2014 Wimbledon'u, unutulmazlar arasına girdi. Öncelikle tek erkeklerde Avustralyalı Kyrgios, Kanadalı Raonic ve bulgar Dimitrov'un büyük performanslarıyla geleceği şimdiden aydınlatmalarının dışında, dün iki büyük şampiyon arasında oynanan 5 setlik muhteşem final maçı, bittiği saniyede bile tenis klasikleri tarihine geçti!
Maç boyunca sık sık fileye çıkarak rakibinin güçlü müdafaa oyununu bu şekilde delmek isteyen İsviçre saatine karşı, büyük sporcu "Djoko" müthiş savunması ve beklenilmedik karşı ataklarıyla karşılık verdi. Federer servis ve tecrübe avantajını iyi kullanırken, rakibi de sayısız doğrudan puanla ayakta kalan bir gladyatördü. Sonuç unutulmaz bir maçtı...
Maçın ilk setinde her iki tenisçi de şaşırtıcı bir şekilde rakibine karşı servis kırma topu üretemedi. Zor tie-break'i son anda 9/7 kazanan Federer ilk seti hanesine yazdı. İkinci sette rakibinin servisini 3. oyunda kıran Djokovic bu avantajı korudu ve 6/4 kazandı. 3. sette yine inanılmaz bir çekişmeyebsahne oldu ve tie-break 'i 7-4 alan Djokoviç setlerde 2-1 öne geçti. Belki o ana kadar yalnız harika bir Wimbledon finali izliyorduk. Ondan sonra son saniyeye kadar sürecek "epik", destansı bir hikaye sonu yaşandı. Kim kazansa aslında diğeri de hak ettiği için yine üzüntü yaşanacaktı.
İnanılmaz duygusal bir andı maçın sonu. Federer çöktüğü sandalyeden annesinin kucağında gelen ikiz kızlarına bakakaldı. Onlara bir Wimbledon şampiyonluğunu nihayet hatırlayabilecekleri bir maçta yaşatabilmiş olmak için son ana kadar savaştı Roger. Kendisine büyük hayranlık duyan ve onu 33 yaşında tekrar şampiyon görmek isteyen kitlelerin desteğini arkasına almıştı ama yetmedi. 4. sette 5-2 geriye düştükten ve bir maç topu kurtardıktan sonra inanılmazı başarıp o seti 7/5 alarak maça ortak olmuş ama son sette 5/4 gerideyken servisini kaybedip şampiyonluğu vermişti Djokovic'e. Sırp şampiyon da gözyaşlarını tutamadı. Bir insan bu kadar mı hem hırslı hem centilmen olabilir? "Maçı kazanmama son anda izin verdiği için Federer'e teşekkür ediyorum" derken mütevazilikten ölecekti sanki. Santrkortun ezici çoğunluğunun İsviçreli rakibini maç boyu desteklemiş olmasına karşı da hiç bir burukluğu veya kızgınlığı yoktu. Hem özgüveni tam, hem de rakibine saygıda hazımlı ve centilmendi. Federer o yaşta belki 8. Wimbledon'unu kaldıramadı ama yine tüm gönülleri fethetti. Djokovic ise 7. Slam turnuası şampiyonluğunu kayıtlara geçirirken 2011 den sonra en büyük turnuayı da 2. kere hem de dev bir rakibe karşı kazanmış olmanın gururunu yaşıyordu. Şampiyonluğunu müstakbel eşine çocuğuna ve ilk tenis hocasına ithaf ederken de aynı gönül zenginliğini sade şekilde ifade etmiş oluyordu.
Djokovic'in "tartışıldığı"söylenen (!) şimdi ki coach'u Boris Becker'i de kutlamak lazım. Sukuneti ve asaletiyle desteğini sürdürdü ve beraber zoru başardılar. Becker'i tartışanın alnını karışlarım! Her iki finaliste de, onlara şimdi destek olan coachları Becker ve Stefan Edberg'e de tenis sporu adına tebrikler!