Tarih deyince, akan sular durur. En önemli konudur “tarih yazmak, tarihe kalmak”. Tarih, yaşananların adı mıdır, yoksa tarihe istediği gibi damga vurabilmek için onu kafasına göre yazanın ardında bıraktığı mı? Tarihe son zamanlarda giderek merak sarmaya çalışan bir ülke, Türkiye. Genellikle arşiv tutmamakla, az okumakla, az kitap yayınlamakla bilinen kültürel zaaf dolu geleneklerimizden sıyrılmaya çalışırken, elimizden avcumuzdan su gibi kayıp giden zamanın hasbelkader yazılan tarih sayfalarından kimler sorumlu? İzlediğiniz bir belgesel, kronoloji sunan önemli bir  web sitesi, okuduğunuz bir kitap tarihsel açıdan doğruları ne kadar söylüyor?

CHP TARİHİNDEN ABARTILI BİÇİMBOZMALAR!

Öncelikle en köklü siyasi partimizden başlayalım: CHP, kendi gençlik kollarına ve üyelerine, eğitim amacıyla “CHP Belgeseli: Altı Ok’un Tarihi” isimli bir belgesel izlettiriyor. Bu filmi, kendi mensubu bulunduğu ilçede izleyen oğlumla konuşurken ortaya çıktı, skandal hata. Sonra birkaç kere izledim ve üzüldüm. Web’de filmin kaynağı CNN TURK görünüyor. Başka künye yok. Her hâlükârda CHP örgütleri bu filmi göstermeye devam ediyor! Gelelim skandal boyutundaki hataya: Bu belgeselin 16. ve 17. dakikaları arasındaki verilere göre, 1972 yılında İnönü-Ecevit kapışması olarak geçen 5. Olağanüstü Kurultay’da, delegeler “82 yaşının yorgunluğunu taşıyan İnönü’ye karşı, 1085 delegenin 1032’sinin oyunu alarak Ecevit’i seçti”. Yani bu belgeseli izleyenler, artık o gün Ecevit’in İnönü’yü sandıkta nasıl ezip yok ettiklerini öğrenmiş oluyorlar! İşin gerçeğinde ise durum çok farklı. Gezmiş ve arkadaşlarının asıldığı günün ertesinde gerçekleşen bu Kurultay’da, Genel Başkanlık yarışı zaten yoktu. Ecevit’in Parti Meclisi listesi, İnönü’nün Parti Meclisi listesi ile yarıştı. Ecevit’in listesi, 709-507 seçimi kazandıktan sonra, İnönü, Genel Başkanlık’tan istifa etti. “Bu Kurultay’ı kazanacağız demiyorum, kazandık diyorum” diyen Genel Sekreteri Kemal Satır yanılmıştı. O seçimlerin oy sayımı hakkında bundan 10 sene önce başka ilginç itiraflar da duydum, ama bu yazının konusu değil, geçelim. Bir hafta sonra, 14 Mayıs 1972 günü, özel bir kararla Genel Başkanlık seçimi için toplanıldı. Ecevit tek aday olarak girdi; 1416 delegeden 913’ü katıldı, Ecevit, 826 oyla kazandı. 30 Haziran 1972’de ise, 21. Olağan Kurultay'da, 35 tüzük maddesi değiştikten sonra Ecevit yine tek başına aday oldu ve orada katılan 1085 delege arasından 1032 oy alarak koltuğunda oturmaya devam etti. Yani Ecevit, İnönü’yle değil, onun Parti Meclisi listesi ile yarışırken 709-507 kazandı.  Diğer 1085-1032 rakamının ise İnönü’yle hiçbir alakası yok. Ayrıca İnönü o tarihte 82 değil, 88 yaşında. Şimdi bu belgeseli ciddiye alıp seyreden bir genç partilinin kafasına yerleşen yanlış verilerin bedelini kim ödeyecek? Acaba ne yazık ki Parti’de nükseden İnönü dönemini anlamama ve ona hak ettiği değeri ve saygıyı vermeme hastalığı, buna benzer maddi hatalar ve cehaletle zerkedilmiş bilgisizliklerden mi kaynak buluyor? Demokrasiyi Türkiye’de yaşama geçiren, “Ortanın Solu”nu sloganlaştıran, siyasi olgunluğu ve tecrübesiyle dosta düşmana parmak ısırtan “İsmet Paşa”yı, önümüzdeki hafta Cuma günü 42. ölüm yıldönümünde saygıyla anacağız.

Tüm CHP yöneticilerinden rica ediyorum, bir an önce bu belgeseli dolaşımdan çıkarın, düzeltmesi için kaynağına iade edin. İnsanlara da hatayı anlatıp İnönü ve tarih adına, bundan sonra kaynak seçiminde daha dikkatli olacağınıza söz verin. Ortada tabii ki bir kötü niyet yok. Ama tarih çoluk çocuk işi değil. Hele CNN TURK gibi ciddi kurumların adı geçiyorsa...

2003 KURULTAY’I SÜT LİMANMIŞ (!)

Aynı CNN TURK, kendi web sitesinde, CHP kurultaylarının yazılı tarihini verirken bu hatayı yapmıyor ama 2003 yılındaki 30. Kurultay’dan söz ederken Baykal’ın tek aday olarak katılıp kazandığını kısa bir cümleyle anlatmakla yetiniyor. Bunu okuyan araştırmacı-tarih veya siyaset öğrencisi de güllük gülistanlık bir kurultay yaşandı sanıyor. Halbuki, 2003’te benim de Baykal karşısında Genel Başkan adayı olduğum Kurultay, CHP tarihinin en çekişmeli, en tartışmalı ve dramatik kurultaylarından biri. Genel Başkan seçimine geçmeye birkaç saat kala, Baykal’ı rakipsiz bırakmak isteyen zihniyet, genel başkanlık için gerekli delege imza sayısını, hem de o anda yapılan kurultay için, büyük sayım kavgaları ve 7 saatlik bir süreçten sonra %5 ‘ten %20’ye çıkarıyor. Böylece, topladığım %10 imza çöpe giderken büyük bir hukuki skandalla Baykal tek aday kalıyor. O son günlerde yarışa dahil olan Erol Tuncer de aynı şekilde ekarte ediliyor. O gün Baykal ekibini kurultayda kesin yenilgiden kurtaran tek şey, bu içler acısı hamle. Çünkü o bahtsız tüzük değişimini geçirebilmek için el kaldırarak yapılan ilk açık oylamada, "görsel" olarak o utanılası değişime "hayır" oylarının fazlalığı ile karşılaşmıştı. Ancak ne yazık ki Baykal ekibinin seçtirdiği Kurultay Divan Başkanı, "galibin anlaşılamadığını" söyleyerek bu sefer sırayla 1350 civarında delegeye Divan’dan sırayla teker teker sorularak bu tüzük maddesinin akıbetinin belli olacağını ilan etti. Böylece gülünesi şekilde, tek konusu Genel Başkan seçim şartlarını zorlaştırıp Baykal’ın koltuğunu korumak olan bu saçma ve özürlü tüzük maddesini geçirmek için, belki 6 saat süren yeni bir maratona geçilmişti. Daha da komiği, "Divan Başkanı" (!) Abdullah Emre İleri, maddeyi sırayla sorduğu delegelere bir de "bakın Genel Başkan burada, bakalım siz ne yanıt vereceksiniz onun önerisine" şeklinde tedirgin edici yönlendirmeleriyle "tarafsız" (!) bindirme görevini sürdürmüştü. Sonuçta tabii isim isim Baykal ve ekibinin yakın izlemesine karşı "muhalif, fişlenecek nankör" (!) görünmek istemeyen delegelerin bir kısmı "evet" yanıtı vermeye mecbur kalarak saf değiştirmiş ve CHP tüzüğü bugüne kadar süregelen bir ağır yara almıştı. Açık oylamada Baykal'ın önerisini red eden CHP delegeleri, isim sırasıyla yüksek sesle tek başlarına yanıt vermek zorunda bırakılınca, 924-265 gibi bir açık farkla baskıya boyun eğmişlerdi. O gün bu faşist eyleme "peki canım" diyen büyük demokratlar arasında kimler vardı, ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim... Büyük Türk basınının muhabirleri arasında o günden sonra o tüzük darbesini eyleme koyanlara yaklaşıp, "pardon bu tavır, sizin 50 yıldır demokrasi hakkında söylediklerinizle yüzde kaç uyuşuyor?" diye soran da çıkmadı! CNN TURK’ün sitesinde, bunlardan eser yok. Ortalık meğer süt limanmış! Halbuki Baykal’ın Sarıgül’ü yendiği bir sonraki kurultayda fizik kavgalar olmasına karşın, 2003 kurultayı çok daha çekişmeli ve hatta kritik bir iktidar-muhalefet çekişmesine sahne olmuş, Parti tüzüğü ve parti içi demokraside kalıcı yaralar açmıştı. Medya toparlamalarında göz ardı edilemeyecek vukuatlar...

BUGÜNE YANSIMALARI...

CHP Genel Başkanı’nın seçim koşulları, işte o kurultaydan beri çelişkili ve hatta illegal tüzük maddeleri ile gerçekleşiyor. Zaten Cumhuriyet'te bir ay önce sansürlenen ilk yazımın konusu da, CHP tüzüğünün şu anda hala içine itilmiş olduğu absürd durumdu: Tüzüğe göre "gizli oy ve açık tasnif"le seçilmesi gereken Genel Başkan, tüzüğün uğradığı biçimbozmayla artık bir çeşit "açık oy, açık tasnif"le gerçekleşme çelişkisine düşüyor ve bu hala bugün sürüyor. Şöyle ki artık Genel Başkan öneren imzalar, iki farklı isme imza veremiyorlar. Yani "ilgimi çeken iki aday var, şunları dinleyerek karar vereyim" diyemiyorlar. Eskiden böyle bir konu yoktu. Bunu deşifre etmek ise Cumhuriyet'le arama bildiğiniz krizi soktu. Bugünkü adaylar da barajın %10’a düşmüş olması hariç, aynı dertlerden muzdarip.

CNN TURK’ün de hem kısa zamanda siteyi düzeltmesi hem de şayet o “Altı Ok” filminden arama motorlarında görüldüğü gibi gerçekten sorumluysa, en kısa zamanda o gaflara merhem olup, onu dolaşımdan çıkarması, 1972 ve 2003 kurultaylarının aktarımını o film ve bilgi sitelerinde yeniden kurgulaması gerek. Çünkü tarih, bu ülkede sanıldığından biraz daha ciddi bir alan!

Etiketler: CHP
Post Date: 15.12.2015
Share on