Türkiye liginin tarihini bilen insanların Ankaragücü için üzülmemeleri mümkün mü? Liseli gorünümünde 1993 doğumlu Bilal'in 1. dakika dolarkenki nefis şutu, maç başlarken gözlerimi yaşarttı. Volkan kurtaramasaydı çok üzülmezdim. "Oynayıp kazansınlar" derdim. Kocaman maçı ölesiye ciddiye alıyordu ki, cezalılar hariç maça tam kadro çıkmıştı. Sow'un 13. Dakikada nefis soluyla gelen golü perdeyi açarken sarı lacivertlilerin maçı ne kadar dikkatli oynadığı belli oluyordu. 30. Dakikada Topuz'un şutu beklenen rahatlığı sağlayamadı. Zaten bunun dışında pozisyon da bulamadılar. Maçın ilk yarısı biterken 2 takım arasındaki dev bütçe ve puan farklarını hiç bir yabancı tahmin edemezdi.

2. Yarıda Fenerbahçe'den patlama bekleyenler yine yanıldılar. Ligin puan stresi, 3 Temmuz sendromu ve G.Saray maçının heyecanına kapılan sarı lacivertliler, 2. Golü Topuzla buldukları 70. dakikaya kadar pozisyon bile üretemediler. Yaratıcı kolektif oyundan yoksun, yine attıkları golün üstüne yaslanmayı tercih eden ve 4 deplasman mağlubiyetinin tedirginliğini üzerlerinden atamamış ürkek kanarya gorünümündeydiler. Umarım kimse "Alex'in yokluğu" diye söze başlamaya kalkmaz! İkinci golden sonra bu sefer kabusu aştıklarına inanan Sarı lacivertliler buna rağmen sahaya bir ağırlık koyamadılar. Bunu mantıklı nedenlerle açıklamaya kimse calışmasın. 90 dakikanın sonunda oyuncular "forma" değiştirirken Ankaragücü açısından yine boğazımız düğümlendi ve sorular uçuştu... Güle güle renkdaş...

Etiketler: Fenerbahçe
Post Date: 10.03.2012
Category: Spor Yazıları
Share on