Geçen akşam, Gazetemizin 100. yaşını CRR’de gururla kutladık. Türkiye’nin aydınlık yüzleri oradaydı. Cumhuriyet çalışanları ve yazarları olarak fotoğraf çektirirken aklıma Gazetemizde ilk sanat yazı dizimin yayınlandığı 1987 yılı geldi.

Bu güzel geceyi, “siyasette yumuşama” günlerinin tam ortasında yaşadık. “Acaba hava gerçekten değişebilir mi?” diye pek inanamadan sorarken, yanıt yine yargıdan geldi. Ancak ülkemizde görülebilecek “kişiye özel” bir davayla, şu tesadüfe bakın ki piyango yine Barış Terkoğlu’na vurdu ve gazetecilik mesleğini onurlu bir duruşla sürdürmenin hediyesi olarak yine hakkında iki yılık bir hapis cezası kararı verildi. Anlaşılan Erdoğan, Bahçeli’ye bile yön verebilmiş, daha düne kadar her gün “zillet ittifakı” diye saldırdığı CHP Genel Başkanı Özgür Özel’le, kendisinden sonra onun da görüşmesini sağlamıştı. Ancak anlaşılan henüz mesaj her yere ulaşmamış…

Çoğunluk, Özel-Erdoğan görüşmesinden memnun oldu. Çünkü yıllardır iktidar ve ana muhalefet arasındaki tek ilişki, ağır bir dille karşılıklı yapılan saldırılardan ibaret. Erdoğan zaten tüm çağrılara rağmen de hala canlı yayınlarda muhalefetle yan yana gelmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla ortada çeyrek asırdır süregelen neredeyse “sıfır görüşme” ve bolca kavga-gürültü var.
Türk halkı bu tavırların bedelini geçmişte oldukça pahalıya ödedi. 12 Eylül öncesi TSK siyasi partileri uyararak, aralarındaki bu diyalogsuzluğun süregelen terör açısından ne kadar tehlikeli olduğunu hatırlatmış, gerekirse AP-CHP koalisyonunun devreye girmesinin bile bir seçenek olacağını ima etmişti. Sonuçta iktidar ve ana muhalefet partileri bir defaya mahsus soğuk/etkisiz bir görüşme gerçekleştirdiler ve arkasından Türkiye her gün teröre onlarca kurban vererek adım adım 12 Eylül müdahalesine sürüklendi. 12 Eylül, toplumsal olarak büyük bir travma bıraktı. 

Bugüne dönersek, Özel-Erdoğan görüşmesinin yarattığı umudun konusu bu defa terör değil; özellikle giderek ağırlaşan ekonomi, hukukun sürüklendiği uçurum ve Anayasa Mahkemesi belirsizlikleri.

Sonuçta demokrasi farklı partilerin, ideolojilerin görüşmesi ve ülkenin dertlerine sorun çözücü bir açıdan yaklaşmasından başka ne olabilir? İlk reflekste, somutlaşan olumlu havayı tehdit eden düşünceler de tabii ki var. Böyle düşünenlerin özet tezleri, Erdoğan’ın asıl derdinin demokrasi, özgürlükler, halkın rahatı değil, tekrar dördüncü kere seçilmesini mümkün kılabilecek yeni bir Anayasa değişikliği istemesi yönünde…

Bu endişeyi taşıyanlara kimsenin kızma hakkı var mı? Hapishanelerde çürüyen generallerimiz, hukuksuz şekilde cezaevinde tutulmaya devam edilen Can Atalay, Osman Kavala, Çiğdem Mater gibi isimler, basit sosyal medya paylaşımları yüzünden hapsi boylayan gençlerimiz, öznel mülakatlarla liyakat dışı oluşturulan devlet kadroları… Bunların her biri Erdoğan’ın Özel ile görüşmesindeki amacının samimiyeti ve berraklığı konusunda ağır şüpheler oluşturdu.

Zaten yakın dönemde Numan Kurtulmuş’un AKP adına yeni bir anayasa için sürdürdüğü görüşmeler, hükümetin niyeti konusunda yine ağır kuşkular doğurdu. Kurtulmuş’un sürekli olarak çağdaş, demokratik, laik bir yapıyı yansıtmayan ve o dönemde yansıtması zaten mümkün olmayan 1921 Anayasasını referans göstermesini, doğal olarak iktidarın gerçek niyetinin ifşası olarak görüyorlar. İktidarda oldukları tüm süreçte şatafatlı sözlerle yapılan içi boş propagandalar ve üst üste gelen referandumlar, bizi zaten “tek adam rejimine” doğru taşıdı. Aslında tek dertleri, ilk dört maddeyi değiştirmeden laikliği nasıl sabote edebileceklerinin ve Erdoğan’ın önünü yeni maddelerle cumhurbaşkanlığı koltuğunda ömür boyu oturmasını sağlayacak şekilde açabilmenin yollarını bulmak… Ayrıca Özel’i “doldurup” 2028 adaylığını gri noktalara çekme çabası da var, ama Allah’tan CHP Genel Başkanı bu tuzaklara düşmüyor! 

 

Özel’in işi hiç de kolay değil. Demokrasiye önem veriliyormuş gibi yapılan bir görüşme ortamında, bir yandan mağdur vatandaşın haklarını nazik bir şekilde aramaya devam ederken, diğer yandan da bu ağır riskler taşıyan satranç oyununun taktiklerine karşı gerçek demokrasi, laiklik ve tek adam rejimine direnç kartlarını sonuna kadar ödünsüz bir şekilde aktif tutmak…

 

Tabii Özel’in dertleri bununla bitmiyor. Eski “Genel Başkanı”, bitmez tükenmez bir şekilde CHP Kurultayı’nı kaybetmiş olmanın gerçeğiyle yüzleşiyor, daha doğrusu yüzleşemiyor.

 

Sevgili Genel Başkan’a naçizane tavsiyem: Erdoğan’ın yoğun tecrübeleri, iltifatları ve değişim görüntüsü verebilen siyasi dilinden etkilenip, yukarıdaki paragraflarda ikazını yaptığımız senaryolara giriş yapıp, sonra da yine çok iyi bildiğimiz “çok Özel nezaketi” nedeniyle geri adım atmaktan çekinebileceği diyaloglara fazla girişmesin, kendisini bağlayacak sözler vermesin. Eski Genel Başkan konusuna gelince… Bu konuda Özel’in eli kolu daha çok bağlı. Bilemiyorum hangi emeklilik aktiviteleri selefini sakinleştirir ve yeterince meşgul tutar?

Post Date: 09.05.2024
Share on