak bu ben-merkezci değişimi. Böylece bu zamanlarda dünyada örneği olmayan "ileri demokrasi" de nihayetine ermiş olacak! Bunlar kendisine dert olmaz. Ama iki sorun bekliyor kendisini:
Birinci sorun: Abdullah Gül. RTE, kendisine bu sefer arta kalan sıfatları vermek istemiyor. Yani AKP Başkanlığı ve Başbakanlık için adı geçen Davutoğlu, Binali Yıldırım ve Mehmet Ali Şahin emanetçiler olarak görünürken, Gül bu profilin dışında kalıyor. Ayrıca yeni parti kurmasının da önüne set çekti Erdoğan: "Siyasete devam etmek istiyorsa, buyursun gelsin AKP'ye" dedi. Peki ne yapmasını bekliyor Gül'ün? Önce dinlenip, sonra ileride sade bir milletvekili olarak hatırat yazmasını herhalde! Gül sorunu, RTE'nin kendine çizdiği güllük gülistanlık Çankaya yolunun dikenidir. Diken'in hamlelerini yaşayarak göreceğiz...
İkinci sorun da RTE'nin kendisine Ankara ve İstanbul'da uygun gördüğü onlarca köşk, konak ve yeni saray arasında nasıl seçim yapıp çalışacağıdır. Herhalde dosyalarını oradan oraya, Dolmabahçe'deki ve Beşiktaş Deniz Müzesi arkasındaki ofisinden Çankaya'ya, Atatürk Orman Çitliği'nden İstanbul Çengelköy sırtlarında bitecek yeni saraya kadar, onca ofis arası senkronizasyon ve dosya, ihale projeleri ve planları taşıma işleri için herhalde ciddi dış destekli lojistik ekipler kurulacaktır. Yoksa devlet işleri bayağ çarşafa dolanır!