Maçtan önce İlhan Cavcav'ı gördüm ve elini sıktım. Aslında ortam musait olsa sarılıp 3 Temmuzdan bu yana gosterdiği sağ duyulu tavrı candan tebrik etmek isterdim.

İlk dakika içinde çok kombine bir akınla gelen Fener korner kazandı. Alex'in kornerine Stoch'un ceza sahası dışından gelişine vurduğu sağ vole, ancak Premier lig de, o da ender olarak gördüğümüz bir şaheserdi. Bir insanın attığı her gol, ayın ya da yılın golü olmaya aday olabilir mi? Stoch hep "farkı yaratan" bir oyuncu. İtiraf ederim ki, onu Avrupada hiç bir yıldız oyuncuyla takas etmem. Messi gelirse belki masaya otururum!

20. dakikada gelen 2. golde ise Sow nihayet kumaş değerini konuşturdu. Sağdan Topuz'un ortasına marke durumda attığı zor vole ağları boylarken Senegalli santrfor Fransa apoletinin kaynağını göstermiş oldu. İlk yarı boyunca sarı lacivertlilerin "ideal" kadrosu mükemmel kolektif oyununu sürdürdü. Topu sürekli ayağa oynayan Fenerde Stoch'un attığı 3. golü seyirci ve kaleci dahil kimse anlayamadi.

2. yarı başlarken Fener seyircisi bir maçı ilk defa rahat seyretme lüksünü yaşıyordu. 51. dakikada Sow, Alex'in harika ara pasında kaleci ile karşı karşıya golü ezdi. Allahtan Emre 3 dakika sonra kalecinin ikramını kaçırmadı ve boş kaleye aşırttı. Ziegler'in penaltı hediyesi bir karşılık mıydı acaba? Fenerbahçe o dakikalarda bir yandan "bilinçli" 4. sarı kartları alıp, diğer yandan oyuncu değiştirmekle meşguldü. Alex'in sükunet ve zerafeti karışımı sayısını, takım oyununun tüm zincirini kullanan ve Dia ile tamamlanan 6. gol izledi. O anda birilerinin kulakları çınladı... Yanılmışım; Bu maçın çok zor geçeceğini söylemiştim herkese!

Etiketler: Fenerbahçe
Post Date: 07.03.2012
Category: Spor Yazıları
Share on